Lübnan'da son durum ne?
İsrail-Lübnan hattında gerilim yükseldi. İsrail ordusunun sabah saatlerinden bu yana hava saldırılarını yoğunlaştırması nedeniyle Lübnan'ın güneyinde özellikle sınıra yakın bölgelerdeki halk, ülkenin kuzeyine doğru kaçmak zorunda kaldı. Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin anlattı
İsrail-Lübnan hattında son günlerde yükselen gerilimin ardından İsrail, Lübnan'a bugün de hava saldırıları düzenliyor.
İsrail ordusunun sabah saatlerinden bu yana hava saldırılarını yoğunlaştırması nedeniyle Lübnan'ın güneyinde özellikle sınıra yakın bölgelerdeki halk, ülkenin kuzeyine doğru kaçmak zorunda kaldı.
Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail'in Lübnan'a bugünkü saldırılarında 274 kişinin öldüğünü, bini aşkın kişinin yaralandığını belirtti. Ölü ve yaralılar arasında çocuk, kadın ve sağlık çalışanlarının olduğu kaydedildi.
EĞİTİME İKİ GÜN ARA VERİLDİ
Lübnan Eğitim Bakanlığı, İsrail'in saldırıları nedeniyle ülkenin güneyinde eğitime 2 gün ara verildiğini duyurdu.
Lübnan Eğitim Bakanı Abbas el-Halebi, İsrail'in yüzlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan saldırıları nedeniyle binlerce kişinin ülkenin kuzeyine doğru kaçmaya başlamasının ardından eğitim durumuna ilişkin açıklama yaptı.
Halebi, güvenlik ve askeri durumun öğrenciler için tehlike oluşturduğunu, ülkenin güneyindeki tüm illerde, güneydoğudaki Bekaa, doğudaki Baalbek el-Hermel ve Beyrut'un güney banliyölerindeki okul, lise ve enstitülerde 23-24 Eylül'de eğitim yapılmayacağını belirtti.
GERİLİM 2006'DAKİ SAVAŞTAN BU YANA EN YÜKSEK SEVİYEDE
İsrail ile Lübnan arasındaki gerilim, 2006'daki savaştan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. İsrail ordusu, sabah saatlerinden itibaren Bekaa Vadisi ve çevresine yönelik yeni hava bombardımanları başlatarak saldırılarını yoğunlaştırdı.
Lübnan, yıllardır süregelen siyasi belirsizlik ve ekonomik krizin de etkisiyle, bu saldırılara karşılık vermekte zorlanıyor. Ülkede bir cumhurbaşkanının bulunmaması, hükümetin geçici olarak görev yapması ve karar alma süreçlerindeki tıkanıklık, Lübnan’ı uluslararası arenada savunmasız bırakıyor. Bugünkü saldırıların şiddeti, Lübnan halkında 2006’daki İsrail-Lübnan Savaşı’ndan bu yana en büyük endişeyi yaratmış durumda.
LİTANİ NEHRİ: İSRAİL'İN STRATEJİK HEDEFİ Mİ?
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının arkasında iki ana stratejik hedef olduğu düşünülüyor. İlk senaryo, İsrail’in Lübnan’ın 40 kilometre derinliğine kadar ilerleyerek bir tampon bölge oluşturması ve bu bölgenin sınırını Litani Nehri’nin belirlemesi. Litani Nehri, Güney Lübnan’ın en önemli su kaynağı ve stratejik bir öneme sahip. Nehir, hem doğal bir sınır oluşturması hem de bölgedeki su kaynaklarının kontrolü açısından büyük bir stratejik değere sahip. İsrail, bu hattı kontrol altına alarak hem Hizbullah tehdidini sınırlamak hem de su kaynaklarını denetim altında tutmak isteyebilir.
İkinci senaryo ise daha endişe verici. 2006 yılında olduğu gibi İsrail’in Lübnan’ı Beyrut’a kadar işgal etmeye kalkışabileceği konuşuluyor. Ancak bu kez durum çok farklı. Lübnan halkı, siyasi ve ekonomik krizler nedeniyle daha önce hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda. 2006 yılında İsrail’in saldırılarına karşı birleşen Lübnan halkı, bu kez aynı direnci gösteremeyebilir. Bu da İsrail’in Beyrut’a kadar ilerlemesini kolaylaştırabilecek bir zemin hazırlıyor.
GÜNEY LÜBNAN'DA KAOS: KİTLESEL GÖÇ VE LİTANİ NEHRİ ETRAFINDA YOĞUNLAŞAN ÇATIŞMALAR
Güney Lübnan’da İsrail’in saldırıları öncesinde cep telefonlarına gönderilen “Saldırı geliyor, burayı boşaltın” mesajları, bölgede büyük bir paniğe yol açtı. Bu uyarılar sonrasında 100 bine yakın insan, evlerini terk ederek Beyrut ve Sayda yönüne doğru kaçmaya başladı. Ana yollar ve şehirlerarası güzergahlar, kaçan sivillerin araçlarıyla dolup taştı. Yoğun trafik nedeniyle bazı bölgelerde tahliye işlemleri durma noktasına geldi. Güney Lübnan’da özellikle Litani Nehri’nin çevresindeki yerleşim yerlerinde yaşayan halk, İsrail’in olası bir kara harekatından korkarak bölgeyi terk ediyor.
Litani Nehri’nin kuzeyine doğru göç eden binlerce sivil, yol boyunca benzin istasyonları, marketler ve fırınlar önünde uzun kuyruklar oluşturdu. İnsanlar, belirsizlik içinde temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, bölgedeki insani durum her geçen dakika daha da kötüye gidiyor.
HİZBULLAH'TAN MİSİLLEME: TEL AVİV'E FÜZEL SALDIRILARI
İsrail’in yoğun hava saldırılarına karşılık olarak, Hizbullah öğle saatlerinde Tel Aviv yönüne füze saldırıları başlattı. Bu misilleme, İsrail’in kuzey bölgelerinde paniğe yol açtı. İsrail hükümeti, halkına sığınaklarda kalma çağrısı yaparken, güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardı. İsrail Savunma Bakanlığı, bazı füzelerin hava savunma sistemleri tarafından imha edildiğini açıkladı ancak Tel Aviv’de siren sesleri ve patlamalar halkta büyük bir korku yarattı.
Hizbullah’ın bu tür misilleme saldırıları, bölgede gerilimi daha da artırarak, İsrail’in geniş çaplı bir kara harekâtına zemin hazırlayabilir. Özellikle Litani Nehri çevresindeki çatışmaların daha da yoğunlaşması ve bu bölgenin İsrail tarafından kontrol altına alınması, Lübnan’ın güneyinde büyük bir insani krize neden olabilir.
LÜBNAN'DA SİYASİ VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ: KRİZ YÖNETİMİ MÜMKÜN MÜ?
Lübnan, uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlık ve ekonomik krizle boğuşuyor. Ülkede bir cumhurbaşkanının bulunmaması ve geçici hükümetin karar alma süreçlerinde yaşadığı zorluklar, kriz yönetimini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Lübnan halkı, zaten kötüleşen yaşam koşulları ve ekonomik darboğaz nedeniyle bezmiş durumda. İsrail’in saldırıları, halkın üzerinde büyük bir baskı yaratırken, hükümetin bu duruma karşı etkili bir çözüm üretebilmesi beklenmiyor.
Başbakan Najib Mikati, İsrail’in saldırılarını “toplu imha savaşı” olarak nitelendirerek, uluslararası toplumu İsrail’i durdurmaya çağırdı. Mikati, “İsrail, sivilleri hedef alarak Lübnan halkını yok etmeye çalışıyor. Bu bir savaş suçu ve soykırım girişimidir” diyerek, BM ve diğer uluslararası kuruluşları acil müdahaleye çağırdı. Ancak uluslararası toplumdan gelen tepkiler, durumu değiştirebilecek seviyede değil.
ULUSLARARASI TEPKİLER VE DİPLOMATİK GİRİŞİMLER
İsrail’in saldırıları ve Lübnan’daki sivil kayıplar, uluslararası toplumda da büyük tepki topladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, taraflara ateşkes çağrısında bulunarak, sivillerin korunması gerektiğini vurguladı. Avrupa Birliği Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, saldırıların derhal durdurulmasını ve müzakereler yoluyla çözüm aranmasını talep etti. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediklerini belirtmekle birlikte, sivil kayıpların önlenmesi için hassasiyet çağrısında bulundu.
Ancak bu diplomatik girişimler, sahadaki gerilimi yatıştırmaya yetmiyor. İsrail’in Litani Nehri’ni sınır olarak belirleyeceği bir tampon bölge oluşturma planı ve Hizbullah’ın Tel Aviv’e yönelik füze saldırıları, tarafların çatışma riskini artırıyor. Bu durumda, bölgede daha geniş çaplı bir savaşın patlak vermesi an meselesi olabilir.
LÜBNAN HALKI İÇİN ZOR GÜNLER: BİRLİK VE BERABERLİK ZORUNLULUĞU
Lübnan, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. İsrail’in saldırıları, ülkede zaten var olan derin yaraları daha da kanatırken, Lübnan halkı, büyük bir belirsizlik ve korku içinde. 2006’da İsrail’e karşı birleşen Lübnan halkı, bu kez ekonomik kriz ve siyasi belirsizlikler nedeniyle dağınık durumda. Halkın temel ihtiyaçlarını karşılayamaması, güvensizlik ve korku ortamı, birlik ve beraberliği zorlaştırıyor.
Lübnan’da toplumsal dayanışmanın ve ulusal birlik ruhunun yeniden canlandırılması, bu zor günlerin atlatılabilmesi için hayati önem taşıyor. Ancak mevcut koşullar altında bu birlik ve beraberliği sağlamak oldukça güç görünüyor. Ülkenin önünde uzun ve zorlu bir süreç olduğu aşikâr. Uluslararası toplumun ve bölgesel aktörlerin, Lübnan halkını korumak için acil ve somut adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, Litani Nehri ve çevresi, daha uzun süre boyunca savaşın ve yıkımın sembolü olarak anılacak gibi görünüyor.