Eğitimde müfredat değişikliği yapılacağı açıklandığından beri tartışmalar bitmiyor.
Öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılıp kaldırılmayacağından, matematikte integralin müfredattan çıkarılmasına, din derslerinin ağırlığının artırılmasından siyasetin sloganlarının eğitime girmesine kadar bir çok başlıkta eleştiriler var.
Bir kesim yeterince Atatürk yok, Cumhuriyet ilkelerinden uzaklaşılıyor diyor, diğer bir kesim değerlerimizle ilgili vurguların yanlış yapıldığını söylüyor.
Kendimi bildim bileli bu ülkede eğitimde sürekli bir değişim vaadi var, sürekli yeni bir dönemden bahsediliyor ve maalesef çocuklarımız için ideolojik yaklaşımdan arınmış bir sistem üzerine bir türlü tartışamıyoruz.
Bu konunun ciddi şekilde ele alınması ve demokratik bir şekilde tartışılması içerik tartışmalarından bağımsız olarak tek başına önemli bence.
Ben son yapılan değişikliklerde bazı olumlu eklemeler görmekle birlikte, "Türkiye Yüzyılı" gibi siyasi söylemlerin eğitim kitaplarına girmesini son derece yanlış buluyorum.
Umarım bu tartışmalar ve itirazlar sonucu ortaya ortak aklın hakim olduğu bir metin çıkar.
Bakalım hep birlikte göreceğiz...
Öte yandan öğretmenlerle ilgili mülakat konusunun da bağlamından koparıldığını düşünüyorum.
Öğretmenlik gibi hitabın ön planda olduğu bir meslekte elbette mülakat olmalı, konuşma becerisi sınırlı olan bir öğretmenin kağıt üzerindeki başarısının ne önemi var?
Burada önemli olan mülakatın objektif kriterlerle değerlendirilip, denetlenebilmesi.
Yanlış olan mülakat değil mülakatın torpilin diğer ismi haline gelmesini sağlayan ‘adam kayırma’ mantığının yerleşmesi.
Tüm bu tartışmalar sürerken Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e yeni müfredata dair kafamdaki soruları yönelttim, kendisi açık yüreklilikle yanıtladı.
Bakan Tekin’in açıklamaları şöyle:
"BAKAN OLARAK YAPTIĞIM ŞEY İLGİLİ BİRİMLERDEKİ ARKADAŞLARDAN ÇAĞIN GELİŞMELERİNİN PROGRAMLARA AKSETTİRİLMESİNİ İSTEMEK"
-“Bilgiyi azaltan, beceri temelli ve bu becerileri yaparken toplumsal değerlerimize sahip çıkan bir kuşak yetiştirmeye çalışıyoruz.” dediniz. Bilgiyi azaltma hedefi doğru bir hedef mi? İntegral üzerinden tartışıldı ama genel olarak hangi bilgileri azaltacaksınız? Onun yerine hem bilgi hem beceriyi artırma hedefi daha doğru olmaz mı?
Yapılan değişiklikleri bilgiyi azaltma başlığı ile sunmak doğru değil. Ana odak noktası, modern anlamda eğitim felsefesi, teknolojik gelişmeler, sosyal gelişmeler ışığında ülkemizde uygulanan programları çağa uygun hale getirmek. Bu yapılırken sözünü ettiğim gelişmeler doğrultusunda yeni yaklaşımların bilgiye erişmekten ziyade elde edilen bilgilerin analitik bir çerçevede kullanılabilmesinin sağlanması program değişikliklerinin ana odağı. Bir de düzeltme yapmak istiyorum. Kamuoyu bu anlamdaki eklenen ya da çıkarılan her şeyi Bakan olarak benim değerlendirdiğimi zannediyor. Benim Bakan olarak yaptığım şey, ilgili arkadaşlardan yani Talim Terbiye Kurulu Başkanlığımızdan ve Eğitim Öğretim birimlerimizden bu anlamda çağın gelişmelerinin programlara aksettirilmesini talep etmek. Bu çerçevede akademisyenlerden, öğretmenlerden ve ilgili alanlarda çalışma yapan kişilerden oluşan komisyonlar araştırmaları, analizleri, değerlendirme ve revizyonları göz önüne alarak bu çalışmaları yürüttü. Hepsini incelediler. Uluslararası literatüre baktılar ve bizim müfredatımız çocuklarımıza diğer ülkelerinkinden yaklaşık 2 kat daha fazla bilgi yüklediğini gördüler. Evlatlarımız bu ağır yükün altında eziliyorlar. Eğitimcilerimiz bilir Kanada’da Ontario matematik programı var, çok önemli bir program. O programda 2007’den bu yana integral yok, türev var ve PISA başarıları da çok yüksek.
Yani müfredatta sadeleştirilmeye gidildi bu doğru, yukarıda bahsettiğim ana mantık doğrultusunda yapıldı.
Onların beceri odaklı yaklaşımla derinlemesine ve yeri geldiğinde öğrenmesine imkân sağlayacak bir model inşa edilsin istiyoruz. Bu nedenle de herkesin, özellikle öğretmenlerimizin katkı sunmasını önemsiyor ve bekliyoruz. Sonrasında komisyonlarımız bunları değerlendirip gerekli değişiklikleri yapacaklar.
"TEK TİPLEŞTİRİCİ MANTIKLA HAREKET ETMEMİZ SÖZ KONUSU DEĞİL"
-Türkiye çoğulcu bir toplum, seküler- dindar, Kürt- Türk, Sünni- Alevi gibi temel farklılıklar var. Toplumsal değerlerimiz ile toplumun hangi kesiminin değerlerini kast ediyorsunuz? Neyi baz alacaksınız?
Türkiye birçok kültürü, rengi içinde ahenkle barındıran bir ülke. Ve daha da önemlisi bunu yüzlerce yıllık tarihsel geçmişinde dünyaya örnek gösterilecek biçimde hayata geçirmeyi başarmış bir geleneğe sahibiz. Sizin saydığınız ve saymadığınız toplumsal farklılıklarımızı biz ülkemizin bir zenginliği olarak kabul ediyor. Tek tipleştirici bir mantıkla hareket etmemiz asla söz konusu değil. Bu sahip olduğumuz bütün geleneği inkar etmek anlamına gelir ki, bunu asla ama asla yapmayız. Fakat bu zenginliğin üzerine inşa edildiği, bu geleneği devam ettirmemizi mümkün kılan temel değerler örneğin adalet, örneğin vatanseverlik, örneğin merhamet, örneğin demokrasi ve cumhuriyet gibi kavramların sürdürülmesini sağlamak bizim ana görevlerimizden birisi ve bunun çocuklarımıza eğitim öğretim kurumlarımızda sunulmasını sağlamak zaten. Yaptığımız da budur. Yani buradaki kaygımız bu ortak değerlerimizin devamlılığını sağlamak.
"FORMATÖR ÖĞRETMENLERİMİZE EĞİTİMLERİ BAŞLATACAĞIZ"
-Matematikte farklı bir yaklaşım beceri odaklı bir program diyorsunuz peki bu değişime öğretmenler bir anda nasıl adapte olacak? Öğretmenler için adaptasyon eğitimleri verecek misiniz?
Biliyorsunuz şu an taslak metin görüş aşamasında. Görüşlerin alınıp programın onaylanmasından itibaren peyder pey formatör öğretmenlerimize eğitimleri başlatacağız. Ayrıca kademeli bir biçimde 1, 5 ve 9. Sınıflarda uygulamaya başlayacağımız için bu eğitimin zamana yayılması da normal. Bu konudaki planlamayı da Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğümüz yaptı zaten.
"ESAS MÜFREDATI GÜNCELLEMEZSEK ELEŞTİRİLMEMİZ GEREKİR"
-Eğitimde çok sık değişiklik yapıldığına dair bir genel kanı var, çocuklar yap- boz tahtasına döndü deniyor. Bu görüşe ne dersiniz? Müfredat değişikliği anlaşılabilir ama neden belli aralıklarla yaklaşım değişikliği hedefleniyor? Avrupa’da yıllardır yaklaşım hiç değişmez temel çerçeve olarak, bizde niye değişiyor?
Eğitim sisteminde yapılan değişiklikleri her şeyi sürekli değiştiriyorlar mantığıyla okumak çok yanlış. Yaklaşık 1 milyon 2 yüz bin öğretmen ve 76.000’in üzerinde kurumdan bahsediyoruz. Değişiklik adımı atılırken bir planlama dahilinde yapıldığı hükümet programlarından ve kalkınma planlarından rahatlıkla okunabilir. Ancak atacağınız her adımın meydana getireceği olumsuzlukları öngörüp belli bir plan dahilinde zamana yayarak yapmak sürekli değişiklik yapmak değildir. Bu planlaya uymayan neredeyse tek konu temel eğitimden ortaöğretim sürecine geçiş yönünde yapılan değişikliklerdir. Ki onları da köklü bir eğitim sistemi değişikliği olarak okumak gerçekten çok yanlış bir yaklaşımdır. Örneğin önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Akademisi kurulmasına ilişkin yasa teklifi gündeme gelecek. Bu bugün gündeme gelmiş, “alın işte gene bir değişiklik şeklinde okunacak bir başlık değil. 1990’lı yıllardan itibaren yasal düzenlemelerin yapıldığı, kuruluşunun gündeme alındığı Milli Eğitim Şuralarında gündeme gelen bir konu. Bununla ilgili atılması gereken adımlar tamamlandığı için gündeme aldık ve kuracağız. Müfredat değişikliğine gelince, biliyorsunuz bilgi ve teknoloji çağındayız dünya hızla değişiyor. Öğrenme ve öğretme yöntemleri de bununla birlikte değişiyor. Biz de müfredatlarımıza bu değişimleri göz önüne alarak yapıyoruz. Bence bu konuda kamuoyunun eğer güncellemeleri yapmazsak, tembellik yaparsak bizi eleştirmesi gerekir diye düşünüyorum.
-Teknofest’in, uzay çalışmalarının, sıfır atık gibi projelerin ve savunma sanayiindeki gelişmelerin müfredata girmesi olumlu ancak eğitimden ziyade siyasetin konusu olabilecek başlıkların müfredata girmesi farklı tartışmaları beraberinde getirmez mi?
Türkiye bulunduğu coğrafya itibarıyla çok önemli bir konumda. Bu nedenle çocuklarımızın uluslararası boyutuyla da gündeme gelen ve tartışılabilecek konularla ilgili ülkemizin konumunu bilmesi gerekiyor. Biz bu başlıklara gündelik siyasetin politik argümanları olarak bakmıyoruz.
"ATATÜRK VE CUMHURİYET DAHİL BİZİ BİZ YAPAN 'MİLLİ' DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKMAYI GÖREV KABUL EDİYORUZ"
-Eğitimin ideolojiden arındırılması bilimsel ve evrensel olması gerekir tezine katılıyor musunuz? Son tartışmalarda da hep ideolojik beklenti görüyorum bir kesim yeterince Atatürk yok diyor diğer kesim fazla seküler bir içerik olduğunu düşünüyor, hedefiniz belli bir ideolojik eğitim içeriği mi yoksa ideolojilerden bağımsız bir eğitim mi?
Asıl amacımız ideolojilerin üstünde; eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran bilge nesiller yetiştirmek. Bu konuda da elimizden geleni yapıyoruz. Eğitimin bizatihi kendisi değil ama, kullanılan araçların, teknolojilerin, yönteminin evrenselliğine tabi ki katılıyorum. Ama Cumhuriyetimizi kuran kadrolar Bakanlığımızı çok doğru bir yaklaşımla “Milli” olarak adlandırmışlar bu kısmı da asla ihmal etmemeliyiz. Dolayısıyla biz yeni programlarımızda Atatürk ve Cumhuriyet dahil bizi biz yapan bütün “Milli” değerlerimize sahip çıkmayı ve bunu gelecek nesillere aktarmayı bir görev olarak kabul edip, bu sorumlulukla hareket ediyor, etmeye de devam edeceğiz.