Kişinin davranış, duygu ve düşüncelerini yönlendiren, güzellik, kıymet ve iyilik standartlarıdır. Değer kavramı ekonomi, estetik, etik ve felsefe alanlarında temel kavramlardan biridir. Dahası varlık/ontoloji ve bilgi/epistemoloji ile birlikte felsefenin üç temel inceleme alanında biri değer/aksiyolojidir. Değer ekonomi alanı için kıymeti, estetik alanı için güzelliği, ahlak alanı için ise iyiliği belirleyen ölçüdür. Soyut bir kavram olan değerle ilgili akla yakın bir tanımlama yapabilmek için literatürde ya değerlerin bireysel ve toplumsal işlevlerine yer verilerek somutlaştırma yapılmaya çalışılmış ya neyin değerli olduğu belirtilerek betimsel bir tanımlama yapılmış ya da değerler inanç, standart, tutum ve ölçüt gibi çeşitli kavramlara benzetilmiştir.
Türkiye'de değerler ile ilgili en eski ve kapsamlı çalışmaları yapan Erol Güngör (ö. 1983), değerlere insan davranışlarına bakan yönüyle yaklaşmış ve değerleri "bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inanç" olarak tanımlamıştır. Allport (ö. 1967), değerleri "benlikle ilişkili olarak algılanan manalar" olarak tanımlanmaktadır. Buna göre değerli tutulan şey maddi ya da manevi bir niteliğe sahip olabilir fakat onu asıl önemli kılan husus, psikolojik olarak ona belirli bir değerin atfedilmiş olmasıdır.
Değerlerin bireyden topluma toplumdan bireye karşılıklı etkileşim halinde olduğu görülmektedir. Nitekim Akbaş da benzer noktaları öne çıkararak değerleri "bireyin çevresiyle etkileşimi sonucunda içselleştirdiği ve davranışlarını yönlendiren standartlar" olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, değerlerin birey tarafından kazanılma sürecini ön plana çıkarmaktadır. Değerlerin bireysel yönünde güdü, karar verme, tutum, inanç, ihtiyaç gibi kavramlar ağırlık kazanmaktadır. Toplumsal anlamda değerler ise toplumca en iyi, en doğru ve en faydalı olduğu kabul edilen şeylerdir. Toplumsal değerlerin tanımlanmasında sosyalleşme, sosyal bilinç, norm ve grup ruhu gibi kavramlar kullanılmaktadır.
Değerleri ahlaka ilişkin olanlar ile ahlaka ilişkin olmayanlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Ahlaka ilişkin değerler zorunluluk bildirir, bize ne yapmamız gerektiğini söyler. Ahlaka ilişkin olmayan değerlerin böyle bir emretme özelliği yoktur. Bunlar daha çok kişisel tercihlerle alakalıdır. Ahlaka ilişkin değerler de evrensel olanlar ile evrensel olmayan ahlaki değerler olarak ikiye ayrılır. Evrensel olanlar insanlığın ortak mirasının sonucu olarak kabul edilebilir. Bunlara İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilkeleri örnek verilebilir. Değerlerin bu şekilde evrensel hale gelmesi belli bir kültür veya birey tarafından üretilmiş de olsa zamanla genel kabule mazhar olmaları ile alakalıdır. Birey tarafından üretilen değer başkalarına açıldıkça, paylaşıldıkça nesnelleşir. Nesnelleşen değerler insanlık değerlerini yani erdemleri oluşturur. Birey tarafından iyice içselleştirilen değerler bireyin gelecekte ne şekilde davranmasının beklendiğine dair bizlere yol gösterir. Zira hem bilişsel hem de duygusal yönden iyice içselleştirilen değerler bireyin davranışlarına yön veren, onların devamlılığını ve düzenliliğini sağlayan inanç veya standartlar haline dönüşmüştür. Bu değerler öğrenme, sosyalleşme ve olgunlaşma gibi faktörlere bağlı olarak değişime açık olsalar da değişime karşı oldukça dirençlidirler.
Değerlerin sınıflandırılması ve ölçülmesi değerler üzerine yapılan araştırmaların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bu sınıflamalar genelde birey ve toplumun sahip olduğu/olabileceği önemli değerleri kaynak, alan ve kişiliğe etki gibi ölçütlere göre gruplandırma şeklinde olmuştur. Bu sınıflandırmalar değerlerin tanınmasını ve bireysel ve toplumsal hayattaki ağırlığının tespiti için ölçülmesini kolaylaştırdığı gibi çeşitli analizler yoluyla geleneksel ve modern, öz yönelimci ve öz aşkın düşünceci gibi kişilik tiplerinin tespitini yapmayı da sağlamıştır.
Değer sınıflandırmalarından en genel olanlar, değerlerin bir amaca ya da davranışa yönelik olması durumuna göre "aracı değerler ve temel değerler" olarak sınıflandırılması ve temel değerlerin de kendi içerisinde şahsa özgü ya da topluma dönük olması yönüyle "şahsi değerler ve toplumsal değerler" olarak sınıflandırılmasıdır. Bu genel sınıflandırmaların yanında çeşitli araştırmacılar değerleri kendi araştırma amaç ve yöntemlerine göre özel sınıflamalara tabi tutmuşlardır.
Rokeach (ö. 1988), 36 adet değer belirlemiş ve bu değerleri iki grupta toplamıştır. Yaşamın temel amaçlarını gösteren değerleri amaç değerler, bu amaçlara ulaşmak için kullanılacak davranışları ise araç değerler olarak tanımlamıştır. Bu sınıflamada aile güvenliği, barış içinde bir dünya, başarılı olma gibi 18 değer amaç değerler, bağımsız, bağışlayıcı, dürüst olma gibi 18 değer ise araç değerler olarak belirlenmiştir. Rokeach, "amaç değerler" olarak adlandırdığı değerleri bireyin hayatı boyunca ulaşmaya çalıştığı değerler, "araç değerleri" olarak adlandırdığı değerleri ise amaç değerlere ulaşmak için kullanılacak birtakım davranış tarzları olarak görür.
En çok kabul edilen sınıflamalardan birini Spranger (ö. 1963) yapmıştır. Spranger yaptığı çalışmalar sonucunda değerleri ait olduğu alanlara göre altı grupta toplamıştır. Bunlar, Estetik, teorik (bilimsel), ekonomik, siyasi, sosyal ve dini değer gruplarıdır.
Schwartz (ö. 1977) ise değerleri güç, başarı, hazcılık, uyarılım, öz yönelim, evrenselcilik, iyilikseverlik, geleneksellik, uyma, güvenlik gibi on farklı grupta incelemiştir. Bu on farklı grubu "sosyal güç sahibi olmak, hayattan tat almak, açık fikirli olmak, adaletli olmak, kendini denetleyebilmek, iyiliğe karşılık vermekâ¦" gibi 45 tanesi kültürler arası nitelik gösteren 56 değer cümlesiyle sınamıştır. Değer grupları arasında yaptığı analizlerde on grupta incelediği değerlerin öz genişletim ve öz aşkınlık ile muhafazakarlık ve yeniliğe açıklık olarak ikişer temel damarı temsil ettiğini ortaya koymuştur. Buna göre güç, başarı ve hazcılık değerleri ben merkezli düşünce ve kişilik yapısına sahip kişilerde yoğun olarak görülen öz genişletim değerlerini temsil ederken, evrenselcilik ve iyilikseverlik değerlerinin ön plana çıktığı bir kişilik daha diğerkam bir bireyi niteleyen öz aşkınlık değer grubunu oluşturmaktadır. Öz genişletim bireysel hakimiyet, başarı, mutluluk ve tatmini esas alırken, öz aşkınlık ötekileri eşit olarak kabul etme ve onların refahıyla ilgilenmeyi ifade eder. Gelenek, uyma ve güvenlik değer grupları kendini sınırlama, geleneksel pratiklerin muhafazası ve istikrarın korunmasına verilen önemi ifade eden muhafazakar damara işaret ederken, öz yönelim ve uyarılım değer grupları kendi bağımsız düşüncesine, bağımsız eyleme ve değişime verilen değeri gösteren yenilik ve değişime açıklık damarına işaret etmektedir.
Değerlerin eğitimi tarih boyunca her eğitim faaliyetinin konusunu teşkil etmiş olmakla birlikte değer eğitimi çalışmalarının eğitim sistemi içerisinde son yıllarda bir dal olarak yer edindiğini görmekteyiz. Değerlerin eğitimimize hem onun teori ve felsefesini belirleyici olması hem de pratik uygulamalara yansıması bakımından önemli bir etkisi vardır. Bu etki, öncelikle okullar ve öğretmenlerin ardından daha geniş çerçeveli aile, medya ve çevrenin sahip olduğu değerler yoluyla gerçekleşir. Okullarımızın varlığının nedenlerinden biri toplumun değerlerini yeni nesillere aktarma kaygısıdır. Zaman zaman eğitim faaliyetlerimiz somut akademik hedeflere odaklansa da bunların da altında yatan değer aktarımı ve farkındalığın fonksiyonunu görmezlikten gelemeyiz. İçinde yaşadığımız dönemde değerlerin yitirilmesi ve aşınmasıyla, değerler eğitimi eğitimin tabii bir işlevi olmanın ötesinde bir ihtiyaç olarak kendisini gün geçtikçe artan bir oranda hissettirmektedir. Dünyadaki tüm çocuklar şiddetten, gün geçtikçe büyüyen sosyal problemlerden ve birbirlerine ve onları çevreleyen dünyaya karşı saygı yoksunluğundan giderek daha çok etkilenmektedir. Pek çok ülkedeki ebeveynler ve eğitimciler alarm çanları çalan bu eğilimi tersine çevirmek için değerler eğitimi üzerinde yeni bir bilinçle durma gereğini hissetmektedirler.
Değerlerin öğrenilmesi kalıtımsal bir durumdan öte sosyal rollerin öğrenilmesi sürecinde kuşaktan kuşağa aktarılarak gerçekleşen bir olaydır. Değerlerin öğrenilme ve yaşatılma sürecinin devam ettirilebilmesi için yerleşen ve sürdürülen değerlerin gerek yetişkinler gerekse akran grupları tarafından desteklenmesi ve onaylanması gerekir ki miras alınan değer algısı tam anlamıyla kabul görsün ve sürdürülebilsin. Değerler var olan toplumsal destek sürecini kaybettikleri zaman veya toplumsal destek zayıfladığında yok olmaya veya etkisiz kalmaya başlarlar ki bu süreç de değerler sisteminin çöküşü anlamına gelir. Eğitim sisteminin topluma mal olmuş değerlerin toplum tarafından beğenilme sürecini devam ettirme fonksiyonu bu noktada devreye girmektedir. Topluma olumlu katkıları olan, toplumsal kimlikle özdeşleşmiş değerlerin yeni nesiller tarafından da sahiplenilmesinde eğitime önemli sorumluluklar düşmektedir.
Değer sistemlerinin eğitim alanındaki işlevleri ise "a) Bireye amaç ve yön tayin etme, b) Bireysel ve toplumsal eylemin esaslarını ve genel yönünü tayin etme, c) Doğru-yanlış, haklı-haksız olanı, hoşa giden ile gitmeyeni, ahlaki olan ile olmayanı belirlemeye yardım etme" vb gibi temel noktalarda toplanabilir. Okulun değerleri onun organizasyon yapısında, öğretim programında, disiplin anlayışında, öğretmen ve öğrenciler arasındaki ilişkilerde ve bütün bir okul kültürü içinde kendisini göstermektedir.
YAZAR
Recep Kaymakcan