Le Pen Fransız başbakanı devirdi, asıl hedefi ise Macron
Fransa'da son 10 yıldır devam eden Cumhurbaşkanı Macron ve aşırı sağcı lider Le Pen arasındaki siyasi rekabet, Le Pen'in Macron'un başbakanlarının siyasi kariyerini sonlandırması noktasına ulaştı. Parlamentodaki güvensizlik oylamasıyla Fransa Başbakanı Barnier'i deviren Le Pen'in asıl hedefi, Macron'un kendisi. Macron ise hükümetin devrilmesinin ardından siyasi parti liderleri içinde sadece Le Pen ile görüşmeyerek 'savaşacağı' mesajını verdi.
Yaklaşık on yıldır Fransız siyasi hayatını şekillendiren teke tek düello, geçen hafta aşırı sağcı lider Marine Le Pen'in merkez sağcı başbakan Barnier'i devirmesiyle daha 'kanlı' bir sürece dönüştü.
Sçeimleri sol ittifakın kazanması ve Le Pen'in partisinin ikinci olmasına rağmen üçüncü olan kendi partisine yakın bir ismi başbakan olarak atayarak teamülleri uygulamayan Macron, Le Pen'i ve partisi göçmen karşıtı Ulusal Ralli'yi kendi deyimiyle 'parya' statüsüne düşürdü.
Siyasi partilerin liderleri Elysee Sarayı'nda Macron'la baş başa görüştü; ancak Macron'un kendi ifadesiyle 'cumhuriyet karşıtı cephenin' bir parçası olduğu için dışlanan Le Pen ile görüşmedi.
Bay Barnier bir bütçe teklifini oylama yapılmadan kabul ettirmeye çalışmış ve her şeyden önce en büyük parlamenter bloğuna sahip olan ve hükümetin ilk kurulduğu 3 ay önceki dönemde güvenoyu alabilmek için parlamentoda tavizler verdiği Le Pen'e neredeyse hiç danışmamıştı.
Le Pen, sol ittifakla anlaşması durumunda, parlamento çoğunluğuyla Macron istifa edene kadar birbirini izleyen Macron hükümetlerinin düşebileceğini öne sürdü ve daha önemli bir ödülün peşinde olduğunu açıkça ortaya koydu: Macron'un kendisi.
"Bırakmamak vicdanına kalmış"
Fransa'nın çok yakında sıkıntılından kurtulacağını öne süren Le Pen, “Görevde kalıp kalmayacağına karar vermek ilgili kişinin kendisine kalmış. Kendi gururu uğruna kamu politikasını ve Fransa'nın kaderini feda edip etmeyeceğine karar vermek onun vicdanına kalmış. Halkın kitlesel reddini görmezden gelip gelemeyeceğine karar vermek onun mantığına kalmış” dedi.
Macron ise hiçbir yere gitmeyeceği konusunda ısrarcı.
Le Pen, Fransa'nın siyasi kaderinin belirleyicisi olarak iktidara hiç olmadığı kadar yakın. Babası Jean Marie Le Pen döneminin kaba post-faşist siyasetçilerini bugünün düzgün konuşan, iyi giyimli parlamenterleriyle değiştirerek on yıldan biraz daha uzun bir süre içinde partisinde olağanüstü bir dönüşüm gerçekleştirdi.
Erken seçim, dengeleri değiştirdi
Macron kampanyaları sırasında, normalde iş dünyası yanlısı politikalarına tepki gösterecek olan sol seçmenlerin desteğini almayı başardı çünkü bu seçmenler Le Pen'den daha fazla nefret ediyorlardı.
Ancak Macron, haziran ayında kendi siyasi geleceği için gereksiz olduğu ortaya çıkan bir erken seçim çağrısı yaparak Ulusal Ralli'nin Parlamento'nun alt kanadındaki çoğunluğuna kapıyı açtıktan sonra kendi seçmenleri ve sol arasında itibarını yitirdi. Bunu yaparken netlik istediğini söyledi; ancak seçimlerin açıkça ortaya koyduğu şey, seçmenlerin aşırı sağı ve solu kendisine tercih ettiğiydi.
Bugün Macron yeni bir başbakan atayarak o başbakanın hükümeti kurabilmesi için gereken parlamento güvenoyu konusunda Le Pen ya da sol ittifakla anlaşmasını ummak zorunda.