İstanbul'a dikey hançer!
İstanbul'un tam merkezi ve kalbi sayılan Maçka'da bundan birkaç yıl önce 7 katlı bahçeli, 1000 üniversite öğrencisinin kaldığı bir öğrenci yurduna sahipti. O yurt 1,5 yıl önce yıkıldı, yerine yeni öğrenci yurdu inşaatı başladı. Ancak yeni inşaat yükseldikçe eski İstanbul'un belki de en eski ve en güzel izlerini taşıyan Maçka'nın kalbine saplanmış bir hançer etkisi yarattı. Eski inşaatın aksine yeni inşaat hem genişledi hem de yükseldi. Üstelik yükseklik 14 kata çıktı. Hem çevre sakinleri hem de mimarlar, sadece semtin değil, mimarlık Fakültesi ile de ünlü İTÜ kampüsü yanında yapılan yurt nedeniyle tepkili. Yeni binanın sadece semtin değil İstanbul'un da siluetine büyük zarar vereceği belirtiliyor. İTÜ tepkilere sessiz kaldı
İstanbul’un mimari güzellikleri ile ünlü semti Maçka’da Nişantaşı-Teşvikiye-Akaretler üçgeni arasında yükselen kötü ve rant odaklı inşaat örneğinin öyküsü, bundan 2 yıl önce başladı. Eski yurt binasının kapasitesi 1000 öğrenci ile sınırlıydı. Abdi İpekçi Öğrenci Yurdu, 1970'li yılların sonuna doğru inşa edilmişti. İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Yerleşkesi'nin arkasındaki bina, bir dönem üniversite okumak için İstanbul'a gelen belki de binlerce öğrencinin yuvasıydı. 9 bin 202 metrekarelik alan üzerine kuruluydu. 40 yıl boyunca üniversiteli gençleri misafir etti. Zaman içinde birçok kez tadilat gördü. 2018'in Aralık ayında kapatıldı. Yıkılıp yeniden yapılmak üzere 78 milyon 318 bin TL bedelle ihale edildi. Kredi Yurtlar Kurumu tarafından yapılan yurt binasına ait proje için 11 şirket teklif verdi. İhaleyi Yeni Fidan İnşaat Nakliye Gıda Petrol, Doğal Gaz Limited Şirketi kazandı. 78 Milyon 318 bin TL’ye yapılacak olan binanın inşaatı 4 Şubat 2019'da başladı.
78 MİLYON TL’LİK REZALET!
İhale şartnamesinde bilgilere göre; 46 bin metrekarelik alana 2 yurt binası, 2 sosyal tesis ve giriş kontrol binası yapılacaktı. Yeni binayla beraber bin kişi olan öğrenci kapasitesi 2 bine çıkacaktı. Eskiden 7 katlı olan yurt binası, bodrum katlarla birlikte 14 kat olacaktı. Yani hem dikey hem de yatay yönde genişleyecekti. 750 günde tamamlanması hedeflenen yurtta 19 aydır inşaat çalışmaları devam etti. Ancak bina yükseldikçe ortaya çıkan manzara ürkütücü oldu. Gün geçtikçe dış yapısı ortaya çıkmaya başlayan bina, önce kat yüksekliğiyle sonra da mimari hiçbir değer taşımadığı anlaşılan yapısıyla tepkilerin odağı olmaya başladı.
CUMHURBAŞKANI DA DİKEY MİMARİ İÇİN UYARMIŞTI
Yeni yurt binası İstanbul’un çok uzun zamandır dokusunu da doğasını da tahrip eden dikey ve betonlaşma odaklı sorununu da gözler önüne serdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm saygın mimarlar İstanbul’un her gün biraz daha dikey mimarinin kurbanı olduğunun altını çiziyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Ben dikey mimariden yana değilim, yatay mimariden yanayım. İnsan topraktan uzak değil toprağa yakın olarak yaşamalıdır, böyle düşünüyorum. İstanbul boğazının hali ortada. Boğazı felç ettiler, İstanbul felç neden? Bu yüzden. Bakıyorsun ki o güzelim boğazda aman yarabbi 5 kat 6 kat 7 kat binalar.”
MİMARLIK ŞAHESERİNİN GÖLGESİNDE RANT PROJESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve saygın mimarların bu tür uyarılarına rağmen Türkiye’nin en köklü mimarlık fakültelerinden birine sahip olan İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yanı başında kurulan, üstelik de mimari şaheser sayılan binalara sahip İTÜ’nün içinde böyle bir bina yapılması tepki çekti. Yeni bina rant odaklı müteahhitlik mantığının ürünü olarak tasarlanmış bir bina olarak saygın mimarlardan da tepki gördü. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi almış mimarlar da İTÜ’nün bu binaya itiraz etmesi gerektiğinin altını çizdi.
“DOKU UYUMU YOK, BU BİNA OLMAMIŞ!”
İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu mimarlardan olan Ömer Yılmaz, Teşvikiye'nin göbeğinde süren ünlü Abdi İpekçi Öğrenci Yurdu inşaatını şu sözlerle değerlendirdi. "İmar planlarında kesinlikle kat yüksekliği sınırlaması olması gerekiyor. Söz konusu inşaat 46 bin metrekarelik geniş bir alan üzerinde sürüyor. Yer sıkıntısı yok, daha alçak katlı bir çözümle Teşvikiye rahatlatılabilirdi. Yüksekliğiyle, iç ve dış çözümlemesiyle, çevreye olan doku uyumuyla... Hiçbiri olmamış. Hem öğrenciler hem de Teşvikiyeliler için çok üzücü."
“SADECE SEMTİ DEĞİL İSTANBUL’U VE BOĞAZ’I DA VURACAK”
Yüksek Mimar Erhan İşözen de, tarihi dokusuyla örnek olan İTÜ binalarının içinden yükselen 14 katlı inşaatın İstanbul'un siluetini bozacağını söyledi. İşözen "Maçka Maden Fakültesinin bulunduğu silahhane binası Sultan Abdülaziz döneminde Mimar Sarkiz Balyan tarafından yapıldı. Daha sonra fakülte binası olarak kullanılan yapı tarihi açıdan çok önemli. Bu yapıların arasından çıkan 14 katlı yurt, İstanbul boğazına kötü etki yaratacak bir yapının geldiğini gösteriyor" dedi.
“BU BİNA HER YÖNÜYLE SORUNLU”
Alanında saygın mimarlara göre yeni yapılan yurt binası bir çok yönüyle sorunlu. Sadece yükseklik değil imar yapısının da sorunlu olduğunu düşünen Mimar Ömer Yılmaz bölgenin kendine özgü mimari yapısının dikkate alınmadığı görüşünde. Mimar Yılmaz bu durumu şöyle anlatıyor: "2 bin yatak çok yüksek, adeta otel kapasitesi. 2 bin yataklı bir yurt dediğinizde dünyanın hiçbir yerinde bu inşaatı böyle paldır küldür ihaleyle yapmazlar. Bırakın Teşvikiye'yi, Bağcılar'da veya Ümraniye'de olsa da böyle yapmazlar. Bu belli ki ayrıcalıklı bir imar. Batı'da, bu tartışmaların tümü proje aşamasında hatta projeden önce planlama aşamasında kararlaştırılır. Biz bina ortaya çıkmaya başladıktan sonra tartışıyoruz. Aslında bu ihaleyi alıp yapan meslektaşımızın da suçu değil. Burada mesela yeterince üzerinde çalışılmadan Teşvikiye gibi bir bölgede ihaleyle tasarım elde etmek. Aslında problem bu.
İTÜ BU BİNAYA NEDEN İTİRAZ ETMEDİ?"
Yurt binasının projesinin yapım aşamasının da problemli olduğunu düşünen Mimar Ömer Yılmaz şöyle devam ediyor: "İhaleyle proje yapıldığı zaman projeyi alan kişi 10 liraya bunu çizmesi gerekirken 2 liraya yapıyor. Bu nedenle Türkiye'nin herhangi bir ili için tasarladığı projeyi getirip İstanbul'un göbeğinde uyguluyor. İTÜ aslında bu yurdun 100 metre yakınındaki fakülte binası için proje yarışması düzenlemişti. O binanın görünümü projeyle elde edildi. Bu muhteşem bir şey çünkü yarışma ihale gibi değil. İşi en ucuza yapana değil en iyi yapana veriyorsunuz. Teşvikiye'de de zaten böyle yapmamamız gerekiyor. Burada ihaleyle yapılan bir bina öğrencilere iyi bir hayat sunamaz. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla, Gümüşsuyu ve Maçka olmak üzere 3 binası var. Üçü de tarihi yapıya sahip köklü binalar. Zamanında bu özeni gösteren üniversite, şimdi hemen kampüsün dibine standart bir Kredi Yurtlar Kurumu binası koyulmasına nasıl müsaade ediyor?
“İTÜ BUNA İZİN VERMEMELİ”
Bu inşaat KYK tarafından ihale edilse de İTÜ burunlarının dibinde mimari yapıya bu kadar uymayan devasa bir bina yükselmesine izin vermemeli. Burası mimarlık fakültesine sahip olan bir okul. Hatta İTÜ Türkiye'nin en eski ikinci mimarlık okulu. İçerideki hocaların halini düşünün, Maçka kampüsünde inanılmaz bir bina yükseliyor. Ne olduğunu bilmiyorsunuz, nasıl yapıldığını bilmiyorsunuz ve mimarlık adına da bir gelecek veya potansiyel sunmuyor."
İTÜ: İNŞAAT HAKKINDA SÖZ SÖYLEME HAKKIMIZ YOK
Yurt inşaatına ilişkin sorularımızı cevaplayan İTÜ yetkilileri inşaatın Kredi Yurtlar Kurumu'nca ihale edildiğini, bu nedenle üniversitenin müdahale hakkının bulunmadığını savundu"
KREDİ YURTLAR KURUMU: YATAY SIĞMADI DİKEY YÜKSELDİ
Yurdun ihalesini gerçekleştiren Kredi Yurtlar Kurumu Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü'ne, "neden yatay değil de dikey mimari tercih edildi?" diye sorduk. İlgili müdürlükten verilen yanıt şöyle : "İstanbul gibi yurt ihtiyacının çok olduğu bir noktadan bahsediyoruz. Teşvikiye gibi merkezi alanlarda arsa temini konusunda problem yaşıyoruz. Yurdun bulunduğu alan da eğimli bir arazi üzerinde bulunuyor. Maksimum yatak kapasitesine çıkmak ve 2 bin kişilik yurt ihtiyacını karşılamamız gerekiyordu. Kapasiteyi karşılayacak yurt genişliği arsaya sığmadığı için yatay yönde genişlemek yerine dikey yönde yükselmek zorunda kaldık. Ancak inşaat imar planlarındaki yapılaşma koşullarına uygun işliyor."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DİKEY MİMARİ İÇİN NE DEMİŞTİ?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Ocak 2017'de Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde katıldığı Şehircilik Şurası'nda dikey mimarinin yarattığı tarihi ve kültürel ve kent hayatında büyük tahribat yaratan etkilerine şu sözlerle dikkat çekmişti:
"Artık ülkemizde tarihimizi, kültürümüze ve bölgelerimizin karakteristik özelliklerine göre binalar yapmanın zamanı gelmiştir, geçiyor. Karadeniz'in o güzel yaylalarında, Ege'nin, Akdeniz'in kıyılarında gördüğüm o görüntüler için hep birlikte harekete geçmeliyiz. İstanbul Boğazı’nın hali ortada. Boğazı felç ettiler. Neden, bu yüzden. O güzelim boğazda 5-6-7 kat binalar. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için. Bununla ilgili Boğaz yasasının yeniden ele alınması lazım. Bunun için bakanlığımızın kararlı bir adım atması gerekiyor. Bunun anayasasını kurmamız lazım. Hükümetimizin çok ciddi karar alması gerekir.”
“1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın yanında aynı kişiliksiz projenin apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. Ben dikey mimariden yana değilim, ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın yaşamalıdır. TOKİ binaları başta olmak üzere, artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, hayat tarzına uygun binalar dönemi gelmiştir. Sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan o yapılar yaylalarımızı, kıyılarımızı işgal etmeye başlamıştır.”