Helikopter kazasında ölen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi nasıl bilirdiniz diye sorsalar "Çok kötü bilirdim" derim.
İran’daki totaliter rejimin ana unsuru değilseniz bu soruya başka türlü cevap vermeniz imkansız.
Reisi kelimenin tam anlamıyla kötü biriydi.
Acımasız biriydi.
Şah devrilip molla rejimi inşa edilirken rejim karşıtlarının idamları için karar veren dar heyetin en sert üyesiydi.
40 yıl önce kurulan dar ağaçlarında asılan binlerce rejim muhalifinin kanı onun elindeydi.
2022’de başörtüsü nedeniyle öldürülen gencecik Mahsa Amini’nin kanı da, Amini için çıkan protestolara katıldığı için haklarında idam kararı verilen 800’den fazla kişinin kanı da öyle.
Fakat Reisi’nin kişiliği ve yaptıklarından bağımsız olarak İran Cumhurbaşkanı bir helikopter kazasında öldü ve Türkiye tarih boyunca önemli ilişkiler geliştirmiş olduğu komşusunda yaşanan bu faciaya karşı farkındalık ve saygı gösterdiği için yas ilan etti.
Bir günlük yas ilanı Reisi’ye üzülmenin ötesinde İran’a saygıdır ve doğrudur.
Öte yandan ben kişisel olarak 45 yıldır halkına zulmeden, temel özgürlükleri yasaklayan ve herkesi bir korku atmosferine hapseden bir rejimin temsilcisinin ölümüne üzülmeyi reddediyorum.
Fakat bireysel yaklaşımlarımız ayrı, devletler hukuku ayrı…
Ancak Pazar akşamı yaşanan bu kaza ile bir kez daha totaliter ve içine kapalı rejimlerin aslında ne kadar aciz olduklarını gördük.
İran'da rejimin gücü ancak Mahsa Amini’ye yetiyor
İran’daki dikta rejiminin gücü Mahsa Amini’yi öldürmeye, onun ölümüne tepki gösterenlerin peşine düşmeye, vatandaşını ezmeye ve susturmaya yetiyor ama kendi cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının enkazını bulmaya yetmiyor.
Bu utanç bile onlara yeter.
Suçu hiç başka yerlerde aramasınlar…
İsrail’i ve ABD’yi Gazze’ye yaklaşımda, Ukrayna’ya ayrı, Filistin’e ayrı muamelesinde sonuna kadar eleştirmeliyiz, eleştiriyor ve isyan ediyoruz ama İran’daki totaliter sistemin vahşeti ile ters orantılı acziyetini bunların hiçbiri gizleyemez.
Vatanseverlik şeffaflaşmayı ve demokratikleşmeyi savunmaktır
Bir rejimin içine kapalı, şeffaflıktan uzak ve izole olmasının o rejimi ne kadar zayıflattığının çok çarpıcı bir örneği İran.
Türkiye’yi "Bütün dünya bize düşman" diyerek içine kapamaya çalışanlar İran’a iyi baksınlar.
Biz ne kadar dünyaya açık ve şeffaf bir ülke olursak o kadar güçlüyüz.
Ne kadar etkileşimimiz varsa o kadar üretkeniz.
'Yerli ve milli’nin anlamı da global bir dünyanın parçası olduğumuz ölçüde var.
Bakın Akıncı Siha’sı İran’ın saatlerce bulamadığı enkazı nasıl 43 dakikada buldu.
Ne büyük bir gurur bizim için.
Ama bu başarı da SİHA’ların, İHA’ların dünyayla paylaşılması ile büyüyor.
O nedenle kimse masal anlatmasın.
Gerçek vatanseverlik içe kapanmayı değil, dışa açılmayı ve demokratikleşmeyi savunmakla olur…
İran’ın halini gören hiç kimse İran’daki molla rejiminin vatansever olduğunu söyleyemez!
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: Helikopter şark kafası ve VIP pressure yüzünden düştü
Helikopter’in düşüşü ile ilgili envai çeşit komplo teorisi dolaşıyor.
Acaba İsrail’e saldırı emri verdiği için Reisi bir operasyona mı kurban gitti?
Bu işte İsrail ya da ABD’nin parmağı var mı?
Açıkçası Ortadoğu’daki hiçbir olay için kesin konuşmayı doğru bulmam, her şeyin arkasında bir iş olabilir.
İran devletinin içine sızmış İsrail derin devlet unsurları olduğu biliniyor onların bu işte dahli olma olasılığını dışlamam fakat arkasında ne olursa olsun Pazar günü yaşanan kazanın sebebi ile ilgili somut şeyler söyleyebiliriz.
Hava koşulları çok kötüydü ve helikopter çok eskiydi.
Bu koşullarda kaldırılması doğru muydu?
Neden o helikopter düştü de diğer ikisi sağ salim inmeyi başardı?
Mikdat Kadıoğlu’na helikopter kazasını sordum.Konu hava olduğu için yıllardır dikkatle takip ettiğim İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun kapısını çaldım.
Kadıoğlu şunları söyledi:
“Nagehan Hanım bu kazanın birinci sebebi şark kafası. Bir de VIP pressure denen hadise var.”
O ne demek Hocam diye sorunca, “Adam pilot arkada Cumhurbaşkanı oturuyor, bir de yüzbaşı filan ise albay olacak diye bekliyor yani yok kaldıramam helikopteri diyemiyor. Bu hem VİP pressure hem de kural tanımamazlık. Bir de usta pilot sendromu var. Üçü bir arada. Kalkacağı zaman olduğu yerdeki hava şartlarına aldanıyor. Sonra bir dere yatağını takip ediyor, gördükçe uçarım uçamazsam inerim diye düşünüyor. Halbuki orada stratüs bulutu var, dağa binmiş. Oraya gelince durum farkındalığını kaybediyor. Zaten cumhurbaşkanını taşıdığı için transportu kapatmış. Kendini gizliyor roket vs gibi saldırıya karşı.
Bir de anladığım kadarıyla kendini saklamak için alçaktan uçuyor. Diğerleri daha yukarıda. Onlar sisin üzerindeler. Bu helikopter giderken sise giriyor ve kaçmaya çalışırken dağa çarpıyor.
Burası sınırda dağlık bir yer, bir nevi no man land. Normalde pilotların uçuş rotasındaki hava duumunu alması gerekiyor, meteorolojiden değil, karakollardan, karayollarından vs. Ama burası onların kendi ülkesi değil, alacak durumları yok. Ben olsam orada bir iha çıkarırdım çünkü bir çok iha’ları var. Tepeden bakardım.”
- Ama helikopteri bulmak için Türkiye’den iha istediler. Var mı kendi iha’ları?
“O kadar var kendi drone’ları. Türkiye yakın diye ve termal kamera özelliği vs dolayısıyla bizden iha istediler ancak önceden havaya bakmak için kendi ellerindeki iha’ları kullanabilirlerdi. Ama pilot kendine aşırı güveniyor, hava şartlarını küçümsüyor ve kaza böyle oluyor. İngilizce’de CFIT diye geçer yani Control Fly into the Terrain. Kendi kontrolünde araziye çarpıyor. Genelde bu tür kazalarda kafadan çarparlar.”
- O zaman komplo aramak mantıksız mı?
“Nagehan Hanım komploya gerek yok ki! Bu kadar kişi bir helikoptere binmiş, dağa tırmandıkça yoğunluk düşüyor, ağırlık fazla. Aslında 6 kişi olması gerekir, 10-11 kişi var. 10-11 kişi vadide sürersin ama dağdasın. Ağır olduğu için dağdan kaçamıyor zaten transporter kapalı. Bir şey yapmaya gerek yok, zaten kendi kendilerine her şeyi yapmışlar. Ben kalkmıyorum Sayın Cumhurbaşkanım diyemiyor.
Bakın o helikopteri düşüren fırtına sabah Türkiye’deydi. Biz Balkanlardan gelen sistem deriz, Batı’dan gelene onlar da Türkiye’den gelen diyor. Sabah bizde olan fırtına öğleden sonra o tarafa gidiyor. Bakın bu tür kazalardan ders alınmalı. Telefonlar uydu telefonu olmalı, verici de yok helikopter eski diye. Arama-kurtarma ve haberleşme ile ilgili çıkacak çok ders var buradan. Bakın burada en önemli konu pilotlar.
Pilotların meteoroloji eğitimi çok önemli. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu eğitimi iyi vermeli. Biz bunu anlatamıyoruz. Uçak ya da gövdesi ile ilgili dersleri uçak ya da uzay mühendisleri verir şartı var. Ama meteorolojiye gelince herhangi bir kişi eğitimi verebiliyor. Bu olmaz”