Amerika Açık çok da ilgi alanıma girmiyor ama geçen yıl dünyada 1 numaraya kadar yükselen Rus tenisçi Daniil Medvedev’in “Bir oyuncu ölecek ve herkesin gözü önünde olacak” alarmını başlıklarda görünce konuya daldım. Konu, iklim krizinde spor müsabakalarının, hele de tenis gibi açık havada uzun soluklu ve aşırı efor gerektiren spor dallarında mücadelenin giderek gaddarlaşmasıyla ilgili.
Medvedev, vatandaşı Andrey Rublev’e karşı yarı final maçının set arasında terden sırılsıklam ve bitkin halde zorla nefes alarak o isyanı koyuverdiğinde, 6 Eylül itibariyle New York’ta sıcaklık 35 dereceyi bulmuş ve yüzde 70 nem oranıyla daha ağır hissedilir hale gelmişti. Rublev’in hali de farklı değildi. Haberlere göre turnuvanın en sıcak günüydü ve sadece Amerika Açık değil, bütün Grand Slam turnuvaları küresel ısınmanın yarattığı vahşi iklimlerde oynanıyordu. Medvedev maç sonrası açıklamasında “Birinci setin sonunda artık topu göremiyordum, önsezilerimle oynadım” dedi ve 2021 Tokyo Olimpiyatları’nda da aynı aşırı sıcak koşullarda raket salladıklarını anlattı. Amerika Açık'ta birçok sporcunun set aralarında buz kompresiyle dirilmeye çalıştığı sahneler yaşandı.
Amerika Açık 2018’de de sıcaklığın 32 dereceye çıkması üzerine birçok tenisçiye tıbbi müdahalede bulunulmuş ve Amerikan Tenis Federasyonu, kadınların maçlarında olduğu gibi erkekler için de ikinci ve üçüncü set arası 10 dakika mola kuralı getirmişti.
Neyse ki Amerika Açık kimse ölmeden bitti, pazar günkü finalde Sırp raket Novak Djokovic, Medvedev’i 3-1’lik setlerle yenerek 24’üncü Grand Slam şampiyonluğunu kazandı.
TOPTAN ÇEVRE FELAKETİ ÇIKAR MI?
Hava durumu kimseyi öldürmedi ama tenisle ilgili başka sorunlar da var. Aslında iklim krizinde spor krizi haberine rastladığımda tenis topunu takip ediyordum. Daha doğrusu dünyada yılda 330 milyon adet üretilen tenis toplarının çevreye ne kadar zararlı olduğuna ilişkin araştırmayı okuyordum, hayretle.
Özellikle dört büyük turnuvada tenisçilerin üçer beşer leblebi çekirdek gibi harcadığı toplar birkaç vuruşta dakikalar içinde ıskartaya çıkıyor. Her bir Grand Slam turnuvasında harcanan topların sayısı 100 bini buluyor ve geri dönüşümü zor malzemeden üretilen tenis topları çöp dağlarını boyluyor. Topun kauçuk dolgusunu kaplayan keçe, raketin sert darbesine dayanıklı olması için sıkıca yapıştırıldığından iki malzeme ayrıştırılamıyor. Yün ve naylon karışımından mamul keçenin geri dönüşümü ise zaten mümkün değil.
Neticede on milyonlarca tenis topu pet şişelere rakip; doğada çözülüp yok olmaları 400 yılı aşıyor.
Ekolojik sürdürülebilirlik için mücadele eden çevre aktivistleri doğal olarak tenis toplarını da hedef alıyorlar. Gezegenin bu toplar yüzünden felaketin eşiğinde olduğunu, bu nedenle mevcut tasarım yapısıyla yasaklanması gerektiğini söyleyecek kadar ileriye gidenler var.
Çevre mühendislerine göre ise abartıya kaçılıyor. Columbia Üniversitesi Yer ve Çevre Mühendisliği Merkezi ve konunun diğer uzmanları, tenis toplarının dayanıklı birçok başka madde gibi mekanik işleme dirençli olduğunu kabul ediyor, ancak ebediyen var olacakları gerekçesiyle yasaklanması fikrini de abes buluyorlar. Çünkü tenis topları, her yıl doğaya salınan yüz milyonlarca ton çöpün çok küçük bir bölümünü oluşturuyor, bu toplar gibi geri dönüşümü zor uzun ömürlü materyalin çevre sistemlerine karışmaması için başka kullanım alanlarına kanalize edilmesi öncelik kazanıyor.
Nitekim ABD ve Kanada’da çevre örgütlerinin topladığı kullanılmış tenis toplarından köpek oyuncağı ve sandalye ayak tapası yapılıyor. Vermont merkezli RecycleBalls adlı kuruluş tenis kulüpleriyle park, okul ve turnuvalardan yılda 3 milyon topu toplayarak farklı kullanım alanlarına dağıtıyor. Daha büyük miktarlarda toplanarak öğütülüp at arenaları ve tenis kortlarının zemin malzemesine karıştırılması gibi projeler de var. Ancak hem çevre uzmanları hem de aktivistler bu gibi çabaların nihai çözüm olamayacağının farkında, yüzde yüz geri dönüştürülebilir tenis topunun üretimi için inovasyona kilitlenmek gerekiyor. Kauçuk ve keçeden mamul topların tasarımı 1920’lerden bu yana değişmemiş.
İş üreticilere düşüyor. Tenis toplarını sertifikalandıran Uluslararası Tenis Federasyonu geçen yıl top tüketimini daha sürdürülebilir hale getirmek için, üreticilerle diğer tenis yönetim organları ve geri dönüşümcülerden kurulu bir teknik çalışma grubu oluşturmuş. Yüzde yüz geri dönüştürülebilir top tasarımı mümkün mü, turnuvalarda topların daha uzun süre oyunda kalması için yeni kurallar getirilebilir mi, bunlar araştırılıyor. Federasyonun teknik ekibi, “Öncelikli strateji kullanılan top sayısını azaltmak. Elimizden geldiğinde yeniden kullanmak. Üçüncü sırada geri dönüşüm var. En istemediğimiz seçenek çöpe atmak” diyor. Nitekim şu son Amerika Açık’ta toplar yeniden kullanıma sevk edildi, bir kısmı da hediyelik eşya dükkanlarında 10’ar dolardan satıldı.
KARBON AYAK İZİ DE VAR
Çevrecilerin tenis topuyla derdi bu kadarla kalmıyor. Amerika Açık turnuvasının top tedarikçisi Wilson firmasının, sentetik madde karıştırılmamış saf kauçuk kullanması da problem. Aktivistlere göre Amazon ağaçlarından gelen kauçuk ormansızlaşmaya yol açıyor. Firma ise elit sporculara uygun en üstün kalite top ancak böyle imal edilebilir diyor. Üretim zincirindeki diğer tenis toplarının ise geri dönüştürülmüş kauçuk içerdiğini söylüyorlar.
Bitmedi, tenis toplarının oyuncuları bezdiren iklim kriziyle de bir noktada teması var: Karbon ayak izi! Tenis toplarının büyük bölümü Tayland ve Çin’de üretiliyor, oradan binlerce yol kat ederek dünyada tenisin en fazla oynandığı Kuzey Amerika ve Avrupa’ya ulaştırılıyor.