Polonya bir dönem ikizlerin hakimiyetindeydi, biri cumhurbaşkanı diğeri başbakan Kaczynski kardeşleri ayırt etmek zordu, gazeteciler ikizlerden Jaroslaw olanı kıyafetindeki kedi tüylerinden tanırdı, bekar ve kedili bir adamdı. Jaroslaw Kaczynski halen bekar, iki kedili. Şu sıra Başbakan Yardımcısı ve ayırt edilmesi gereken bir ikizi yok. Çünkü Cumhurbaşkanı ikiz Lech Kaczynski 2010’da uçak kazasında hayatını kaybetti. Yakın çalışma arkadaşlarının anlattığına göre Jaroslaw Kaczynski derin bir yeise sürüklendi, kardeşler arasında sembiyotik bir ilişki vardı, günde 20 kez telefonda konuştukları olurdu. Jaroslaw Kaczynski siyasete tek başına devam etti.
Rusya’nın Smolensk kentinde o elim uçak kazası yaşandığında başbakanlık görevi ikizlerde değil, Donald Tusk’taydı… Ve Jaroslaw Kaczynski’ye göre kardeşini Ruslar öldürmüştü, Tusk’un da bu işte parmağı vardı. Böylece bitmeyen bir nefretin tohumları atılmış oldu.
Polonya’da iktidar yaklaşık 18 yıldır Avrupacı liberal Sivil Platform’un lideri Donald Tusk ile muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) lideri Jaroslaw Kaczynski arasında el değiştiriyor ve bugünkü Polonya seçimi işte yine birbirinden nefret eden iki adam arasında geçiyor. Bu döngü aynı zamanda ülkedeki derin yarılmanın da resmi. Büyük ihtimalle yine ikisinden biri iktidara gelecek. Son anketlere göre iktidardaki PiS yarışı önde götürüyor ama seçimi Tusk’un kazanması da olası. En azından ortak bulduğu takdirde koalisyon kurabilir.
Bir dönemler el sıkışır, TV tartışmalarına çıkar ve Polonya usulü kibarlık icabı birbirlerine “Sayın Donald” ve “Sayın Jaroslaw” diye hitap ederlerdi. Ancak artık ne el sıkıştıklarını görmek ne de televizyon tartışmalarında karşı karşıya atışmalarını izlemek mümkün. Kaczynski rakibinin adını bile ağzına almıyor, genelde “Bu” diye bahsediyor. “Bu bozguncu sadece Polonya’yı değil, her türlü değeri reddeden sinizmiyle kendi kendini de imha ediyor” derken isim ağzından çıkıveriyor; “Donald Tusk, kötünün vücut bulmuş halidir…”
Tusk’a göre ise Kaczynski “yalan makinesi”. Daha doğrusu Kaczynski’nin yandaş medyasını öyle tanımıyor, iktidar borazanı devlet televizyonu TVP’nin önüne çıkarma yapıp, “Bu gördüğünüz bir yalan fabrikasıdır” diye sesleniyor. O sırada kanalın tanınmış moderatörlerinden biri sahneyi bozmaya çalışınca itiş kakış meydana geliyor.
AVRUPA’NIN EN ÖNEMLİ SAĞ POPÜLİST KALESİ DÜŞER Mİ
Polonya halkının bugün sandık başında göstereceği irade Avrupa Birliği’ni de çok yakından ilgilendiriyor. Bu yıl Avrupa’nın en önemli seçimi, çünkü Donald Tusk (altta) iktidara geldiği takdirde kıtanın en önde gelen sağ popülist kalesi de düşmüş olacak.
Polonyalı araştırma şirketleri ve analistler siyasetteki motivasyonla halk arasındaki kutuplaşma iklimini şöyle tanımlıyor: İki rakibin birbirine duyduğu nefret sahte değil, gayet sahici ve ülkedeki bölünmüşlüğü temsil ediyor. İki zıt kutuptaki partilerin hedefi karşı tarafın seçmenini ikna etmek değil. Gerek Tusk, gerekse Kaczynski ağır bir retorik kullanarak mümkün mertebe kendi tabanını konsolide etmeye çalışıyor, yeter ki karşı taraf iktidara gelmesin.
Kaczynski’nin muhafazakar cephesine göre liberallerin topu vatan haini, ülkeyi LGBT ile göçmenlere, Brüksel ile Almanya’ya teslim etmek istiyorlar, “normal” vatandaşlardan oluşan Polonya’nın dertlerine de bir taraflarıyla gülüyorlar.
Tusk cephesi ise son sekiz yıldır iktidardaki PiS’in kürtajı fiilen yasakladığını, demokrasiyi tahrip ettiğini ve hukuk devleti ihlalleriyle ülkenin AB içinde yabancılaşmasına neden olduğunu vurguluyor.
Sosyologlar bu zıtlaşma ortamında ülkenin keskin hatlarla iki kampa bölündüğü görüşünde. Polonya A: Avrupa dostu, hoşgörülü, Batılı ve modern, liberal gelişen büyük şehirlerden oluşuyor, temsilcisi Donald Tusk.
Polonya B: Ülkenin doğusundaki kırsal kesim ve küçük kent nüfuslarından oluşuyor. Polonya A’daki komşularına göre daha yoksullar ve eğitim seviyeleri daha düşük. Kaczynski onların idolü, çünkü yeni çağın icadı olan her türlü melanetle mücadele vaat ediyor; toplumsal cinsiyet eşitliği, LGBT hakları ve göçmenler dahil. Geleneksel yaşam tarzını yüceltiyor.
DAYANIŞMA SENDİKASI’NDAN RAKİP KAMPLARA
Jaroslaw Kaczynski 74 yaşında, Varşova’nın iyi eğitimli orta sınıfından geliyor, hukuk okuyor. Sekiz yaş küçük Donald Tusk ise proleter kökenli, Gdansk’ta yetişiyor, tarih öğrenimi görüyor ve inşaatlar dahil çeşitli işlerde çalışıyor. Bugün düşman olan iki liderin yolları, komünist sisteme karşı direnişin kalesi Dayanışma Sendikası’nda kesişiyor; 1989’da komünist iktidarı indiren Solidarność’ta. Jaroslaw Kaczynski o dönem sıkı antikomünist çizgide, eski yöneticilerle sert hesaplaşma peşinde. Bu yüzden Dayanışma lideri Lech Walesa ile ihtilafa düşüyor. Walesa malum Nobel Barış Ödülü’nü alıyor ve Polonya’nın komünizm sonrası ilk cumhurbaşkanı seçiliyor. O sıralar Donald Tusk, liberal ekonominin klasiklerini yutuyor; Friedrich August von Hayek, Milton Friedman…
2001’de Kaczynski ikizi Lech ile birlikte PiS’i, Tusk ise liberal eğilimli Sivil Platform’u kuruyor; 2005’te taraflar ilk kez seçim yarışında karşı karşıya geliyor ve kazanan taraf Kaczynski oluyor, başbakanlığı bir buçuk yıl sürüyor. Sonra Tusk iş başına geliyor, 2014’e kadar bu görevi sürdürüyor.
Her iki lider de partilerinin tek adamı, örgütlerin fazla işlevi yok. Diğer Avrupa demokrasilerinden farklı olarak milletvekili aday listelerinde tek yetkili onlar. Siyasi yorumculara göre Kaczynski hastalansa veya ölse partisi de biter. Tusk’un durumu da farklı değil; AB Konsey Başkanı olarak beş yıllığına Brüksel’e taşındığında partisinin oy oranı anketlerde yüzde 10’un altına düştü, ancak geri döndükten sonra toparlanabildi. Bir yorumcunun yazdığı gibi, iki liderin birbirine ihtiyacı var, ancak karşılıklı rekabetle var olabiliyorlar.
Tusk’un başbakanlığı döneminde Polonya ekonomisi gelişmiş ve Avrupa düzeyinde bir oyuncu kıvamına gelmişti. Şimdi A sınıfı Polonyalılar için Tusk’un yeniden iktidara gelmesi Avrupa’ya dönüş anlamına geliyor. Hatta bazı anketlerde PiS taraftarlarının tercihi de AB’den yana.
Gelgelelim Kaczynski’ye göre Avrupa Birliği katiyen bir ortaklık örgütü değil, Brüksel’de kapalı kapılar ardından devletlerin ebedi savaşı halen hüküm sürüyor. Bu bakımdan AB uyumuna gerek görmüyor; devlet kanalı dahil medyayı kontrolü altına alıyor, parlamento çoğunluğu sayesinde Anayasa Mahkemesi’ne adamlarını yerleştiriyor, bu sayede kürtaj yasasının sertleştirilmesini sağlıyor. Yargıç seçimlerinde yasa değişikliği üzerine AB yaptırım yoluna gidiyor ve 35 milyar Euro tutarında korona yardımını askıya alıyor.
“KARDEŞİMİ SİZ ÖLDÜRDÜNÜZ”
Ukrayna savaşı nedeniyle Polonya, Kiev'in sıkı destekçisi olarak Avrupa nezdinde daha önemli bir pozisyona geldi, ancak avantajını siyasi özgül ağırlığa dönüştüremedi. Kaczynski’nin komşu Almanya’yı, Rusya’nın yanı sıra Polonya’nın en büyük düşmanı olarak görmesi de bunda rol oynadı.
Kaczynski’nin Rusya ile gerilimi, ikizinin ölümüyle de bağlantılı. 10 Nisan 2010’da Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski ile eşi ve heyet üyelerini taşıyan uçak yoğun sisli havada Rusya’nın Smolensk havaalanına inerken pilot ve kule hatası nedeniyle düşmüştü. Kaczynski’ye göre bu bir kaza değil, Tusk’un da karıştığı yüzde 100 Rus yapımı sabotajdı. İki ayrı soruşturma komisyonu kaza sonucuna varmıştı, ancak Kaczynski, Tusk’u suçlamaktan vazgeçmiyordu. Çünkü trajedinin akşamında dönemin Başbakanı Tusk ile Rusya lideri Putin kaza mahallinde buluşmuştu. Putin taziyelerini iletirken görünürde dokunaklı bir hava hakimdi. Ancak PiS cephesine göre her ikisi de duydukları sevinci zor zapt ediyordu ve Tusk, Kaczynski’lerin canına susamış bir vatan hainiydi.
Bu bakış açısı o gün bugündür Tusk ile Kaczynski arasındaki, dolayısıyla Polonya A ile Polonya B arasındaki uçurumun da ifadesi oldu. Kaczynski’nin mecliste muhalefet sıralarına dönerek “Siz benim kardeşimi öldürdünüz” diye haykırması kulaklardan silinmedi.
Fakat Tusk ile Kaczynski dışında siyasi lider tanımayan genç kuşağın bu tablodan sıkıldığı anketlerden belli. Kimi sol parti Lewica’ya yöneliyor, kimi de erkekler ağırlıklı olmak üzere aşırı milliyetçi Konfederacja’ya. Liberallerden muhafazakar partilere uzanan geniş bir yelpazede “Üçüncü Yol” var ayrıca.
İki rakip lider kampanya boyunca tabanlarını sağlam tutmaya çalışırken, ortada gezinen ve yüzde 30’u bulan bu oyların peşine düştüler. Kaczynski bugün seçimi önde bitirirse muhtemelen ultra sağcı Konfederacja ile koalisyon kuracak. Tusk birinci çıkarsa en yakın görünen koalisyon ortağı Üçüncü Yol. Yok eğer, çoğunluk hükümeti kuramazlarsa önümüzdeki baharda yeniden seçime gidilebilir.