Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Anasayfa Özel İçerikler Mesut Yar Bir nasihat mı bin musibet mi?

        Yıkıp dökmek ya da popüler adıyla “Vandalizm” dünyanın ve memleketin en büyük sorunlarından biri…Turizm cenneti dediğimiz ülkemizde soyulmamış antik mezar, çalınmamış arkeolojik eser, kırılmamış heykel, üstüne slogan yazılmamış sur duvarı yok…Ha, bir de modern kentlerin iştahlı yok etme enerjisini eklerseniz, tarihle yüzleşmemiz sadece kitaplar üzerinden olacak bu gidişle…Saraçhane mitingleri esnasında bilerek kırıldığı söylenen eski mezar taşları üzerinden gidelim misal. Buna benzer yüzlerce hazire içindeki eser ya da kalıntıların durumundan haberdar mısınız?Anadolu’da pek çok hanenin giriş merdivenleri eski mezarlıklardan kotarılmış mezar taşlarındandır. Misal, gözümle gördüm; bir köy caminin çeşme haznesi bildiğin Antik Yunan lahdinden yapılmış… Buna benzer binlerce örnek verebilirim ama ben bir şerden bin hayır çıkarma taraftarıyım…Saygı tek başına olan bir şey, bir görüşün rezervinde olan bir erdem değildir. Saygı kolektiftir. Ve saygıyı ayakta tutacak olan eylem “geçmiş gitmiş” demeden toprak üstü ve altına sahip çıkmaktır. Ata izlerine yani…Şimdi gelelim sadede. Şehzadebaşı Cami’nde gerçekleştirilen Vandal hareketi yapanın yanına kalmaz. Ama bu hazin örneğin işaret ettiği gerçeği görmezden gelmek de bize yakışmaz…Sadece o mezar taşlarını değil, memleketin ata izi barındıran her karış toprağını aynı duyarlılıkla sahiplenmeliyiz. Bir nasihat bin musibetten evladır, nokta…

        ***

        Tavuklar genel greve!

        Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Bu sorunun yanıtını bilmiyorum ama çok yakında hepimiz çileden çıkacağız gibi…Bakın herhangi bir üretim sorunu yok. Hatta ihracatta işler çok iyi gidiyor. Arz- talep dengesinde bir bozulma da görünmüyor. O zaman nedir yani?Sadece Ramazan ayının başından bu yana yüzde 25 oranında zamlanan yumurta fiyatları tüketiciyi çıldırtmış durumda…

        Bugün aldığın fiyata ertesi günü yumurta bulmak mümkün değil. Birileri tavuktan hızlı zam yumurtladığı için elde tek çare kalıyor…Saygıdeğer Tavuk bacılarım. Alın terinizin hakkını vermeden, ürettiklerinizle semiren birileri var. İstirham etsem grev hakkınızı kullanabilir misiniz?Biz bir hafta yumurta yemezsek ölmeyiz ama bu semirgenler bir hafta yumurta satmazlarsa, sütten kesilirler…Hadi birleşin ve hakkınızı ve yumurtamızı ve menemenimizi yedirmeyelim fırsatçı tayfaya!

        ***

        Uzun bir tatbikat…

        Uzun tatil haberi biraz gecikmeli geldi. Bu yüzden 9 günlük bir tatilin hesap edildiği üzere turizme ekonomi üzerinden olağan üstü bir katkı sağlayacağından emin değilim…Ama fırsat yanında istifadeyi de getirir. Batıda ve güney sahillerinde birçok turizm işletmesi sezona biraz daha erken başlamak zorunda kaldı. Dolayısıyla kim neye, ne kadar hazır anlama fırsatı da olmadı pek…Hal böyle olunca bu bayram tatilini en azından işletme, hizmet, altyapı ve benzer olmazsa olmazları gözden geçirme tatbikatı olarak düşünebilirsiniz…Bu yıl sezon beklentileri çok yüksek. Öncelikle fiyat performans ikilisi üzerinde denemeler yaparak turistin sabır kotasını netleştirebilirsiniz…

        Böylece geçtiğimiz yıl dışarıya kaçırdığımız iç turisti memleketiyle barıştırmak için önemli bir adım atılmış olur. Kaçış nedeni yüksek fiyatlardı, hatırlatayım…Yine alt yapı, hizmet kalitesi ve güvenlik unsurlarının işlerliğini gerçek müşteriyle birlikte idrak etme şansınız var ki, aldığınız her artı puan hanenize misafir olarak döner…Bir de turistik beldelerin bir kaldırma kuvveti var. Fazladan yüklenince tatil ıstırap oluyor. Aşırı iştah yerine, makul kaliteyi tutturursanız başta su, kanalizasyon, çöp ve hijyen sorunu olmak üzere bir çok derdi dert olmaktan çıkarırsınız…Hızlı alınmış bazı kararlar ille de negatif yansımayabilir. Pozitif düşünüp, yazmayı unuttuklarıma ek artı değerler oluşturursanız, zaten dört başı mamur turizmci olmuşsunuzdur. Bize de gelip, tatil yapmak düşer…Sonrası zaten kulaktan kulağadır. Hadi bakalım!

        ***

        Arı otelinin düşündürdükleri…

        Doğa tek başına bize ait değil. Bizi zenginleştiren unsurların başındadır ki o ayrı. Peki, biz doğaya verdiğini teslim edebiliyor muyuz? Yoksa hala insan egoizmi ihtiyaçlar piramidinin zirvesinde mi?Bakın kimine yazı konusu olarak komik gelebilir. Ama ben tam iki yıldır işin öyle olmadığını düşünüyorum. Çünkü arılar ve uğur böcekleriyle yaşıyorum…

        Küçük bir balkonum var. Ucundan bir yeşilliğe bakıyor. Bir botanikçi arkadaşımın tavsiyesi üzerine “insani yalnızlığımıza son vermek adına” iki tane arı oteli koydum balkona…Ne mi oldu? Şu sıralarda İstanbul Havalimanı gibiyiz. Bir arı kalkıyor, bir diğeri iniyor konaklamak için. Kentin çılgın ve kirli havası içinde ölüp gitmiyor tam tersine konaklayarak hayatta kalıyorlar bu minik kulübelerin içinde…İşin bir de vicdani tarafı var. Tek başımıza, sadece insan vicdanına muhtaç yaşamadığımızı, dünyanın yüz binlerce türe ait olduğunu hatırlatıyorlar bu küçük otelcikler…Verdiğim hizmet, otelden yere saçılan küçük tozları temizlemek. Aldığım hizmet, insan görünümlü canavarlarla yüz göz olmaya bir miktar ara vermek. Hem belki bir gün onlar da bir petek bırakır pencere önüne…Neyse. Doğaya ne verirsen onu alırsın. Yaşatırsan, yaşarsın. Bütün mesele bu kutsal dengeyi bozmamakta…

        ***

        Yaşlı kıta ne istiyor?

        Danimarka’da kadınlar askere alınmaya başlayacak. Avrupa Komisyonu, kritik donanım stoklarını hazır bulundurmak için 72 saatlik bir tatbikat yapacak. AB Hazırlık Birliği Stratejisi diye bir raporun üzerinde çalışıp, tepiniyor. Birlik ülkelerinin birbirine olan sınırlarında denetlemeler arttırıldı. Ve saire…Avrupa Parlamentosu deseniz, ABD ve Rusya’ya karşı çok ciddi bir teyakkuz halinde. Avrupa Birliği yöneticileri ve diplomatları artık “kıyamet ve yoğun güç kullanımından” filan bahsediyorlar…Yaşlı kıtanın bir süredir güçten düştüğünü biliyordum ama böyle bir anda 18’lik delikanlılar gibi yerinde zıplayıp “ben buradayım” hatırlatması yapması ilgimi çekti…Çünkü biliyorum ki insan ırkının köküne kibrit suyu döken her kanlı çatışma bu kıtada başlayıp, bu kıtada son buldu. Çağlar bu kıtada açılıp, bu kıtada kapandı. Birlikler bu kıtada toplanıp, bu kıtada dağıldı…Sonu hayırlı bitmeyen ne varsa yaşamış olan yaşlı kıtanın tüm dünyaya “hayırdır?” diye sordurması sizce hayır mıdır? Bence değil. Gençlerin deyişiyle sanırım “geliyor gelmekte olan!”…

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.