En iyi 15 boks filmi

Film Muhammed Ali'nin Sonny Liston'ı yenerek Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu unvanını ele geçirmesiyle başlıyor; Müslüman olması, Vietnam Savaşı'na karşı çıkması, bokstan uzaklaştırılması ve 1971'de Joe Frazier maçıyla ringlere dönüşü gibi olaylarla devam ediyor. Yönetmen Michael Mann, Muhammed Ali'nin politik kişiliğini ve ırkçılığa karşı verdiği mücadelenin altını çizmeyi de ihmal etmiyor.

14. Boksör 1997
(The Boxer) Yönetmen: Jim Sheridan

Eski boksör, IRA üyesi Danny Flynn (Daniel Day Lewis), 14 yıllık hapis hayatından sonra 32 yaşında, Belfast'taki evine döner. Kuzey İrlanda'da sürüp giden şiddet döngüsünden artık bunalmıştır ve sakin bir hayat sürmek istemektedir. Yeniden boksa başlar ama bölgedeki IRA militanları Danny'nin örgütü bırakmasından rahatsızdır...

Danny kocası hapiste olan Maggie (Emily Watson) ile duygusal bir yakınlaşma yaşar. “Boksör”ü diğer boks filmlerinden ayıran en önemli özelliği, ana karakteri Danny'nin olgunluğu... Danny, hırslarından arınmış huzur arayan bir boksör ama içinde bulunduğu gergin ortamda mutluğu bulması hiç de kolay değildir.

13. Son Şans 2015
(Southpaw) Yönetmen: Antoine Fuqua

Boks kariyerinde dibe vuran Billy Hope (Jake Gyllenhaal) kızının vesayetini almak için yeniden ringlere döner... “Son Şans” tanıdık spor filmi klişelerinden hareket etse de iyi yazılmış senaryosu ve başarılı yönetmenliğiyle öne çıkıyor... Billy, ringde tekniği ve zekâsıyla değil, öfkesiyle dövüşüyor.

Film olgunlaşmaya, ayakta durmaya çalışan bir erkeğin öyküsü aynı zamanda... Yönetmen Fuqua, bol ağır çekimli, abartılı, göze hoş gelen stilize çekimlere itibar etmiyor. Mütevazı “televizyon kamerası” açılarını ve tele objektifleri kullanarak gerçek bir boks maçı seyrettiğimiz izlenimini yaratıyor. Bazen de kamerayı ringin içine yerleştirerek dövüşü boksörlerin bakış açısından anlatıyor. Filmin gerçekçiliğine en büyük katkılardan biri kuşkusuz Jake Gyllenhaal’ın müthiş performansından geliyor.

12. Cinderella Man 2005
Yönetmen: Ron Howard

1930'lu yıllarda Büyük Bunalım döneminde boks ringlerine dönen, Cinderella Man olarak da tanınan James B. Braddock'un gerçek hayat hikâyesi... Eski boksör Braddock (Russell Crowe), o yıllardaki birçok kişi gibi işsiz ve parasız kalmıştır. Ailesini geçindirmek için yeniden ringlere dönmek ister.

Hiç kimse onun başarılı olabileceğine, ringlerde tutunabileceğine inanmaz ama Braddock'un motivasyonu herkesten daha güçlüdür... Ailesi için sonuna kadar mücadele etmeye hazırdır. Boks tarihinin en unutulmaz efsanelerinden birini yazan Braddock, 1930'lu yıllarda insanlara umut veren bir kahraman olmuştu.

11. Olli Maki'nin En Mutlu Günü 2017
(Hymyilevä mies) Yönetmen: Juho Kuosmanen

Finli boksör Olli Maki'nin gerçek hikâyesi... Olli, amatör bokstaki mükemmel kariyerinin ardından profesyonel olmuştur... Menajeri ona, 1962 yılında Tüysiklet Dünya Şampiyonu Amerikalı boksör Davey Moore'la Helsinki'de bir unvan maçı ayarlar. Ama Olli bedenen ve ruhen hazır değildir.

Fazla kiloları vardır. Âşık olduğu kızdan uzak kalmak istemez. Daha da önemlisi, sponsorlarla ilgilenmek, basın toplantılarında iddialı konuşmalar yapmak ve belgesel çeken sinemacılara poz vermek hiç de ona göre işler değildir. O mütevazı, kendi halinde taşralı bir boksördür... Juho Kuosmanen' in yönettiği film, kariyeri başarılarla dolu olan bir boksörün hayatındaki en başarısız maçın hikâyesini anlatıyor...

10. Şöhretin Sonu 1956
(The Harder They Fall) Yönetmen: Mark Robson

Humphrey Bogart'ın son filmi... Bogart, Budd Schulberg'in romanından uyarlanan filmde, parlak bir spor muhabirliği kariyerinin ardından Arjantinli ağır siklet boksör Toro Moreno'nun (Mike Lane) halkla ilişkilerini yürütmek için Nick Benko (Rod Steiger) tarafından işe alınan Eddie Willis karakterini canlandırıyor.

Paragöz ve güvenilmez Benko'nun tek derdi, Toro'yu en iyi şekilde pazarlayıp üstünden para kazanmaktır. Toro'nun kariyeri, sağlığı ya da psikolojisiyle hiçbir şekilde ilgilenmez... Eddie Willis, kendisine güvenen Toro ile maaşını veren Nick arasında kalır. Ahlaki açıdan ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışır...

9. Girlfight 2000
Yönetmen: Karyn Kusama

Diana, liseden kovulmak üzere olan, 18 yaşında, kavgacı ve öfkeli bir kızdır... Erkek kardeşini almak için gittiği spor salonunda, babasından gizli olarak boks eğitimi almaya karar verir. Kısa sürede boksa büyük bir yeteneği olduğu ortaya çıkar... Bu arada, aynı yerde çalışan genç boksör Adrian'la aralarında duygusal bir yakınlaşma olur...

“Girlfight” iyi bir boks filmi olmanın ötesinde karakterlerini derinlemesine ele almayı başaran sağlam bir dram. Senaryoyu yazan ve filmi yöneten Karyn Kusama, Cannes'da Gençlik Ödülü'nü, Sundance'te ise en iyi yönetmen ödülünü kazanmıştı. Michelle Rodriguez, ilk filminde, Diana rolünde harika bir performans çıkarıyor.

8. Rocky Balboa 2006
Yönetmen: Sylvester Stallone

Altıncı Rocky filmi... Serinin en iyilerinden biri. İlkinden 30 yıl sonra gösterime giren film, artık emekli olmuş Rocky'nin son bir maç için ringlere dönüşünü anlatıyor... Adrian'ın kaybının acısını hâlâ atlatamayan Rocky, küçük bir İtalyan restoranı işletmekte, müşterilere anılarını anlatmaktadır.

Bir televizyon kanalı, Rocky ile ağırsiklet dünya boks şampiyonu Mason “The Line” Dixon'ı sanal ortamda karşılaştırır. Bilgisayardaki maçı Rocky kazanınca, menajerler ikisini gerçek bir maçta karşı karşıya getirmek için harekete geçer... Yazar ve yönetmen Stallone, ilk filmin ruhunu, havasını yeniden yakalıyor; spor filmiyle dramı başarıyla buluşturuyor.

7. Altın Eldiven 1962
(Requiem for a Heavyweight) Yönetmen: Ralph Nelson

Bir zamanların gelecek vadeden boksörü Mountain Rivera (Anthony Quinn), artık kariyerinin son demlerindedir. Genç bir boksör tarafından ringde feci derecede hırpalanır... Artık profesyonel boks yapması tehlikedilir.

Sosyal hizmetlerde çalışan Grace Miller (Julie Harris) ona bir çocuk kampında danışmanlık işi ayarlamaya çalışırken menajeri (Jackie Gleason) hâlâ ondan para kazanmanın yollarını arar, onu gösteri ağırlıklı güreş karşılaşmalarına çıkarmak için uğraşır... 1956 tarihli bir TV dizisinden sinemaya uyarlanan filmin açılış sahnesinde Rivera'yı döven boksörün Muhammed Ali olduğunu belirtelim...

6. Dövüşçü 2010
(The Fighter) Yönetmen: David O. Russell

En iyi film dahil 7 dalda Oscar’a aday olan yapım, Micky Ward‘un gerçek hayat hikâyesinden esinleniyor. Yetenekli genç boksör Ward (Mark Wahlberg), “hayal edilemeyecek kadar tuhaf” bir aileye sahip. Üvey abisi Dicky (Christian Bale), tam bir keş.

Kendine bile hayrı yok ama Ward’un antrenörü... 10 çocuklu antipatik, dominant anne Alice (Melissa Leo) ise oğlunun menajeri... Her ikisi de sorumsuzluklarıyla Ward’un boks hayatını bitirme noktasına getiriyorlar. Dibi gören Ward ise sevgilisi Charlene‘in (Amy Adams) manevi desteğiyle her şeye sıfırdan başlıyor... Kenar mahalle hayatını keskin bir gerçekçilik duygusuyla vermeyi başaran O. Russell, boks sahnelerini kurguyla, efektle, sesle cilalamamış. Ringdeki mücadeleyi sakin, yalın, gerçekçi bir üslupla çekmiş.

5. Boksörün Dünyası 1972
(Fat City) Yönetmen: John Huston

Biri genç, diğeri tecrübeli iki boksörün hikâyesi... Birinin kariyeri düşüşe geçmiştir, diğeri ise henüz her şeyin başındadır. Leonard Gardner'ın kendi kitabından sinemaya uyarladığı film, profesyonel boks dünyasını gerçekçi bir bakış açısıyla ele alıyor.

Bir yükseliş ya da başarı hikâyesinden çok karakterlerin gündelik hayat içindeki sorunlarına odaklanıyor. John Huston'ın yönettiği film karanlık ve hüzünlü yaklaşımıyla tüm zamanların en gerçekçi boks filmlerinden biri. Deneyimli boksörü Stacy Keach, genç olanı ise Jeff Bridges oynamıştı.

4. Creed: Efsanenin Doğuşu 2015
(Creed) Yönetmen: Ryan Coogler

Rocky serisinin yedinci, Creed'in ise ilk filmi... Hikâyenin yeni kahramanı Rocky'nin rakibi ve dostu Apollo Creed'in gayri meşru oğlu Adonis Creed (Michael B. Jordan)... Apollo'nun dul eşi tarafından büyütülen Adonis, geleceği parlak iyi eğitimli, varlıklı bir genç ama ringlerde dövüşmekten vazgeçemiyor... Boks tutkusunun kökeninde ıslahevinde geçirdiği yılların acısı ve babasız büyümenin öfkesi var.

Boks hayatında ona yardımcı olacak kişi ise elbette Rocky Balboa... “Creed” klişeleri ve aşırı duygusallığı ihmal etmeyen ama hiçbir anında vasat olmayan bir film. Ryan Coogler'ın yönetmenliği de mükemmel.

3. Milyonluk Bebek 2004
(Million Dollar Baby) Yönetmen: Clint Eastwood

Yoksul bir aileden gelen Maggie (Hilary Swank), hırslı bir boksördür. Spor salonu sahibi, aksi ihtiyar Frankie’den (Clint Eastwood) eğitim almak ister. Frankie, kızın disiplini ve arzusundan etkilenir ve onu çalıştırmaya başlar. İlk başta her şey yolunda gider ama bir üst lige çıkmak istediklerinde işler zorlaşır.

Ama ikisi de sonuna kadar gitmek konusunda kararlıdırlar. “Kızgın Boğa” kadar gerçekçi, “Rocky” kadar duygusal ama her ikisinden de çok daha üzücü ve göz yaşartıcı bir film... İnsanı her seyrettiğinde ağlatabilir. 4 Oscar kazanmıştı.

2. Rocky 1976
Yönetmen: John G. Avildsen

Rocky Balboa efsanesini başlatan film... Rocky, kendi halinde, yalnız yaşayan bir boksördür. Kariyeri hiçbir zaman çok iyi gitmemiştir. Sıradan bir boksör olarak tanınır... İtalyan Aygırı olarak anılması nedeniyle Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Apollo Creed tarafından rakip olarak seçilir.

Creed öylesine güçlüdür ki, çoğu kişi bu maçın sadece bir şov olacağını düşünür. Rocky de zaten kazanmak için değil rezil olmamak için çıkacaktır ringe. Tek hedefi serseri değil, boksör olduğunu ispat etmektir. Motivasyonunu ise sevdiği kadından alır. Serinin ilk filmi hüzünlü, romantik ve aynı zamanda heyecan verici... Stallone, oyunculuğuyla kalbimize dokunmayı başarıyor.

1. Kızgın Boğa 1980
(Raging Bull) Yönetmen: Martin Scorsese

Ortasıklet dünya şampiyonu Jake LaMotta’nın ringlerdeki yükseliş ve düşüş hikâyesi... LaMotta ringde boksörlerle, gerçek hayattaysa kendi ruhuyla dövüşür. Kompleksleri, özgüvensizliği ve kıskançlığı nedeniyle evliliğinde bir türlü huzur bulamaz; profesyonel hayatını çıkmaza sokar.

Karısını bezdirir, en büyük yardımcısı olan kardeşini hayatından uzaklaştırır. Ringde dövüşürken artık kendisine hiçbir inancı kalmamıştır. Kendi yıkımını kendi hazırlar... Scorsese’nin başyapıtlarından biri olarak kabul edilen siyah beyaz filmde Robert De Niro, unutulmaz bir performans çıkarıyor. Tüm zamanların en iyi spor filmlerinden biri...