Engellilik, "engelli olma durumu" durumu olarak ifade edilir. "Engelli" ise "engeli olan, manialı"; "doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal veya sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri çeken kimse" olarak tanımlanmıştır.
Engellilere yönelik ulusal ve uluslararası pek çok mevzuat düzenlemesi bulunmaktadır. Anayasamızın 42. Maddesine göre ''Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz⦠Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır''. Yine 5378 sayılı kanun engelliler hakkındadır. Burada engelli birey '' fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey'' olarak ifade edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü hemen her insanın hayatının bir döneminde çeşitli nedenlerle engelliliği deneyimlediğini, dünya genelinde toplumun %15'inin engelli olduğunu ifade etmektedir. Engelli bireylerin sağlık hizmet sunumuna ve eğitim olanaklarına erişiminin diğer bireylere göre daha düşük olduğuna da dikkat çekmektedir. Yine Birleşmiş Milletler de 2019 yılında Engelliler için Kapsayıcılığın üye ülkeler nezdinde tanınması için yeni stratejilerini açıklamıştır.
"Toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimleri karşılamada güçlük çekme" ifadesi, aslında toplumsal yaşama uyum sağlandığında ve günlük gereksinimleri karşılandığında, engelleri kaldırılmış bir hayata geçişin olacağının da habercisidir. Nitekim gözlük takan pek çok kişinin görme engeli kaldırılmıştır ve günlük yaşantıda engelli olarak algılanmaz. Özellikle kronik hastalık ve metabolik bozukluk varlığında bunların erken tanısı, tedavisi ve takibi ile bireyin adaptasyonunun sağlanması, günlük hayata katılımda önem arz etmektedir.
Engelli bireylerin hepsi aynı başlık altında değerlendirilmemeli, her birinin hayata katılımının sağlanması için engel durumuna göre farklı önlemler alınmalıdır. Günlük yaşama katılabilmeleri için en önemli konu eğitim ve öğretim süreçleridir. Örneğin engelli öğrencilerin yükseköğretime dahil edilmesi, erişilebilirlik çalışmaları ve günlük hayatta engellilerin toplumsal yaşama uyum sağlamasına yönelik çalışmalar yükseköğretimin çalışma alanlarındandır. Bu bağlamda Yükseköğretim Kurulu tarafından Engelsiz Erişim ve Engelsiz Eğitim için Engelsiz Üniversite Ödülleri hayata geçirilmiştir. Yükseköğretim kurumlarına 2018 yılından itibaren fiziki mekanlarda erişilebilirlik (turuncu bayrak), eğitimde erişilebilirlik (yeşil bayrak) ve sosyal ve kültürel faaliyetlerde erişilebilirlik (mavi bayrak) alanlarında bayrak ödülleri verilmektedir. Buna göre ödülleri alabilmek için yüzlerce maddede kriterleri sağlamak üzere üniversiteler koordinatörlükler kurmakta, yıl boyu farklı alanlardan akademik ve idari personel engelli birim sorumluları ile birlikte çalışmaktadırlar. Dolayısıyla engelsiz bir ekosistem inşa edilmektedir.
Eğitime erişim için alınacak tedbirler çok çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin bacaklarını kullanamayan bedensel engelli bir birey için ilgili yerleşkede ''kapsayıcı mekan tasarımı'' yeterli olabilecekken aynı programda bulunan görme, işitme yahut zihinsel engelli bireyler için alınacak tedbirler çok daha farklı olacaktır. Hukuk programının işitme engelli, bilgisayar mühendisliği programının görme engelli yahut seramik tasarım programının otizm spektrum bozukluğu olan bireyler için erişilebilir olması farklı uygulamalar gerektirmektedir.
Bedensel engellilik durumlarında gerektiğinde yardımcı cihazların, araç ve gereçlerin kullanımının yanı sıra iç ve dış mekanlarda erişilebilir ortamların sağlanması engelsiz hayat için olmazsa olmaz gereksinimlerdir. ''Kapsayıcı tasarım'' kavramının yerleşmesiyle birlikte bu bireyler için günlük gereksinimleri karşılama ve toplumsal yaşama uyum ve katkı sağlama mümkün olacaktır.
İşitme engelli bireyler kendilerini sağır toplumu olarak ifade etmeyi tercih etmektedirler. Bu bireylerin okuduklarını eksiksiz anlayacaklarına dair bir yanlış bilgi nedeniyle pek çok alanda olduğu gibi eğitimde de doküman vermenin yeterli olacağı görüşü vardır. Halbuki işaret dili ayrı bir dil olarak, konuştuğumuz dil ise özellikle doğuştan işitme engelliler için, yabancı bir dil olarak kabul edilmektedir.
Yine otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin sosyal bütünleşme için desteğe ihtiyacı vardır. Bu kişilerde özel yeteneklerin ortaya çıkarılması da farklı alanlardan ekip çalışması gerektirebilecek, bazıları toplumsal hayata katılımları için sürekli desteğe ihtiyaç duyabilecektir.
Bütün engel gruplarında yer alan bireylerin toplumsal hayata tam ve etkin katılım için fiziki erişilebilirliğin, eğitimde erişilebilirliğin ve sosyal ve kültürel faaliyetlerde erişilebilirliğin sağlanması ve merhamet odaklı değil hak odaklı bir yaklaşımla hareket edilmesi elzemdir.
YAZAR
Zeliha Koçak Tufan