Kamer Suresi okunuşu: Kamer Suresi Arapça yazılışı, Türkçe anlamı, meali, tefsiri ve okunuşu
Kamer Suresi, Mekke döneminde inmiştir. Tamamı 55 ayettir. Sure, adını ilk ayette geçen "el-Kamer" kelimesinden almıştır. Kamer, ay demektir. Surede ana fikir olarak, Kur'an'ı yalanlayanlar, çeşitli azap ve helak örnekleri de verilerek uyarılmaktadır. Kamer Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı, yazılışı, meali, fazileti, tefsiri ve diğer merak edilenler içeriğimizde yer alıyor.
Kamer Suresi, İslam dini için önem taşıyan dualar arasındadır. Kamer Suresi, Kur'an'ın 54. suresidir. Sure, 55 ayetten oluşur. Mekke devrinin ilk yıllarında, Tarık Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure ismini ilk ayetinde geçen ve ay anlamına gelen kamer kelimesinden almıştır. Bu ifade değişik tartışmalara konu olmuştur. Bazı yazarlar ifadeyi “gelecek zaman” anlamı vererek çevirirler. Kamer Suresi'nde, Kıyamet Günü'nden, peygamberlerin söylediklerini reddeden Nuh, Ad, Hud, Lut kavimleri gibi çeşitli kavimlerin ikaz edildiklerinden ve cezalandırıldığından, Allah'ın emirlerine uyanların Cennet'e gideceklerinden bahsedilir. Kamer Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı ve yazılışı hakkında bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu sureyi ezberinizden bilmiyorsanız önce okumalı, daha sonra tekrar etmelisiniz. İşte, Kamer Suresi Türkçe - Arapça okunuşu, anlamı, Diyanet meali, tefsiri, fazileti ve yazılışı...
Kamer Suresi Arapça Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim.
1.Ikterabetis saatu venşakkal kamer
2.Ve iyyerav ayetey yu'ridu ve yekulu sıhrun mustemir.
3.Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr
4.Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer
5.Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur
6.Fe tevelle anhum yevme yed'ud daı ila şey'in nukur
7.Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
8.Muhtıyne iled a' yekulul kafirune haza yevmun azir
9.Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir
10.Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır
11.Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir
12.Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir
13.Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur
14.Tecri bi a'yunina cezael li men kane kufir
15.Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir
16.Fe keyfe kane azabi ve nuzur
17.Ve le kad yessernal kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir
18.Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur
19.İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
20.Zenziun nase ke ennehum a'cazu nahlim munkaır
21.Fe keyfe kane azabi ve nuzur
22.Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir
23.Kezzebet semudu bin nuzur
24.Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur
25.Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir
26.Seya'lemune ğadem menil kezzabul eşir
27.İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir
28.Ve nebbi'hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar
29.Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar
30.Fe keyfe kane azabi ve nuzur
31.İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir
32.Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel min muddekir
33.Kezzebet kavmu lutım bin nuzur
34.İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar
35.Nı'metem min ındina kezalike neczi men şeker
36.Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur
37.Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a'yunehum fe zuku azabi ve nuzur
38.Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr
39.Fe zuku azabi ve nuzur
40.Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir
41.Ve le kad cae ale fir'avnen nuzur
42.Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir
43.E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur
44.Em yekulune nahnu cemium muntesır
45.Seyuhzemul cem'u ve yuvelluned dubur
46.Belis saatu mev'ıduhum ves saatu edha ve emerr
47.İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur
48.Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar
49.İnna kulle şey'in halaknahu bi kader
50.Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar
51.Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir
52.Ve kullu şey'in fealuhu fiz zubur
53.Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar
54.İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher
55.Fi mak'adi sıdkın ınde melikim muktedir
Kamer Suresi Türkçe Anlamı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.
1.Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
2.Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve "Süregelen bir sihirdir" derler.
3.Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
4.Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
5.Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!
6, 7.O halde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil'in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir halde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
8.Davetçiye doğru koşarlarken kafirler, "Bu zor bir gün" derler.
9.Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp "Bu bir delidir" dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.
10.O da Rabbine, "Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et" diye dua etti.
11.Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.
12.Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.
13.Biz Nuh'u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.
14.Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh'a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.
15.Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?
16.Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!
17.Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
18.Ad kavmi de (Hud'u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!
19.Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgar gönderdik.
20.İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
21.Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!
22.Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
23, 24.Semud kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: "İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz."
25."Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir."
26.Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!
27.(Salih'e şöyle demiştik:) "Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret."
28."Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun."
29.Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.
30.Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!
31.Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
32.Andolsun, biz Kur'anı, düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
33.Lut kavmi de uyarıcıları yalanladı.
34, 35.Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız Lut'un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükafatlandırırız.
36.Andolsun, Lut onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar.
37.Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" dedik.
38.Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.
39."Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" dedik.
40.Andolsun, biz Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
41.Andolsun, Firavun'un ailesine de uyarıcılar gelmişti.
42.Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.
43.(Ey Mekkeliler!) Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var?
44.Yoksa onlar, "Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz" mu diyorlar?
45.O topluluk yakında (Bedir'de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46.Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.
47.Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler.
48.Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" denecek.
49.Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
50.Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.)
51.Andolsun, biz sizin gibileri hep helak ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan?
52.İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.
53.Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.
54.Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar.
55.Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler.
Kamer Suresi Konusu
Kıyametin yaklaştığı uyarısını takiben müşriklerin inkarcılıktaki inat ve taassupları eleştirilmekte, kıyamet koptuğunda içine düşecekleri perişan hal tasvir edilmekte, ardından hakikatleri yalan saymada ısrarcı davranan geçmiş toplumların başına gelen felaketlerden örnekler verilmekte, suçluların ve takva sahiplerinin ahirette karşılaşacakları muameleyle ilgili uyarı ve müjdelere yer verilmektedir.
Kamer Suresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada elli dördüncü, iniş sırasına göre otuz yedinci suredir. Tarık suresinden sonra, Sad suresinden önce Mekke’de nazil olmuştur.
Kamer Suresi Tefsiri (Kur’an Yolu)
İslam alimlerinin çoğunluğuna göre ayın yarıldığını belirten cümle Mekkeliler’in kendisinden bir mucize istemeleri üzerine Hz. Peygamber’in eliyle işaret edip ayı ikiye bölmesini ve sonra tekrar işaret edip birleştirmesini ifade etmektedir. Bu mucize İslami literatürde inşikaku’l-kamer veya şakku’l-kamer (ayın yarılması) diye meşhur olmuştur. Bu ayetin yorumunda alimler arasında geniş tartışmalar cereyan etmiş, hatta bu konuda özel risaleler yazılmıştır. Ayın yarılmasıyla ilgili ifadenin Resulullah döneminde gerçekleşmiş bir olayı anlattığını savunanlar, ayetteki fiilin geçmiş zaman kalıbında olmasını (bunun fiilen vuku bulmuş bir durumu gösterdiğini) ve bu olayı açık biçimde tasvir eden rivayetler bulunmasını delil gösterirler; ayrıca 2. ayetteki açıklamanın da bu anlayışı desteklediğini belirtirler. İslam alimlerinin büyük çoğunluğunca bu görüş benimsenmiştir (rivayetler için bk. Buhari, “Menakıb”, 27; “Tefsir”, 54/1; “Menakıbü’l-ensar”, 36; Müslim, “Sıfatü’l-münafik^n”, 43-48; Tirmizi, “Tefsir”, 54/1-5; Müsned, IV, 82; Taberi, XXVII, 84-86).
Bu ifadenin kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak kozmik bir değişikliği haber verdiğini savunanlar ise özetle şu delilleri ileri sürerler: a) Geçmiş zaman kalıbındaki bu fiille gelecek zamanın kastedilmesi mümkündür. Nitekim birçok ayette bunun örnekleri mevcuttur; özellikle gelecekteki bir olayın mutlaka gerçekleşeceğini ifade etmek üzere gelecek zaman yerine geçmiş zaman fiilinin kullanımı yaygındır. Tabiin alimlerinden Hasan-ı Basri ve Ata b. Ebu Rebah’ın da ayeti bu şekilde yorumladıkları rivayet edilmiştir. b) Ayın ikiye ayrıldığına ilişkin rivayetlerde haberi aktaran bazı sahabilerin olayın vukuu sırasında küçük yaşta bulunmaları, bazı rivayetlerin güvenilirlik durumunun tartışılması, ayrıca konuyla ilgili hiçbir rivayetin mütevatir haber derecesine ulaşmaması bu olayın geçmişte vuku bulduğu iddiasının kesin bir kanıta dayanmadığını gösterir. c) Enes b. Malik yoluyla gelen rivayetlerde “ayın iki parçaya ayrıldığı” değil, müşriklerin bir mucize göstermesini istemeleri üzerine Hz. Peygamber’in de, “ayın iki parçaya ayrıldığını gösterdiği” ifade edilmektedir. d) Böyle bir olay herkesin dikkatini çekmesi gerekirken böyle olmamış, dünyanın başka yerlerinde görüldüğü kaydedilmemiş, tarih ve astronomi literatürüne intikal etmemiştir. e) Kur’an-ı Kerim’de, daha önceki peygamberlerin toplumlarından örnekler verilip kendilerine gösterilen hissi mucizeleri inkar edenlerin helak edildiklerine dikkat çekilmiş ve müşriklerce Hz. Muhammed’den istenen mucize taleplerinin bu sebeple yerine getirilmediği belirtilmiştir (İsra 17/59, 90-93). Bazı ayetlerde de Mekke müşriklerinin inkarcılıktaki ısrarları tasvir edilirken peygamber kendilerine harikulade şeyler gösterse de yine inanmayacakları ifade edilmiştir (En‘am 6/111; Ra‘d 13/31; Müddessir 74/52-54).
“Ay yarıldı” ifadesinin, “Kıyamete yakın bir zamanda yarılacak” şeklinde yorumlanması karşı görüş sahiplerince eleştirilmiş ve yukarıda belirtilen gerekçeler özetle şöyle çürütülmeye çalışılmıştır: Kur’an’ın haber verdiği bir husus en güçlü delille sabit olmuş demektir, dolayısıyla başka bir mütevatir haber aramaya ihtiyaç yoktur. Hz. Peygamber’le müşrikler arasında meydan okuma konusu olan şey Kur’an’ın bir benzerini getirip getirememeleridir. Onlar bunda başarılı olamamışlardır ve Kur’an kıyamete kadar başka mucizeye tutunmaya gerek bırakmayacak bir mucize olarak durmaktadır. Bu olay bir meydan okuma konusu olmadığı için alimler onu tevatür düzeyine çıkacak biçimde nakletmemişlerdir. Öte yandan, bu mucize önceden bütün insanlığa duyurulmuş olmayıp o esnada görenler görmüş ve Resulullah’ın çevresinde bulunanlar buna tanıklık etmişlerdir. Şu halde bu olayın tarih ve astronomi kitaplarına geçmeyişi, ufukların bölgeden bölgeye farklı olması, bazı yerlerde ayın bulutlarla kaplı bulunması, gece vakti çoğu insanların meskenlerinde bulunmaları ve herkesin gözlemle meşgul olmaması, genelde insanların bunu ay tutulması olarak düşünmeleri yahut o devirde yaygın telakkilerin etkisiyle bunu büyücü, cin veya şeytanlara atfetmeleri gibi sebeplerle açıklanabilir. Bu olayın gelecekte vuku bulacağı şeklinde yorum yapmak uzak ihtimale dayalı bir te’vil olup herkesin kabul etmesini sağlama uğruna böyle bir yola girmeye gerek yoktur. Esasen bunu kabul etmeyecek olan rasyonalist ve pozitivist kişi, olayın geçmişte meydana geldiğini reddettiği gibi ileride meydana geleceğini de reddeder; kabul eden için ise te’vile ihtiyaç yoktur. Müşriklerin mucize taleplerinin reddiyle ilgili ayetler onların inkarcılıktaki taassuplarını tasvir etmektedir. Buhari’nin naklettiği rivayette açıklandığı üzere Kur’an’da geçen beş olay bu dünyada gerçekleşmiştir (bilgi için bk. Razi, XXIX, 28; İsmail Fenni, s. 336-337; Elmalılı, VII, 4623-4624, 4636-4637; İlyas Çelebi, İtikadi Açıdan Uzak ve Yakın Gelecekle İlgili Haberler, s.152-181; a.mlf., “İnşikāku’l-kamer”, DİA, XXII, 343-345; beş olay için bk. Duhan 44/10-16).
“Ay yarıldı” diye tercüme edilen cümleye, “Ayın yarılması, ay doğduğu sırada karanlığın yarılması anlamına gelir, çünkü Araplar bir konunun açıklık kazanması durumunda kamer (ay) kelimesine dayalı deyimler kullanırlar; şu halde burada da artık durumun açıklık kazandığı anlatılmaktadır” tarzında mecazi anlamlar verenler olmuşsa da müfessir Ebu Hayyan gibi alimler bunları mesnetsiz bulup eleştirmişlerdir (Elmalılı, VII, 4625-4626).
Son dönem müelliflerinden Ömer Rıza Doğrul’a göre konuya ilişkin rivayetler sağlamdır ve Hz. Peygamber devrinde bu olayın meydana geldiğine itiraz edilmemelidir, mahiyetini de bir çeşit ay tutulması olarak düşünmek mümkündür; fakat bu tabii olayın asıl mahiyeti ne olursa olsun onun ifade ettiği şu mana çok derindi: Kamer Arap müşriklerinin timsali sayılırdı. Resul-i Ekrem’in bu semavi hadiseye işaret eden ve kamerin bölündüğünü gösteren parmakları Arap şirk cephesinin yarıldığını ve yokluğa mahkum olduğunu gösteriyordu (Tanrı Buyruğu, s. 595). Muhammed Esed’e göre de konuya ilişkin rivayetlerin sübjektif gerçekliğinden kuşkulanmak için bir sebep yoktur; gerçekte meydana gelen şeyin ise, alışılmamış optik bir yanılsamaya yol açan, yine aynı ölçüde alışılmamış bir tür kısmi ay tutulması olması muhtemeldir. Fakat olayın mahiyeti ne olursa olsun ayetin ona değil, gelecekteki bir olaya, yani “son saat” (kıyamet) yaklaşırken meydana geleceklere ilişkin olduğu kesin gibidir. Şu var ki yazarın “Ragıb, ‘inşakka’l-kamer’ (ay yarıldı) ifadesinin, kıyamet gününden önce vuku bulacak kozmik felaketi –dünyanın sonu olarak bildiğimiz vakıayı– gösterdiği şeklinde yorumlanmasını haklı görmüştür” (III, 1087) ifadesi gerçeğe uymamaktadır. Zira Ragıb el-İsfahani belirtilen yerde, bu görüşü bir değerlendirme yapmaksızın, “Şöyle de denmiştir ...” ifadesiyle nakletmektedir (el-Müfredat, “şkk” maddesi).
Elmalılı ayetin, ayın hem Resulullah döneminde yarıldığına hem de kıyamet yaklaştığında büsbütün yarılıp kıyametin kopacağına delalet ettiğini savunur. Onun izahına göre ilk dönem alimlerinden Hasan-ı Basri ve Ata b. Ebu Rebah’a atfedilen ayın kıyamet vaktinde yarılacağı yorumu yanlış anlaşılmış, onların geçmişte böyle bir olayın meydana geldiğini inkar ettikleri var sayılmıştır. Halbuki onların verdiği mana –zannedildiği gibi– “yarıldı” fiilinin geniş zaman olarak düşünülmesi tarzında mecaz yoluyla te’vil değil, geçmiş zamandaki yarılmanın gelecekteki yarılmaya bir delaleti ve aynı zamanda “Vakit yaklaştı” cümlesinin bir mazmunudur. Bu şöyle demek oluyor: Ayın yarılması vuku bulmuş bir olaydır; geçmişte meydana gelen bu yarılma, ayın ve onun gibi gök cisimlerinin dahi yarılıp parçalanabileceğini, bu suretle alemdeki her şey hakkında peygamberin haber verdiği kıyametin akla yakın olduğunu göstermiştir. Bu sebeple müşriklere Hz. Peygamber’in zaferinin de uzak değil yaklaşmakta olduğu ihtar edilmiş olmaktadır (VII, 4627-4628; İbn Aşur da bu mucizeyle, yeryüzünün düzenini yakından ilgilendiren bir gök cismi olan ayın düzenindeki bozulmaya bir örnek gösterilip bu alemin de sonlu olduğu üzerinde düşünme imkanı verildiği yorumunu yapar, XXVII, 168-169). Elmalılı, İsmail Fenni Ertuğrul’dan naklettiği ve takdirle karşıladığı şu ifadelerle kendi kanaatini de özetlemiş olmaktadır: Alimlerin ve müfessirlerin büyük çoğunluğu, ashab-ı kiramın rivayetlerine ve 2. ayetin açık delaletine de dayanarak Resulullah döneminde bir mucize olarak ayın yarılması olayının meydana geldiğini kabul etmişlerdir. Biz artık bunun gerçekten vuku bulmuş olduğunu kabul ve tasdik hususunda asla tereddüt etmeyiz ve “Bunun nasıl meydana geldiğini ancak Allah ve resulü bilir” deriz (VII, 5636; son dönem müfessirlerinden Şevkani’nin değerlendirmesi de bu yöndedir, bk. V, 138-139).
Bu konuda kapsamlı ve özlü bir inceleme gerçekleştirmiş olan İlyas Çelebi, Gazzali, Muhyiddin İbnü’l-Arabi ve Şah Veliyyullah ed-Dehlevi gibi sufilerin, ayın gerçekten yarılmış olmayıp bakanların gözüne yarılmış gibi göründüğü kanaatinde olduklarını kaydetmekte, “Görüldüğü üzere mutasavvife inşikak-ı kamer mucizesini akla yaklaştırmak ve kabulünü kolaylaştırmak için farklı bir yoruma başvurmuştur. Kanaatimizce bunun yerine Hasan-ı Basri ve Ata b. Ebu Rebah’a nisbet edilen, onun kıyamete yakın yarılacağı görüşünü savunsalardı, hem kabulünü daha kolaylaştırmış hem de Elmalılı’nın dile getirdiği itirazlara muhatap olmamış olurlardı” diyerek bu yaklaşımı eleştirmektedir (a.g.e., s. 165, 176-177; a.g.m., XXII, 344). Fakat yazarın son asırda kaleme alınmış iki esere dayanarak Gazzali ve Şah Veliyyullah ed-Dehlevi’ye nisbet ettiği bu görüşün onların kendi ifadeleriyle bağdaşmadığı görülmektedir. Şöyle ki, yazarın kendisinin de belirttiği üzere Gazzali hem İhyau ulumi’d-din hem el-Mustasfa isimli eserlerinde “inşikak-ı kameri Hz. Peygamber devrinde meydana gelmiş bir mucize olarak” takdim etmektedir. Hatta böyle bir olayın niçin sınırlı sayıdaki rivayetlerde yer aldığını izah ederken, bu durumun normal karşılanması gerektiğini ispat için birçok akli delile yer vermektedir (bk. el-Mustasfa, I, 142-143). Şah Veliyyullah’ın bu konudaki bir ifadesi ise şöyledir: “Ayın yarılmasına gelince, bize göre bu bir mucize olmayıp Allah Teala’nın Kamer suresinin ilk ayetinde buyurduğu üzere kıyamet alametlerindendir; fakat bu, Hz. Peygamber’in meydana gelmeden önce onun olacağını haber vermiş olması açısından bir mucizedir” (et-Tefhimatü’l-ilahiyye, s.65); Kāsımi’nin aynı sayfanın 4 nolu dipnotunda, müellifin Te’vilü’l-ehadis isimli eserinden kısmen aktardığı bir ifadesi de Elmalılı’nın yukarıdaki izahına paralel görünmektedir. Muhyiddin İbnü’l-Arabi’nin görüşüyle ilgili bazı izahlar için bk. Elmalılı, VII, 4632-4636; İsmail Fenni, a.g.e., s. 334-336; İlyas Çelebi, a.g.e., s. 176-177).
Kanaatimize göre İlyas Çelebi’nin şu ifadesi konuya ışık tutacak bir unsur içermektedir: “Görüldüğü üzere kelamcılar bir mucize olması dolayısı ile inşikak-ı kamerin mümkün olup olmadığını tartışmadan kabul etmekle beraber bunun vaki olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğun kanaati onun vaki olduğu yönündedir” (a.g.e., s.175). Burada söz konusu edilen bir “mucize” olduğuna göre bunun akli bir izaha ihtiyacı yoktur; zaten İslam alimleri de mümkün olup olmadığını tartışmamışlardır. Vukuu meselesine gelince, mucizenin bilgi kaynağı Kur’an ise, ona bizzat şahit olmayanların meydana gelmiş olduğunu kabul etmeleri için başka delillerle ispat edilmesi gerekmez. Nitekim bir mümin, Salih peygambere mucizevi özellikler taşıyan bir deve verilip kavminin bununla sınandığı veya Musa peygamberin eline, koynundan çıkarıp gösterdiğinde bakanları şaşırtan mucizevi bir parlaklık özelliği verildiği konularında, bunların gerçekten olup olmadığını araştırma ihtiyacı duymaz. Ancak inşikak-ı kamer konusundaki ayetin ifadesi diğer örneklerdekine nazaran ihtimalli gibi durduğu ve konuya ilişkin haberlerin mütevatirliği tartışmalı olduğu için bunun yalnızca bir ihtimalini, kesin bir iman konusu olarak ele almamak gerekir. Esasen konuya ilişkin haberler üzerinde tartışma açılmasının sebebi de –haşa– Kur’an-ı Kerim’e, onun mütevatirliğine itimatsızlık değil, anlatımın farklı yorumlamaya açık durmasıdır.
Kamer Suresi Kaç Ayet?
Kamer Suresi 55 ayetten oluşmaktadır.
Kamer Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Alıyor?
Kamer Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 527. Sayfada başlayıp 530. Sayfada biter ve 27. cüzde yer alır.
Kamer Suresi Abdestsiz Okunur Mu?
Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.
Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Kamer suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)
Keza, başörtüsü olmadan da Kamer suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olunması tavsiye edilmektedir.
Kamer Suresi Adetliyken Okunur Mu?
Kamer suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.
EZBERLEMENİZ İÇİN DİĞER DUALAR VE SURELER