Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Siber zorbalık çağı

        Muhsin Fahrizade, İran’ın nükleer programının şekillenmesindeki en kritik isimdi.

        New York Times’ın daha 2015 yılındaki haberinde, II. Dünya Savaşı’nda ABD'nin atom bombası projesini yürüten ve geliştiren (Manhattan Projesi) Robert Oppenheimer'a benzetilmişti.

        27 Kasım 2020’de Prof. Fahrizade, uydudan kontrole edilip yönetilen ve yapay zeka yüklü bir silahla suikasta uğrayarak hayatını kaybetti. Her zaman geçtiği yol güzergahına konuşlandırılan eski bir pikabın üzerine yerleştirilen silah, İranlı yetkililerin açıklamalarına göre yalnızca Fahrizade’nin yüzünü hedef almış, yanındaki eşine kurşun isabet etmemişti.

        Uydu üzerinden kontrol edilen ve gelişmiş kamera ve yapay zeka teknolojisiyle hedefini öldüren bir düzenek. Tam 8 aylık bir plan ve takiple.

        SAVAŞLARIN DOĞASI DEĞİŞTİ

        Savaşların, tabi bunlara savaş denilirse, niteliğinin ve neredeyse tüm doğasının değiştiğini söyleyenler elbette fazlasıyla haklı. Son iki gündür Lübnan’da ortaya çıkan “fiziksel siber saldırılar”, bize çok şey söylüyor.

        Öncelikle de şunu. Bir savaşın muhatabı ya da hedefi olmanız için aynı coğrafyada bulunmanız, sınırdaş veya komşu olmanız gerekmiyor.

        Peş peşe gelen saldırılarda Lübnan’da çok sayıda ölüm ve binlerce yaralı var. İki gündür takip ettiklerinizi tekrarlamak istemiyorum. Hedef alınan yapı Lübnan Hizbullah’ı. Kendi mensuplarına gizli haberleşme amacıyla verdiği çağrı cihazları ve ardından benzer yapıdaki telsizler, yine uzaktan erişimle patlatılarak insanlar öldürüldü ve yaralandı.

        Bu cihazların bir firmadan sipariş edildiğini, onların bir taşerona üretim yaptırdığını ve Hizbullah’ın teslim alıp üyelerine dağıttığını da okuyup dinlediniz yeterince.

        Girişte İranlı nükleer uzmanı bilim adamına yapılan suikastı anlatarak, yöntem olarak benzer eylemlerin yapıldığını, ancak Lübnan’daki son patlamalarla artık işin kitlesel boyut kazandığını vurgulamak istedim.

        İSRAİL NE YAPIYOR?

        İsrail, araştırma-geliştirme olarak tanımladığımız ar-ge faaliyetlerine muazzam kaynaklar ayırıyor. Ama hepsinden önemlisi daha lise çağına yeni girmiş çocuklardan yetenekli gördüklerini siber alanda sistemin içine alıyor.

        Burada ürettikleri yazılımları satarak para da kazanıyorlar. Ama asıl maksatları elbette bölgedeki hedeflerine ulaşmak için tüm sınırları ve ahlaki değerleri aşan nitelikte saldırılar planlamak. Muhtemelen son saldırıların da böyle bir planlaması var ve geniş ölçekte bir bilgiye erişerek hedefleri vurdular.

        Yazılım, bilgi ve aynı zeminde istihbarat, hepsinden önemlisi ticari sırlara erişim gibi pek çok başlığı var bu olayın.

        HİZBULLAH'IN ÇAĞRI CİHAZLARI

        Hizbullah’ın böyle basit özelliklerde bir cihaz kullanmasının temel mantığı, aslında yüksek teknolojinin saldırı ve erişimlerinden uzak kalabilmek. Bunu uzun süre sağladıkları da söylenebilir.

        Ancak bu yeni saldırının ardından, özellikle patlayan cihaz sahiplerinin Hizbullah’la olan bağı da, en basit ihtimalle hastaneler üzerinden ortaya çıkmış oldu. Öncesinden isim isim bu bilgilerin sızıp sızmadığını bilmiyoruz.

        Lübnan Hizbullah’ı ülkesindeki hükümetin ortağı bir siyasi parti aynı zamanda. Kendisini bir orduyla gerilla gücünün kesişimi gibi tarif ediyor. Milisleri de halkın içinde dağılmış halde. Bu saldırının örgüte Beyrut limanındaki patlamadan çok daha büyük zarar verdiği de ortada.

        Devamı ise tüm bölgeyi ve elbette bizi de doğrudan ilgilendiren gelişmeleri tetikleyecek. İsrail hükümeti, Lübnan konusunda geri adım atmayacağını daha birkaç gün önce ABD yönetimine de iletmişti. Öyle de hareket ediyor ne yazık ki.

        VERİ GÜVENLİĞİ HAYATİ

        Birkaç önemli nokta var. Onlarla tamamlayayım.

        Birincisi, veri güvenliği her zamankinden çok daha önemli ve artık bir varoluş meselesi. Erişilen her veri ya da bilgi sizi operasyonlara açık hale getiriyor. Hayatın her alanında tedbirler almak zorundayız.

        İkincisi, son saldırılarda kullanılan yazılım ve teknolojinin yaygınlaşması ve örneğin bazı örgütlerin eline geçmesi, bu tehdidin boyutlarını olağanüstü düzeyde artıracaktır. Bu o kadar öngörülemez bir alan ki, hayal gücünüz ne denli karanlıksa o kadar kötülük yapabilirsiniz. Dijital bağı olan her araç aynı zamanda bu kötülüğün zemini olmaya aday.

        Üçüncüsü, dünyanın bu siber zorbalıklarla mücadele etmesi için ortak bir irade göstermesi mevcut tabloda mümkün değil. Herkes düşmanından bir adım önde olmak için çabalarken bunu nasıl sağlayabilirsiniz ki.