Latin Amerika hikâyeleri
Düştüğün yere lanetler yağdıracağına düşmene neyin sebep olduğunu araman gerekirdi
İmajın gücü
Bir Peru efsanesi herkesin mutlu olduğu bir kasabayı anlatır. Burada herkes kendini mutlu edecek şeyleri yapar ve birlikte çok güzel geçinip giderlermiş. Yalnız bir kişi hep mutsuzmuş, kasabanın valisi. Çünkü yönetmesi gereken hiçbir durum yokmuş. Hapishane boşmuş, mahkemeler hiç kullanılmıyormuş ve kasaba noteri hiç iş yapmıyormuş çünkü burada yaşayanların sözü bir parça kâğıttan çok daha büyük değer taşıyormuş.
“Burada otoriteye ihtiyaç var” diye düşünmüş vali. Ve merkezi hükümetten geçirdiği pek çok tuhaf kanunu uygulamaya koyup insanların bunlara uyması için her şeyi denemiş. Ama bu kanunlara aldıran hiç kimse olmamış.
Bir gün valinin aklına bir fikir gelmiş. Uzak yerlerden birkaç işçi getirtip kasabanın ana meydanının çevresine brandalar gerdirerek bir çalışma başlatmış. Bütün bir hafta boyunca kasaba sakinlerinin tek duyduğu çekiçlerin gürültüsü, tahtaları kesen testerelerin sesi ve ustabaşının emir veren bağrışları olmuş.
Sonunda bir öğleden sonra vali tüm kasaba halkını açılış törenine davet etmiş. Büyük bir resmiyetle gerilen brandalar indirilmiş ve ardından ortaya çıkan şey herkesi şaşırtmış... Meydanda bir darağacı dikili duruyormuş.
Yepyeni darağacının ucundan sarkan ip rüzgârda salınıyor, güzelceyağlanmış demir kısmı ise pırıl pırıl parlıyormuş.
O zamandan sonra meydandan geçen herkes darağacına bakarak geçer olmuş. İnsanlar hüzünlenmeye ve yaptıkları işlerden ve hareketlerden tedirgin olmaya başlamış. Darağacının neden oraya dikildiğini herkes merak etmeye başlamış ve kendileri için dikilmiş olabileceği korkusuyla aralarında dostluk çerçevesinde anlaşarak hallettikleri karışık işleri çözmek ve anlaşmak için artık mahkemeye gitmeye başlamışlar. Verilen sözlerle yapılan anlaşmaların yerine tasdiklenmiş dokümanlar almak için noterin ofisine gitmeye başlamışlar. Ve kanunu çiğnemekten korktukları için artık her konuda valiyi dinlemeye başlamışlar.
Efsane o darağacının hiçbir zaman kullanılmadığını belirterek sona eriyor. Ama orada bulunması bile her şeyin tamamen değişmesi için yeterliydi.
Çaresizce lanetlemek
Meksikalı bir büyü doktoru öğrencisini yanına alıp ormanda yürüyüşe çıkmış. Daha yaşlı olmasına rağmen büyük bir çeviklikle ormanda yol alıyormuş, öğrencisi ise sürekli kayıyor ve düşüyormuş.
Düştüğü zamanlarda lanetler okuyan öğrenci ayağa kaltığında da bol çukurlu yerlere bir de tükürüyor sonra da ustasının peşinden ilerlemeye devam ediyormuş.
Uzun bir yürüyüşten sonra kutsalbir yere varmışlar ama büyü doktoru hiç durmaksızın geriye dönüp tekrar eve dönüş yolculuğuna geçmiş.
“Bugün bana hiçbir şey öğretmediniz” demiş öğrencisi bir kez daha tökezlerken.
“Hayır öğrettim, ama sen pek öğrenmiş gibi görünmüyorsun” diye cevaplamış büyü doktoru. “Sana hayattaki hatalarımızın üstesinden gelmeyi öğretmeye çalışıyorum.”
“Peki nasıl üstesinden geliriz?”
“Tökezlemelerinin üstesinden nasıl gelmen gerekiyorsa öyle. Düştüğün yere lanetler yağdıracağına düşmene neyin sebep olduğunu araman gerekirdi.”
Küçük de olsa ver
Uruguaylı bir grup öğrenci bir köy evinde toplanmıştı. Evin bekçisi yakınlarda bir yerde yaşanan bir trajediyi anlatmak için yanlarına geldi: Bir evde yangın çıkmış veköydeki bir anne ve kızını evsiz bırakmıştı. Öğrencilerden biri hemen anne ve kızının evlerini yeniden inşa etmeleri için bir yardım kampanyası düzenlemeye girişti.
Öğrenci grubu içerisinde fakir bir yazar da bulunuyordu ve yardımı düzenleyen kız ondan hiçbir yardım istememeye karar verdi.
Ama kız öğrenci fakir yazarın yanından geçip giderken yazar “Bir dakika” dedi, “Ben de bir katkıda bulunmak istiyorum”.
Hemen orada o anda bir kâğıt parçası üzerine yaşanan trajik olayı anlatan bir yazı yazdı ve paraların toplanması için kullanılan yardım kutusunun içine koydu.
“Ben de bu üzücü olayı sunuyorum herkese” dedi yazar, “Böylece hayatımızda karşımıza küçük sorunlar çıktığında hepimiz durup bu trajediyi hatırlayacağız”
(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)