Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Dil Bilimsel Antropoloji Nedir?

        Arkeolojik, fiziksel/biyolojik ve sosyo-kültürel antropoloji ile birlikte antropolojinin dört geleneksel dalından biridir. Literatürde dil bilimsel antropoloji teriminin geçmişte antropolojik dil bilimi terimiyle neredeyse aynı anlamda kullanıldığı görülmekle birlikte etno-dil bilimi veya etnik dil bilimi terimlerine de rastlanmaktadır.

        Dil bilimsel antropoloji ile antropolojik dil bilimi arasında bazı farklılıklar söz konusudur: Birincisi, dil bilimsel antropoloji antropolojinin, antropolojik dil bilimi ise dil biliminin bir alt dalıdır. İkinci farklılık ise yöntemden kaynaklanmaktadır. Dil bilimsel antropoloji alan araştırması, doğal ortama duyarlılık, araştırmacının katılımı, araştırma desenlerinde esneklik sağlayan ve tümevarımcı analizi önceleyen nitel araştırma yöntemlerini ön plana alırken antropolojik dil bilimi bazı çok özel dil bilimsel yapılara (örn. gramer) ve konulara (örn. dilin evrimi, tarihsel dil bilimi, ölü diller vb.) odaklanma eğilimindedir. Doğası gereği disiplinler arası bir alan olan dil bilimsel antropoloji ile başta dil bilimi ve antropoloji olmak üzere diğer sosyal bilimler arasında bir ilişki vardır. Bu disiplinler içinde dil bilimsel antropolojiye en yakın olan disiplin toplum dil bilimidir. Bazı yönlerden bu iki alanı birbirinden ayırmak zordur. Yirminci yüzyılın başında yaşamış olan antropolog Franz Boas ve takipçileri dil bilimsel antropolojiyi antropolojinin bir dalı olarak tanımlarken toplum dil bilimi 1950'lerden itibaren dil türleri, toplumsal lehçeler, söylem analizi ve çözümlemeleri konusunda yapılan çalışmalarla gelişmiş bir disiplindir.

        Dil bilimsel antropolojinin merkezinde sosyal hayatımızın büyük bir kısmını yönlendirip ona aracılık eden dil bilimsel iletişim vardır. İletişimi sağlayan ve insana özgü bir dizge olan dil, insanın geliştirdiği en yüksek entelektüel araçtır ve bu yönüyle de bilginin kaynağıdır. Dolayısıyla dil, kültür ve düşünce ilişkisi ile konuşma incelemeleri dil bilimsel antropolojinin çalışma konusunu oluşturur. Dil bilimsel antropolojiye göre dil kültürel bir kaynak, konuşma eylemi ise kültürel bir uygulama alanıdır. Dil bilimsel antropolojinin genel amacı kültürel uygulamalar takımı, yani toplumsal düzenin bireyler arası ve birey içi düzeyde kendini temsil etmesine olanak sağlayan ve bu temsilleri insanların temel sosyal eylemlerde kullanmalarına yardım eden bir iletişim sistemi olan dilin çeşitli yönlerine ışık tutmaktır. Dil bilimci antropologlar, gerçek insanların gerçek zaman ve mekanda kullandığı dil bilimsel yapıların etnografik temellere dayanan açıklamalarını vermeye çalışmaktadır. Bu, dil bilimsel antropologların, araştırmalarının konusu olan konuşurları her şeyden önce sosyal aktörler, yani her biri çeşitli sosyal kurumlar şeklinde ve kesişen ancak örtüşmeyebilen, dünyayla ilgili beklenti, inanç ve ahlaki değerler gruplarının ağı aracılığıyla örgütlenen, ilginç biçimde karmaşık, belli başlı toplulukların üyeleri olarak gördükleri anlamına gelmektedir.

        Kültürel bir kaynak olarak dil, antropolojide kültür, bir grup insanın öğrenip paylaştığı davranış kalıplarıdır. Dili kültürel bağlamda incelemek kültürel kalıpların dile nasıl yansıdığını, o dili konuşanların dünyayı algılama ve ifade etme gücünü nasıl etkilediğini anlamak için bize önemli bilgiler sağlar. Dili kullanma biçimi kişinin kültürünü, kültürü de dili kullanma biçimini gösterir. Bir kültürün mensupları dünyayı kendi dil bilimsel iletişim sistemiyle anlar ve anlamlandırır. Dil bilimsel antropolojide 1930'lu yıllarda ilgi çeken konulardan biri de dilin düşünce ve davranışı belirleme ve biçimlendirmede etkisinin olup olmamasıydı. Literatürde dil bilimsel görecelik ya da savunucuları Edward Sapir ve öğrencisi Benjamin Lee Whorf'un adıyla Sapir-Whorf varsayımı olarak da bilinen bu görüşe göre diller, konuşurlarına dünyayı belirli şekilde görmelerini ve algılamalarını sağlar. Özellikle Amerikan yerli dilleri üzerine Boasçı ekolden antropologların yaptıkları çalışmalarda bu dillerdeki bazı dil bilimsel özelliklerin konuşurları üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Türkçe için düşündüğümüzde Türkçenin cümle yapısı özne-nesne ve yüklem biçimindedir. Türkçede sıfatlar adlardan önce, edatlar adlardan sonra gelir ve eylem genellikle cümlenin sonundadır. Bu, eylemde ne anlatıldığını bilmeden önce eylemi gerçekleştirenleri, onların niteliklerini ve cümledeki diğer unsurlarla bağlantısını öğrenmek demektir. Böyle bir dil bilimsel iletişimin konuşurların dünyayı algılama ve kurgulama biçiminde nasıl bir etkiye sahip olduğu dil ve düşünce üzerinde yapılacak çalışmalarla ortaya konabilir. Bununla ilişkili bir başka görüş de dilin kültürel gerçeği belirlemekten çok, yansıttığıdır. Örneğin Bolivya'nın dağlık bölgesinde yaşayan Ayınara yerlilerinin temel besin maddesi patatestir. Kullandıkları dilde de patatesle ilgili, patatesi nasıl sakladıkları ve hazırladıklarını anlatan 200 sözcük bulunur. Eğer dil, kültürel gerçekliği yansıtıyorsa kültürdeki değişim, dildeki değişim olarak yansımasını bulacaktır. Bir dilin söz varlığı o dilin kültürel kaynağı hakkında araştırmacılara fikirler verir. Örneğin Türkçede akrabalık terimlerinin bazı dillere göre daha fazla bulunması Türk kültüründe akrabalık kurumunun öneminin dile yansımasını gösterir.

        Dil bilimci antropologlar veri toplamada, verilerin analiz ve yorumlanmasında etnografik yöntemleri kullanma eğilimindedir. Konuşma topluluğu, belirli bir grup insanın gerçekleştirdiği iletişim faaliyetleri olarak tanımlanabilir. Dil bilimsel antropoloji alanında yapılan çalışmalarda konuşma topluluklarının günlük hayattaki ilişkilerine, dil bilimsel iletişimlerine ve kullandıkları iletişim araçlarına odaklanılır. Bu araştırmalarda çeşitli sosyal aktivitelerdeki gerçek dil kullanımı ile ortaya çıkan sesler ve anlamlar arasındaki ilişkinin temel düzeni ve (örn. okuryazarlığa bağlı olan) özel kullanımlarını ne ölçüde yansıttığı, yerel kavramsallaştırmalar, dil kullanımlarının mekansal dağılımı, günlük konuşmalarla karşılaştırıldığında dinsel veya törensel dil olarak adlandırılan şeyin özellikleri ve kültürel önemi, farklı stiller, türler ve konuşma olaylarının sosyal dağılımı (örn. farklı sosyal gruplar özel dil kesitleri veya sözel performanslar aracılığıyla kendi sınırlarını nasıl çizer?) mesajların oluşturulmasında ve yorumlanmasında (örn. jest, mimik, giysi gibi) farklı kodların iç içe geçmesi gibi konular dil bilimci antropologların ilgi alanındadır.

        Bir insan grubunun kültürünün o grubun üyeleriyle belli bir döneme yayılmış görüşmeler ve tartışmalar yoluyla betimlenmesi ve incelenmesi olan katılımcı gözlemin, araştırmacının mümkün mertebe hiçbir şeye dahil olmadığı pasif katılımdan diğer katılımcılarla yoğun bir etkileşim içinde olduğu tam katılım gibi türleri vardır. Dil bilimsel antropolojide katılımcı gözlem en yaygın kullanılan geleneksel yöntemdir. Bu yöntemi titiz bir biçimde kullanan araştırmacı o grubun konuşma ve davranış modellerini daha iyi anlar. Dil bilimci antropolog konuşma topluluğunun iletişim faaliyetlerini belgelemek için konuşma eylemlerinin ses (sesli belgeleme) ve video (görüntülü belgeleme) kayıtlarını yapar. Görüntülü belgelemenin konuşma toplulukları üzerinde sesli belgeleme ile karşılaştırıldığında video kayıt cihazlarından kaynaklanan bir stres faktörü oluşturabildiği dikkate alınmalıdır. Bununla birlikte iletişim sadece sözcüklerle ya da söz öbekleriyle gerçekleşmemektedir. İletişimin önemli bir kısmı da sözsüz iletişim olarak da adlandırılan beden dili ve ses tonu ile yapılmaktadır. Burada sesli niteleyiciler (esneme, gülme, iç çekme gibi) ve sesli belirleyiciler (sesin tizliği, temposu gibi) ile konuşurun beden diline de dikkat etmeli, belgelemede bu hususları göz önünde bulundurmalıdır. Mekanın öneminin de farkında olan dil bilimci antropolog bir yandan sözel performansları belgelerken bir yandan da mekandaki objelerin fotoğrafını çekebilir, konuşma düzeninin çizimini yapabilir ve etnografik notlar tutabilir. Sesli ve görüntülü belgeleme ile kayıt altına alınan konuşmaların yazıya aktarılması işine transkripsiyon denir. Bunun için geleneksel alfabeler doğal dillerde bulunan tüm sesleri karşılamada yeterli olmadığından Uluslararası Fonetik Birliği (IPA) tarafından geliştirilen alfabenin kullanılması önerilmektedir. Özellikle elde edilen verilerin analizi ve yorumlanmasında araştırmacı ana dili konuşurundan yardım almalıdır.

        Alan araştırmalarında yaygın kullanılan diğer bir veri toplama tekniği de görüşmelerdir. Görüşmelerde araştırmacı sıkı yapılandırılmış veya yarı yapılandırılmış görüşme formlarıyla kavramaya çalıştıkları konular hakkında soru sorarak veri elde eder. Bunun için not defteri ve kayıt cihazıyla grup üyelerinden veri toplarlar.

        Türkiye'de dil bilimsel antropoloji alanında yapılan çalışmaların henüz istenilen noktada olmadığı söylenebilir. Örneğin, yerel varyantların kayıt altına alınması ve belgelenmesinde çok sayıda çalışma yapılmasına rağmen bu çalışmalarda ciddi yöntem eksiklikleri tespit edilmekte, transkripsiyondan söz varlığına kadar birçok konuda standart bir yaklaşımın olmadığı görülmektedir. Asıl önemli eksiklik ise dil kullanımı ve konuşma analizleri konusundadır. Dil bilimsel antropolojinin perspektifinden bu konularda yapılan çalışmaların artması ve geliştirilmesine gereksinim vardır.

        YAZAR

        Mehmet Gürlek

        KAYNAK

        • Duranti, Alessabdro. Dilbilimsel Antropoloji. Çev. Mehmet Gürlek ve Anna Golynskaia. İstanbul: Kesit Yayınları, 2019.
        • Haviland, William., Prins, Harald., Walrath, Dana. ve Bunny. Mcbride. Kültürel Antropoloji. Çev. İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu. İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2008.
        • Hymes, Dell. "Objectives and Concepts of Linguistic Anthropology." The Teaching of Anthropology içinde. Yay. Haz. D. G. Mandelbaum vd. American Anthropological Association, 1963. 275-302.
        • Malinowski, Bronislaw. "Classificatory Particles in the Language of Kiriwina." Bulletin of the School of Oriental and African Studies 1 (1920): 33-78.