Simge Sağın: ‘Radyoda çalan şarkıları çocuklar belirliyor’
Yeni single'ı 'Prens ve Prenses'i yayınlayan Simge Sağın, "Radyoda çalan şarkıları çocuklar belirliyor. Çocuk sevince evde herkes dinlemek zorunda kalıyor" diyor. Şarkılarıyla ya çok ağlattığını ya da oynattığını dile getiren Sağın, "Aynı yoldan gitmek benim tarzım değil. Hep üstüne koyarak değişik şeyler yapmak istiyorum" diye konuşuyor
Simge Sağın’la röportaj ayarlamak, yoğunluğundan dolayı bir hayli zor oldu. Kendisi gerçekten çok yoğun. Uludağ konserinin sabahında birlikteydik, röportajımızı tamamladıktan sonra radyo programına koştu. Bu yoğunluktan bahsederken “Çok şükür çalışmaktan şikâyetçi değilim” diyor. Onun gibi yorgun ama halinden memnun, neşe dolu bir insanın karşısında benim gibi enerji yoksunu biri bile yükseliyor. Arada kısa boylu olmaktan da bahsettik. Bu konuda hiç derdinin olmadığı zaten belli, “35’inden sonra avantajını göreceksin” diyerek beni de kendi tarafına çekti.
Sevenlerinizin karşısına ‘Prens ve Prenses’le çıktınız. Bu şarkıyı seçme sebebiniz nedir?
Şarkıyı 3 yıl önce Ersay Üner’den almıştık. Nakarat kısmını dinleyince “Bu şarkı benim olmalı” dedim. O arada farklı projeler oldu. ‘Yankı’yı birlikte yapmıştık. 2 ay öncesine kadar Ersay bu şarkıyla ilgili yorum yapmamıştı. Bir sabah beni aradı ve bu şarkıyı yapmamız gerektiğini söyledi. “Tam kış şarkısı” dedik. İyi ki de yapmışız, çok güzel tepkiler aldım.
‘HÜZNÜ SEVEN, ARABESK RUHLU BİRİYİM’
Hüzünlü bir şarkı...
Çocukluğumuzda hep masallarla büyütülürüz. Bütün masallar mutlu sonla biterdi. Şarkı “Bugün de son buldu” sözleriyle başlıyor ki benim hayatta en sevdiğim sözlerdendir. Bizim masalımız gerçekleri anlatıyor. Aşkı anlatmıyor aslında birebir hayatın rengini anlatıyor. Çok hüzünlü bir şarkı. Ben de hüznü seven, arabesk ruhlu, duygularıyla içli dışlı biriyim. “Bu şarkının müptelası olacaklar” diye yola çıktım. İnsanlara geçti. Biz halk olarak ruhlu ve duygulu şeyleri çok severiz.
Sizden ya çok eğlenceli şarkılar ya da hüzünlü şarkılar dinledik. Hiç mutlu aşk şarkısı dinleyemeyecek miyiz?
Şarkılarımda ya çok ağlatıyor ya da oynatıyoruz. Yıllarca Serdar Ortaç’la çalıştım. Serdar “Ya oynatacaksın ya ağlatacaksın” derdi. Bu benim kulağıma öyle bir küpe olmuş ki ‘Miş Miş’le bütün Türkiye’yi oynattık. Ama hüznü de vermem gerekiyordu, hep oynatmam. Hedefim insanları hem eğlendirmek hem de hüzünlendirmek. Kelebeklerin uçuştuğu şarkılar da sırada. Albümün içinde onlar da var.
‘Miş Miş’le patlayınca herkes arkasından yine öyle bir şarkı bekledi. Sizse ‘Yankı’yla ters köşe yaptınız...
Bunu çoğu insan anlamadı. O yoldan gitmem gerektiğini düşünen insanlar oldu. Oryantal kadını ömrümün sonuna kadar omuzlarımda taşıyamazdım. ‘Miş Miş’ benim kırılma noktamdı. Bir şarkıcının başına gelebilecek en iyi şarkıydı. Hele ki benim gibi var olmaya çalışan biri için. Aynı yoldan gitmek benim tarzım değil. Hep üstüne koyarak değişik şeyler yapmak istiyorum. Eğer o yoldan gitseydim kendini tekrarlayan sanatçı durumuna düşerdim. Benim ‘Miş Miş’in üzerine koyabileceğim bir şarkı da yoktu. Aynı tarzda devam etseydim saygınlığım da kaybolacaktı. Şimdi artık daha az korkuyoruz. Çünkü sonradan anlaşılan şarkılar daha kalıcı oluyor. Sanırım doğru yolda gidiyorum.
Söz yazıyor musunuz?
Yazıyordum ama bıraktım çünkü çok iyi söz yazarlarıyla çalışıyorum. Eğer çok iyi yapabilirsem ki emin olduğum şarkılar var, onları kullanabilirim. “Bunu ben yazacağım, altında benim adım yazsın” egosu yok bende. Bir şeyi çok iyi yapıyorsam orada varım. Mesela beste kısmında kendime çok güvenirim. Sözde daha zamanım var.
'HALK YOKSA, STARLIK NEREDE KALIR?'
Günümüzde starlık kaldı mı sizce?
O ulaşılmazlık artık yok. Star çok halka hizmet eden bir karakterdir, halk yoksa star, starlık nerede kalır? Beraber yürümeli, el ele tutuşmalı. Şarkı söylemeseydim ben de onlardan biriydim. Bir tarafım halk, bir tarafım şarkıcı. Bu konuda kedime Volkan Konak ve Beyazıt Öztürk’ü örnek alırım. Şarkı söylediğim insanları yok sayamam.
Müzik dünyasındaki yeni isimleri en çok gençler mi dinliyor?
Radyoda çalan şarkıları çocuklar belirliyor. Benim en büyük şansım ‘Miş Miş’i çocuklar da çok sevdi. Çocuk sevince evde herkes dinlemek zorunda kaldı. İmza günlerinde bunu görüyorum. Çocuklara bayılıyorum. Onlar da beni seviyorlar. Onlar benim gelecekteki kitlem.
Albümden bahsettiniz. Albüm ne zaman gelecek?
Stüdyo aşamasındayız. Hem kendimize ait şarkılar var hem de Türkiye’deki birçok başarılı söz ve besteciyle yolculuğumuz devam ediyor. Ersan Üner, Ozan Bayraşa ve Sezen Aksu var. Soner Sarıkabadayı’dan şarkı bekliyoruz. Bir Karadeniz türküsü var. Birkan Şahin’le ortak yaptığımız bir çalışma oldu. Albümden önce bir single, bir yaz şarkısı gelecek. Albüme başlayalı 2 ay oldu ama Ozan çok mükemmeliyetçi bir insan. Şarkılar o “Bitti” demeden bitmiyor. Biz kendimizle uğraşıyoruz. Kimseyle bir derdimiz yok. “Aa Simge ne yapmış?” dedirtmek istiyoruz.
‘Beni erkeklerden daha çok kadınlar beğeniyor’
Seksi fotoğraflar veriyorsunuz. Peki kendinizi seksi bir kadın olarak görüyor musunuz?
Dışarıdan “Güzel” diyorlar, Allah razı olsun beğeniyorlar. Beni başlıca beğenme sebepleri bir duruş sergiliyor olmam. Hayatın içinde düzgün durmaya çalışıyorum ve işini yapan kadın imajı çiziyorum. Normalde Türkiye’de kadın kadını çok zor beğenir. En mutlu olduğum nokta kadınların da benim etrafımda dostluk ve kardeşlik içinde olmaları. Beni erkeklerden daha çok kadınlar beğeniyor. Erkekler zaten beğeniyorlar ama kadınların beğendiklerini belirtiyor ve yazıyor olması benim için çok önemli. Aynaya baktığımda seksi bir kadın görmüyorum. ‘Seksi kadın’ algısı azaldı. Açıkçası bu da benim istediğim bir şeydi. Hep halktan insanları sevmişimdir ben de öyle bir algı yaratma peşindeyim.
‘Kendimle barış için yoga yapıyorum’
‘Prens ve Prenses’in klibinde depresyondaki bir kadını canlandırıyorsunuz. Siz ne yaparsınız depresyon dönemlerinizde?
Artık bunu atlatmanın bir yolunu buldum. Kendimle ve dünyayla barış için yoga yapıyorum. 2 ay önce başladım yani yeni bir hikâye ama müthiş işe yaradığını gördüm. Ayrıca resim yapıyorum. Bayağı kötü resimler yapıyorum ama renklerle uğraşmak beni rahatlatıyor. Dedem ressamdı, şu an yaşıyor olsaydı benden nefret edebilirdi bu kadar çirkin resim yaptığım için. Pilates yapıyorum, mutfağa girip yemek yapıyorum. Güzel dileklerde bulunuyorum. Kötü bir şey gördüğümde kanalı değiştiriyorum. Bilip bilmemezlik oyunu oynuyorum. Sanatçı olduğum için çok duygusalım. Acı çekiyorum ve işimi yapamayacak boyuta geliyorum.
‘Kafaya taktım dans edeceğim’
Hadise’ye dans konusunda övgüler yağdırdınız...
Bana Türkiye’de en iyi dans eden kadını sordular, Hadise aklıma geldi. Tabii Atiye de çok güzel dans ediyor. O gün söylemeyi unuttum. “Çok iyi bir show girl” dedim. Çok da severim. Çocukluğundan beri emek vermiş, dansı sahnesiyle birleştirmiş. Keşke dansa çocukken başlayabilseydik. Biraz geç kaldık. Ben dansı sahnemde kullanıyorum. Arada dans edebiliyorum. Söylediğim şarkılar gerçekten çok zor. Dans ederken şarkı söylemek çok zor ama bunun bütün şovlarımda olmasını istiyorum. Bunu hep bölük pörçük dans dersleri alarak yapabiliyorum. Kafaya taktım dans edeceğim.
‘Ozanı seviyorum ama her şeyin bir zamanı var’
Kliplerde neden hep yalnızsınız. Ozan Bey’in (Bayraşa) bir kıskançlık müdahalesi mi söz konusu?
Ozan’la öyle bir sorunumuz yok. Bütün kadınlar prenses zaten, o yüzden son klipte herkes kendi prensini hayal etsin istedik. Masal değil gerçekleri anlattığımızdan yalnız bir kadını anlattık. ‘Yankı’da bunalımda olan bir kadın vardı. ‘Miş Miş’teyse Kenan Acar vardı. Kenan’dan sonra jön bulamadım. Bundan sonrakinde de olmayacak ama acayip bir klip gelecek. Nisan sonu mayıs başı gibi sizler de göreceksiniz. İnsanlara moral vermeliyiz. Biz onların ilaç reçetesi gibiyiz. İnsanlara iyi geliyoruz. Her şeye rağmen müzik yapıyoruz.
Ozan Çolakoğlu ve Gülşen de sizin gibi uzun süre hem müzikal ortaklığı hem de ilişkilerini yürüttüler. Sonunda da oğullarını kucaklarına aldılar. Sizin evlilik haberinizi ne zaman yapacağız?
Ozan’ı çok seviyorum ama her şeyin bir zamanı var. 3 yılı devirdik ama şimdi yürümemiz gereken yollar var. İmzaya kadar ikimizin de kendimizle, işimizle alakalı karar vermemiz gereken daha çok şey var.
Neziha KARTAL / HT MAGAZİN