Ölmenin yasak olduğu yer!
BBC yazarlarından Duncan Bartlett, Norveç'te bulunan ve ölmenin yasak olduğu Longyearbyen kasabasına gitti ve mezarlığa yeni cenaze alımının da yıllar önce durdurulduğu bu ilginç kasabanın öyküsünü anlattı

Güneş hiç batmıyor, ama hiçbir zaman da pek ısıtmıyor. Longyarbyen körfezine bakıyoruz hep beraber. Açıklıyor, eskiden sürekli buz olan bu körfez, artık kış ortasında bile donmuyor.

Çevresindeki buzullar da giderek eriyip küçülüyor. Çok değil on yıl kadar önce, kar motosikletleriyle gezdiklerini anlatıyor körfezin üzerinde. Şimdi bu mümkün olmuyormuş. Küresel ısınma, Kristin Grotting'i kaygılandıran tek konu değil

Emekli olduğunda ne yapacağını düşünüyor. Çünkü bu kasabada yaşlılar ve bakıma muhtaç insanlar için hiçbir olanak yokmuş. Yaşlılar için huzurevi yok ama anaokulu var Longyarbyen kasabasının.

Kışları aylar süren karanlık gece boyunca çocuklar yaptıkları kocaman ve sapsarı güneş resimleri ve kabartmalarını asıyorlar pencerelere.

Çocukların bazıları psikoterapi kliniğine geliyor. Kristin sürekli kalın kış giysileri içinde dolaşmaktan çocukların kollarını, bacaklarını özgürce hareket ettirmeyi öğrenemediklerini anlatıyor

Anaokulunun bahçe duvarı dışında ise çocukları çok daha büyük tehlikeler bekliyor. Öğretmenler bu yüzden sürekli silah taşıyorlar. Çünkü Longyarbyen 1500 insanın yanı sıra, kutup ayılarının da memleketi.

Üniversite birinci sınıfa başlayan her öğrenci, ilköğretim gününde kutup ayısının nasıl vurulup öldürüleceğini öğreniyor

İlk tavsiye, "Hayvanın başını vurmak zordur, göğsüne nişan al. Eğer ayıyla karşılaştığında silahın yoksa, dikkatini dağıtmak için eldivenlerini çıkarıp uzak bir yere at, belki dikkatini dağıtabilirsin. Eğer ağzını şapırdatır gibi sesler çıkartıyorsa öldürmeye hazırlanıyor demektir. O zaman, ayıya, Longyarbyen'de ölmenin yasak olduğunu hatırlatmayı dene, bakarsın hukuka saygısı vardır." Şaka bir yana, Longyarbyen'de bu tehlikeli hayvanları meşru savunma dışında öldürmek kesinlikle yasak.

O durumda bile olayı Svalbard valisine bildirmek gerekiyor. Ziyaretine gittiğim, vali Per Sefland'ın ofisinde içi doldurulmuş koca bir kutup ayısı var. "Vallahi ben vurmadım" diyor.

Vali tam tersine, başkent Oslo'da avukatlık yaparken, sırf doğal hayata düşkünlüğü nedeniyle buraya tayinini istemiş

Sefland'la birlikte kasabanın kızaklarını çeken huski köpeklerini görmeye gidiyoruz. Çalışmadıkları zamanlarda, köpekler körfeze bakan bir merkezde büyük kafesler içinde yaşıyor ve balıkçıların getirdiği fok etleriyle besleniyorlar.

Huskilerin kampının hemen yakınına kutup ördekleri yerleşmiş. Köpeklerin sesinden ürken kutup tilkileri burada onları rahatsız edip yumurtalarını ve yavrularını çalamıyormuş.

Yazlar neyse ama mevsim, daha doğrusu gün kışa döndüğünde yaşam daha bir çetinleşiyor bu topraklarda.

Bembeyaz, kıpır kıpır ördek kolonisine bakınca, insanlar da kış uykusuna yatabilseydi diyorum, dev bir kuştüyü yorganın sıcaklığına gömülüp..




