Öyle anlaşılıyor ki muhalefetin önemli bir bölümü, peş peşe gelen iki seçim sonucunu birlikte ele almak istemiyor. Buna geniş ölçüde okur-yazarları da eklemek mümkün.
Görünen gerçek şu. 2023 seçimlerini hem parlamentoda hem de cumhurbaşkanlığı yarışında Cumhur İttifakı kazandı. 2024 yerel seçimlerinde ise CHP, elindeki belediyeleri koruduğu gibi, yenilerini ekleyerek sandığın galibi oldu.
Genel olarak iki seçimin seçmene verdiği mesajları konuşup tartıştık. Ancak bunların karşılaştırmalı analizini yapmak yerine, birbirinden kopuk değerlendirmelere yöneldik.
Üstelik muhalefet, kendisine ait bir siyaset alanı üretmeyi değil, toplumsal ilgi üzerinden 2019 itibarıyla öne çıkan isimlere yaslanmayı tercih ediyor.
Bunun iki sonucu var. Birincisi iktidar ve özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyaset alanındaki etkinlik ve hakimiyetini koruyor. Hatta yenisini üretecek bir zemin oluşturmayı hedefliyor. İkincisi, mevcut iktidarı ve sistemi “tek adam rejimi” diye suçlayan muhalefet, toplumun önüne yeni bir siyaset koyamadığı gibi, “hangimiz çıksak kazanırız” gibi bir taktikle ilerlemeye çalışıyor.
BİRKAÇ ADAY, PEKİ GERİSİ?
Son haftalarda hız kazanan gelişmeler gösterdi ki, bu “hangimiz” ifadesi muhalefet tarafında toparlayıcı ve siyaset üretici bir işleve sahip değil. “İktidar aramızı açıp bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor” iddiasının sınırlarını çok aşacak biçimde parti içinde kırılmalara neden oluyor.
Birkaç haftadır dikkat çektiğim bir husus var. 2024 yerel seçim sonuçlarının aksine siyaset sahnesinde Cumhur İttifakı'nın kaybettiği gibi bir görüntü yok. Başka bir ifadeyle muhalefet kazanmış gibi bir görüntü vermiyor. Birinde kayıplara rağmen çözülme yok. Muhalefet tarafında ise beklenenden çok daha hızlı gelişen büyük bir ayrışma var. Kaldı ki o ayrışmada adaylardan herhangi birisi ideolojik bir perspektif sunamıyor. Bir paketleri veya önerilerinden çok yarışta olduklarını duyuyoruz. Hepsi bu.
AHLAT VE MALAZGİRT'TE VERİLEN KARELER
25 Ağustos günü, başta Erdoğan olmak üzere Cumhur İttifakı'na mensup liderlerin, yanlarında komutanlarla birlikte verdiği görüntü, 31 Mart gecesi ifade edilen “Hazine değerinde 4 yıl zamanımız var, ülkenin gündemine dönelim” mesajının da kuvvetle yansıması.
Eleştiriler hala devam etse de, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerden sonra kamuoyunda ortaya çıkan değişim taleplerini kendi belirlediği takvimde yönetmeye devam ediyor. Muhtemeldir ki AK Parti’nin büyük kongresi ciddi bir değişime sahne olacak. Cumhurbaşkanı'nın bu süreci “seçimi kaybeden kadroyla yönettiği” eleştirisinin de siyasi gerçeklerle ilgisi yok. Onları dinliyor, ama asıl sürecin çok daha geniş bir istişare zemini var. Bunun somut örneklerini kongrede göreceğimizi düşünüyorum.
ŞİMŞEK ÜZERİNDEN KARA PROPAGANDA
Son bir haftada Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üzerinden harekete geçen “kara propaganda”nın sıradan bir borsa manipülasyonu olduğunu asla düşünmüyorum. Şimşek üzerinden oynanmak istenen “gitti gidiyor” tiyatrosu, iktidarın ekonomik programda sonuç alma ihtimalini hedef alıyor. Bu çok net ve açık.
Ekonomik programa destek ve güven arttıkça, AK Parti’nin siyaset üretebilme alanı genişleyecek, dolayısıyla da muhalefetin yerel seçim başarısının etkisi azalacak.
Konu ekonomiye gelmişken muhalefet, model ve yaklaşım olarak mevcut ekonomik programdan daha fazlasını ya da azını savunmuyor. Esasen ana hatlarıyla aynı programdan söz ediyor. Dolayısıyla bu alanda topluma söyleyebileceği yeni bir sözü yok.
SEÇİMİ KAZANMAK YETMİYOR
Kim ne derse desin, toplum Türkiye’nin etrafındaki çatışma alanlarının yakın gelecekte ortaya çıkarabileceği tehditleri izliyor ve önemsiyor. Bu alanda hala Cumhur İttifakı'na güveni yüksek. Muhalefetin ne düşündüğüne dair ise gerçekten bir fikri yok. Bunu sadece güvenlik ve dış politika konusunda değil, siyasetin tüm ana başlıklarında görebiliriz.
Toplumun ana muhalefet partisinin siyasi tezlerinden ve önerilerinden haberdar olmamasından daha fazlası var. Muhalefet henüz ülkeyi nasıl yöneteceğine dair ciddi ve inandırıcı bir program, yol haritası ve öneri paketiyle ortaya çıkamadı.
Sandıkta ortaya çıkan sonuç, eğer onun sahibi olan siyasi aktör tarafından doğru değerlendirilmezse sadece seçim kazanılmış olur. İktidarın 31 Mart gecesindeki sonuçlardan ders alıp almadığı üzerine kurulu bir muhalefet anlayışının kendisine ait özgün bir öneriye sahip olması imkansız. Toplumun yerel seçimlerde iktidara verdiği ders ve mesaj, muhalefetin ilk genel seçimi kazanacağının garantisi olamaz.