CHP’nin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı çıkışın siyaset üzerindeki etkileri devam ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun ardından, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de tartışmaya katıldı ve özellikle Mayıs 2023 seçimlerini merkeze alan bir değerlendirme yaptı. Özel, öncelikle seçim yenilgisinin ardından ortaya çıkan psikolojiye değindi:
“Geçen sene Mayıs ayında hepimiz çok umutluyduk, sonra da hep beraber çok üzüldük. Muhalifler küsmüştü, muhalifler birbirleriyle bile konuşmak istemiyorlar, televizyon izlemek istemiyorlar ve kesinlikle sandığa gitmek istemiyorlardı.”
Ardından seçim yenilgisine dair ilginç bir değerlendirme yaptı: “2023’te burada detaylarını tartışmanın artık geride kaldığı, kolektif bir başarısızlıkla, hiçbirimizin masum olmadığı bir süreçle o büyük umudu kaybettik ve biraz önce tarif ettiğim duygular hakim oldu.”
Buradaki kolektif başarısızlık ve hiç kimsenin masum olmadığı vurgusu şu açıdan önemli. Özel, bir dönem en yakınında bulunduğu ve hemen tüm kararlarına ortak olduğu Kılıçdaroğlu’nun yenilginin tek sorumlusu gibi tanımlanmasının, izlediği yol haritasına zarar verebileceğini düşünüyor. Bu sıcak tartışma devam ederse, kendisinin Kılıçdaroğlu’nun aday olmasındaki rolüne dair gündemin daha fazla tırmanacağından endişeli. O yüzden bu tanımları yapıyor. Ardından da “vefasızlık yapmadığı”nı ifade ediyor. Elbette eski genel başkana.
YENİ PARTİ İHTİMALİ
Dün gün boyunca CHP kulislerine ve özellikle Kılıçdaroğlu’nun son çıkışına dair değerlendirmelere baktım. Siyasete devam etme konusundaki kararlılığı üzerinde hemen herkes hemfikir. Mevcut CHP yönetimi bunların “beyhude bir çaba” olduğunu söylerken, partiye yakın kamuoyunda da benzer yaklaşımlar dile getiriliyor.
Ancak burada iki önemli konu var. Birincisi, dünkü yazıda da ifade ettiğim ve Özgür Özel’in merkezinde yer aldığı müzakere sürecinin ortaya çıkaracağı kırılmaların, Kılıçdaroğlu’na yönelme ihtimali. İkincisi, parti içindeki süreçlerden sonuç alamadığı takdirde bir yeni parti oluşumunun ortaya çıkıp çıkmayacağı.
Buna fazlaca ihtimal vermediğimi ifade etmiştim önceki yazıda. Dün aldığım bir değerlendirmenin çerçevesi şöyle: “Sayın Genel Başkanın şu andaki çıkışı sahici bir siyasi söyleme dayanıyor ve herhangi bir şekilde partiyi bölme ya da ayrıştırma hedefi asla söz konusu olamaz. Türkiye için doğru olduğuna inandığı söylemi ısrarla ve kararlılıkla devam ettirecek.”
Bu ısrar ve kararlılık vurgusundan yeni bir siyasi partiye giden yol anlamı çıkabilir mi? Buna ışık tutacak başka bir demeç daha var. Dün itibarıyla bu tartışmaya katılan bir diğer isim, önceki dönem genel başkan yardımcısı olarak görev yapan Bülent Kuşoğlu oldu:
"Kemal Bey parti siyasetine dönmez. Ülke siyasetini bırakmaz. Bu ülkeye karşı sorumluluğu var. Ekrem Bey ve Özgür Özel'in Kemal Kılıçdaroğlu kompleksinden kurtulması lazım. Kemal Bey'le beraber çalışmış isimlerin tasfiye edilmemesi lazım. Gerek partide gerekse belediyelerde Kemal Bey'e yakın isimler görevden uzaklaştırılıyor. Umarım CHP başarılı olur, Kemal Bey'e ihtiyaç kalmaz.”
9 HAZİRAN SONRASI KRİTİK GÖRÜŞME
31 Mart’ın Türkiye siyasetine armağan ettiği sürpriz gelişme, artık normalleşme ve müzakere başlığı altında devam ediyor. Açıkçası ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de Özgür Özel bu süreci olumsuzlaştıracak bir hamle ya da yaklaşım sergiledi şu ana kadar.
Elbette ortaya çıkan bu zemin, ortak siyaset üretmek üzerine değil, kangren haline gelmiş bazı sorunların çözümüne katkı sağlamak üzerine şekilleniyor. Dolayısıyla her eleştiride ya da fikir ayrılığında “şimdi ipler kopuyor” telaşının siyasi gerçeklerle ilgisi yok.
İki noktaya dikkat çekmek istiyorum. İlki Özgür Özel, son grup konuşmasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden Azerbaycan’ın çıkarılmasını eleştirdiğini ve tekrar alınması için çaba göstereceklerini ifade etti. Ayrıca Filistin’i tanıyan üç ülkeyle ilgili de olumlu düşüncelerini ifade etti. Bu sözlerin altını çizmek gerekiyor. Malum bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan özel bir hassasiyet gösteriyor ve değişiklik olmazsa 13 Haziran’da İspanya’yı ziyaret edecek.
İkincisi, Erdoğan ve Özel arasındaki görüşme Kurban Bayramı öncesi gerçekleşecek. Kuşkusuz tarafların birinci görüşmeden itibaren devam eden ajandaları var. Bunlarda belli mesafeler de alınmaya başlandı. Peki yeni görüşmede gündem ne olacak?
AK Parti tarafında sürece dair kanaatler hayli olumlu. Ancak bu tür süreçlerde her iki tarafın da birbirinden beklentilerinin olması son derece doğal. Görebildiğim kadarıyla yeni anayasa konusu, AK Parti’nin adım atılmasını beklediği konular arasında önemli bir ağırlığa sahip.
İkinci görüşmenin siyasi gündemi daha çok hareketlendireceğini belirterek tamamlamış olayım.