Cumartesi akşamı meslektaşım Gürkan Hacır TV 100’deki programında CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’a Ankara ve İstanbul belediyelerinin düzenlediği konserler ile ilgili tartışmayı sorduğunda ve konu Ebru Gündeş ismine geldiğinde Başarır “Gündeş yerine Zülfü Livaneli konseri arzu ederdim” minvalinde bir cümle kurdu.
Livaneli ismini duyunca bir anda 14 yıl önceye gittim.
Hey gidi günler…
8 Eylül 2010.
Belki hatırlarsınız, U2 İstanbul’a konsere gelmişti. Günlerce konuşulmuş çok beklenmiş sonrasında da çok tartışılmıştı bu konser.
O zamanlar Türkiye’de bambaşka bir hava vardı.
U2’yu Egemen Bağış getirmişti
U2 uzun yıllar Türkiye’ye gelmeyi insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek reddediyordu ancak 2010 senesinde AB ile sıcak ilişkiler, Batı ile diplomasi trafiğinin hızlanması, 12 Eylül darbecilerinin yargılanacağı bir dava açılacağı beklentisi gibi sebeplerle Türkiye’nin imajı epey düzelmiş, U2 da gelmeyi kabul etmişti.
Ancak bunun için dönemin AB Bakanı Egemen Bağış büyük emek vermişti…
Bono Boğaz Köprüsü’nden yürüyerek geçmek istemiş, Bağış bunun sözünü vererek ikna etmişti ünlü şarkıcıyı.
Alkış yerine yuhalama
Ama işte böyle bir arka plana rağmen konser akşamı olanlar oldu.
Bono sahnede “Bu kadar güzel bir ülkede, kültürlerin birleştiği doğu ile batıyı bir arada tutan İstanbul Boğazında yürüdüm. Bunun için Egemen Bağış’a teşekkür ederim.” deyince bir anda dev Olimpiyat Stadında yuhalama sesleri yükseldi.
Hiç unutmuyorum, öyle güzel bir akşam, dünyaca ünlü bir grup sahnede, Türkiye o dönem yükselen yıldız, o akşamın gerçekleşmesine vesile olmuş Bakan’a teşekkür ediliyor ve ortalık ‘yuh’ sesleriyle yıkılıyor…
Bu tepkiye Bono da şaşırmış ve "Tamam söz veriyorum bir daha siyasetçi ismi anmayacağım" demişti.
Çok üzücü bir tabloydu bence.
Livaneli sürprizi
İlerleyen dakikalarda ise tam bir sürpriz yaşandı o akşam.
Sahneye Zülfü Livaneli’yi çağırdı U2. 12 Eylül’den sonra gözaltında kaybolan ve adına bir albüm kapağı ithaf ederek hikayesini dünyaya duyurduğu Diyarbakırlı Fehmi Tosun’u andı ve onun için Livaneli’den “Yiğidim Aslanım” şarkısını söylemesini istedi.
Öncesindeki hadise çok tatsızdı ama sonrasında 100 bin kişilik stadyumda müthiş bir duygu yoğunluğu ve coşku yaşanmıştı o akşam.
Hatta konserden birkaç gün sonra meslektaşım Zeynep Miraç Özkartal, Livaneli’nin o konsere dahil olma hikayesini dönemin Milliyet Gazetesinde yazmıştı da öğrenmiştik.
Meğer Bono aynı gün ünlü sanatçıya teklif götürmüş, Livaneli Bodrum’daymış apar topar bulduğu ilk uçağa atlayıp konsere yetişmiş.
Bunları neden yazıyorum?
Dünyayı hatırlamak
Çünkü ülkemin bugün içine sıkıştığı tartışmalara bakıp çok üzülüyor ve kendimi bir çöle düşmüş gibi hissediyorum.
Çok değil 14 yıl önce sahnelerde U2’ları ağırlıyordu bu ülke. Sadece U2 değil, 2012’de Madonna, Metallica ve daha birçok dünya starı İstanbul’u durak yapmıştı. Bir enternasyonel kent olarak parlıyordu bu şehir.
Dünyaya çok daha açıktık.
Bugün belediyelerin düzenlediği konserler üzerinden fırtınalar kopuyor ama bakıyorum öyle dışarıya sırtını dönmüş, içimize kapanmışız ki…
Konuştuğumuz, üzerine kavga ettiğimiz tüm isimler yerel. Bizim sanatçılarımız kıymetli değil demiyorum ama hem onlar hem de cumhuriyetin 100. Yılı için bir Shakira bir Beyonce konseri düşünülemez miydi bu ülkede?
Bana ‘ama bütçe’ demeyin, belli ki tüm belediye konserlerinde bütçe çok daha efektif kullanılabilirmiş.
Burada mesele mentalite.
Yalnızca CHP belediyeleri değil, son 10 yılda AK Parti belediyeleri de dahil tümü için söylüyorum…
Sadece içimize kapanmakla kalmamış içimizde de keskin bir şekilde bölünmüşüz.
Bu ortam insanı oksijensiz bırakıyor…
İçim acıyor.
Konserlerle ilgili son tartışmalarda CHP’li belediyeleri sıkıştırma gayreti var mı? Var.
Doğru mu bu gayret? Yanlış.
Adil mi? Elbette değil.
Ancak geriye dönüp bakınca hüzünlenmeden edemiyorum…
Bu hırçın iklim nasıl bitecek?
Dengeler bu kadar şaşana, ülke böylesine kutuplaşana kadar neden hep öfkeyle yaklaştık birbirimize?
AB müzakereleri, yükselen ekonomi, Türkiye’ye gelen bir Bono… Böyle bir ortama katkı sağlamış AB Bakanını yuhalamak doğru muydu?
Kişisel olarak hazzetmeseler de, iktidarı desteklemeseler de o konserde olmayı seçenler U2’yu Türkiye’ye getirmeyi başaran Egemen Bağış’ı alkışlamasalar dahi sessiz kalsalardı en azından, güzel ülkemizin hırçın iklimi bugün bir nebze daha yumuşak olmaz mıydı?
Türkiye hem giderek yerelleşiyor hem de nüanslarını kaybediyor.
Bu gidişle çocuklarımız grinin tonlarını hiç bilmeyecekler.
Çorak bir bozkırda yaşayıp gidecekler.
Yazık değil mi bizlere?
Son günlerde yaşananlar yasal olabilir ama pek adil görünmüyor. Fakat buradan çıkmak için iki tarafın da ta 2010’ların başına kadar gidip helalleşmesi ve karşılıklı kırgınlıkları bir kenara koyması gerekiyor.
Aksi takdirde ömrümüz bu kör dövüşü ile geçip bitecek…