Mısır'da köpek balığı saldırısına uğrayan Rus turist hayatını kaybetmişti! İklim değişikliği hayvanların davranışlarını ne kadar etkiliyor?
Araştırmalara göre iklim değişikliği hayvan türlerinin davranış şekillerini değiştiriyor. Geçtiğimiz günlerde Mısır'da köpek balığı saldırısının ardından yaşamını yitiren Rus turistin ardından, söz konusu balıkta olağandışı saldırganlık tespit edilmişti. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, "Deniz suyu sıcaklıklarındaki değişim ve denizin asit seviyelerindeki değişim, hayvan davranışlarını etkiliyor" diye konuştu
Mısır’ın Hurgada kentinde Kızıldeniz’de denize giren bir turist, köpek balığı saldırısı sonucu yaşamını yitirmişti. Mısır Çevre Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, söz konusu balığın 'Kaplan Köpek Balığı' olduğu ve olağandışı saldırganlık gösterdiği, geçmişte yaşanan köpek balığı saldırılarıyla da ilişkisi olabileceği açıklanmıştı.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ HAYVAN DAVRANIŞLARINI ETKİLİYOR"
Bilim insanlarına göre, iklim değişikliği hayvan türlerinin davranış şekillerini değiştiriyor. Peki iklim değişikliğinin de sebeplerinden biri olan denizlerdeki ısınma Mısır'daki köpek balığının olağandışı saldırgan olmasını açıklar mı? Helsinki Üniversitesi ve Lancaster Üniversitesi'nden araştırmacılar, 100'den fazla hayvan türünden veriler topladı. Organizma grupları en büyükten en küçüğe doğru balıklar, kuşlar, kabuklular, memeliler ve böcekler, amfibiler ve kertenkeleler olmak üzere ayrıldı. Çalışmaya dahil edilen tüm davranış özelliklerinin (saldırganlık, aktivite, cesaret, sosyallik ve çevrelerini keşfetme) insanların sebep olduğu çevresel değişim nedeniyle belirgin bir şekilde değiştiğini gözler önüne serdi.
Helsinki Üniversitesi Biyoloji ve Çevre Bilimleri Fakültesi'nden Doktora Sonrası Araştırmacı Petri Niemelä, yaptığı açıklamada, "En büyük değişiklik hayvanların çevrelerini keşfetme faaliyetlerinde görüldü. Hayvanlar çevresel değişimin her türüne karşı güçlü bir tepki veriyor ancak hayvan davranışlarında en büyük değişimi iklim değişikliği yarattı" demişti.
Prof. Dr. Barış SalihoğluOLAĞANDIŞI SALDIRGANLIK DENİZLERDEKİ DEĞİŞİKLİKLE AÇIKLANABİLİR Mİ?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, iklim değişikliği ve başka faktörlerin tetiklediği deniz suyu sıcaklıklarındaki değişimin ve denizin asit seviyelerindeki değişimin hayvan davranışlarını etkilediğini; ancak insana saldırdığı geçmişten de bilinen köpek balığının iklim değişikliği kaynaklı daha da saldırganlaştığını gösteren bir bulgunun olmadığını söyledi.
DENİZLERİMİZİN SICAKLIĞI GİDEREK ARTIYOR
Prof. Dr. Salihoğlu, "Son 40 yılda atmosferdeki sıcaklıklarda 1 dereceyi geçen artışlar oldu. Bunlar benzer şekilde denizlere de yansıdı. Okyanuslar 1.1 derece ısındı; yaptığımız araştırmalar ise Karadeniz’deki bazı bölgelerde 2.5 derece, Marmara’da 2 derece ve Akdeniz’de de 1.5 dereceye varan artışlar meydana geldiğini gösterdi. Bu, sadece deniz suyundaki sıcaklıkları değiştirmiyor, okyanus asitlenmesi ya da denizdeki akıntı yani sirkülasyon sistemlerinin değişmesini, denizin üretkenliğini, denizin biyoçeşitliliğini değiştiriyor. Bunlar da ekosistem üzerinde baskılar oluşturuyor. Ancak baskının tek nedeni sadece iklim değişikliği değil. Denizler üzerindeki kirlilik, avcılık baskısı ve kıyılarda yapılaşma baskısı var" dedi.
DENİZLERDEKİ BAZI TÜRLER YOK OLACAK
Prof. Dr. Salihoğlu, "Piramitin en tepesinde bulunan köpek balığı gibi avcı balıklar birçok yönden etkileniyor. Hem onların alışık olduğu sular değişiyor; çünkü kapalı denizlere girdikleri zaman oradaki sular da ısındığından daha derin denizlere göç ediyorlar. Diğer taraftan onların beslendiği habitatlar da göç ettiğinden, bu durumda tek takip ettikleri parametre sıcaklık olmuyor. Bu defa besinin daha fazla olduğu yerlere, kutuplara doğru bir hareket söz konusu olabiliyor. Ortada çok net bilimsel sonuçlar olmamakla birlikte suyun sıcaklıkları, balıkların göçleri, akıntı sistemleri değişiyor, bunlar değiştikçe bu balıkların beslendiği türler de farklı bölgelere hareket ediyor" dedi.
Prof. Dr. Salihoğlu'na göre, su kütlelerindeki, denizin ve okyanusun asit seviyesindeki değişim ve denizdeki bazı türlerin habitatlarını kaybetmesi; türlerin başka bir yere göç etmeye çalışmasına yol açacak; ancak bunu başaramayacak türler yavaş yavaş kaybolacak.
SELLER, KURAKLIKLAR, YANGINLAR VE SALGINLAR KAPIDA
Dünya ısındıkça denizlerin karbonu hapsetme kapasitesinin daha da düşeceğini vurgulayan Prof. Dr. Salihoğlu, "Deniz ve okyanuslardaki mikroskopik bitkiler atmosferdeki karbondioksiti hapsediyor, oksijen üretiyor ancak beklenenin üstünde gerçekleşen ısınma, deniz ekosisteminin bize sağladığı servislerin hızla düşmesine sebep olacak ve böylece belki de atmosferde daha fazla karbondioksit birikmeye başlayacak. Kıyılarımızda su seviyelerindeki artışlar daha da hızlanacak. Son zamanlarda yaşadığımız aşırı ya da uç olaylar denilen seller, kuraklıklar, yangınlar ve salgınlar daha da artacak ve bizim bulunduğumuz bölge olan Akdeniz havzası kuraklaşacak” ifadelerini kullandı.
“SOLUDUĞUMUZ OKSİJENİN YARIDAN FAZLASI DENİZ EKOSİSTEMLERİNDEN GELİYOR”
Denizlerden sağlanan birçok servis olduğunu kaydeden Prof. Dr. Salihoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Denizden gıda, ulaşım, enerji, sağlık, güvenlik gibi birçok alanda faydalanıyoruz. Bunları giderek kaybedeceğiz, bu da büyük bir ekonomik kayıp anlamına gelecek. Şu an soluduğumuz oksijenin yarıdan fazlası deniz ekosistemlerinden geliyor; uzun vadede oksijende de değişiklikler olacak ama karbondioksit artışı kısa vadede giderek hızlanacak ve denizlerdeki dolaşım, akıntı sistemlerinin değişmesiyle meteorolojik olaylarda ciddi değişimler olacak."
Tüm bu olumsuzlukların yaşanmaması için önerilerde bulunan Prof. Dr. Salihoğlu, "İklim değişikliğine karşı karbon salımını bir an önce azaltmalıyız. Paris Anlaşması’na göre hedeflenen sıfır karbon salımına doğru hızla ilerlemeliyiz ama bu bir süreç. Denizlerimizi daha dayanıklı bir hale getirmek ve biyoçeşitliliği artırmak için diğer baskıları bir an önce azaltmamız gerekiyor çünkü iklimin etkilerine kısa vadede önlem alamıyoruz, dolayısıyla diğer baskıları azaltırsak ve denizlere bütüncül yaklaşırsak bu sorunu çözebiliriz."