Kökeni İtalyanca riziko kelimesi olan risk kavramı, gerçekleştiğinde maddi bir kayba sebep olabilecek bir durumu anlatmak için kullanılır. Risk kavramı sağlık, üretim, politika gibi birçok alanı kapsasa da finansal riskler, oluşumu ve etkileri anlamında en önemli riskler arasındadır. Son yüzyılda yaşanan büyük finansal krizler ve son dönemde COVID-19 pandemisinin yarattığı finansal riskler konunun önemini daha da artırmıştır. Finansal risklerin ekonomilere ciddi oranda hasar verme özellikleri nedeniyle son dönemde finans otoritelerince ve düzenleyiciler tarafından da yakından izlenir. Bu konunun doğru anlaşılması ve gereken mikro ve makro anlamda önlem alınabilmesi için sınıflanması ve tanımlanması çok önemlidir. Bu çalışmada finansal risk çeşitlerinin tanımları aktarılacaktır. Bunlar, piyasa riski, vade riski, kur riski, operasyonel risk, likidite riski, kredi riski, karşı taraf riski olacaktır.
Piyasa Riski: Banka ve şirket hazineleri, sahip oldukları fonları farklı döviz cinslerinde, bono ve tahvillerde, hisse senedi ya da emtia ürünlerinde değerlendirmektedir. Bu piyasalarda oluşan belirsizliklerin banka ve şirketlerde oluşturduğu risklere piyasa riski adı verilir. Aslında, benzer finansal ürünlere sahip birçok kurum hatta birey bile piyasa riskine maruz kalmaktadır. Piyasa risklerinin tetiklediği çok sayıda finansal kriz yaşanmıştır. 1994 yılında, Barings bankasının vadeli işlemler ve opsiyon pozisyon risklerini iyi yönetememesi sonucu batması piyasa riskine bir örnektir. Bu tür risklerin domino etkisi yaratmaması için düzenleyici otoriteler piyasa riskleri için sermaye karşılığı ayırmayı zorunlu kılmıştır. Günümüzde hem BDDK hem de SPK banka ve portföy yönetimi, şirketlerinin piyasa riskini düzenli olarak ölçmesini zorunlu kılmıştır.
Kredi Riski: Kredi riski başta bankacılık olmak üzere çoğu finans kurumunun en önemli risk unsurlarındandır. Müşterilerin finans kurumundan aldığı krediyi zamanında geri ödememe riski kredi riski olarak adlandırılır. Bankacılıktaki en önemli risk grubu olarak düşünülebilir. Müşterilerin kredilerinin geri ödememesi nedenleri arasında şirkete özgü, sektöre özgü risklerin yanında makroekonomik belirsizlikler de yer almaktadır. Kredi riskinin ekonomilerin daralma dönemlerinde önemli oranda arttığı, genişleme dönemlerinde de düştüğü gözlenmektedir. Ancak şirketlerin bireysel olarak kötü yönetilmesi sonucu oluşan temerrüt durumları da söz konusudur. Kurumlar, kredi riskini azaltmak için kredi değerleme modellerine başvurmaktadır. Bu tür modeller içsel olduğu gibi bazı derece firmalarının profesyonel olarak hizmet vermesi şeklinde de gerçekleştirilmektedir. Şirketlerin kredi riskini azaltmak için başvurdukları bir diğer yöntem ise teminatlardır. Kurumlar, özellikle kredi riski daha yüksek olarak değerlendirdikleri müşterilerinden kredilerine karşılık teminat ister. Bu nedenle, teminat kalitesi kredi riski analizlerinin önemli bir bileşenidir. En güvenilir teminat cinsi nakittir. Kredi riskini artıran bir diğer unsur ise kredilerin belirli sektör ya da bölgelerde yoğunlaşmasıdır. Örneğin kredilerin daha çok inşaat ya da turizm gibi birkaç alanda yoğunlaşması kredi riskini önemli oranda artıran unsurların başında gelmektedir.
Likidite Riski: Bir kurumun kısa vadeli fon ihtiyacını mevcut kaynaklarıyla karşılayamayacak olması riski, likidite riski olarak tanımlanır. Bu risk unsuru, özellikle 2008 küresel krizi ve COVID-19 krizinde birçok banka ve şirketin karşılaştığı en önemli risk unsurudur. Diğer riskler gibi önlenmesi için sigortalama vb. ürünler kullanılamaz. Etkin nakit ve stok yönetimiyle azaltılabilir. Maliyetli olsa da şirketlerin belirli bir süre tampon nakdi bünyelerinde tutmaları gerekmektedir.
Yapısal Faiz Oranı Riski: Faiz oranlarındaki artış sonucunda bankaların faiz gelirlerindeki kayıp genellikle faiz giderlerinden daha fazla olmaktadır. Bankaların karşılaştığı bu riske yapısal faiz riski adı verilmektedir. Bankaların bu riskle karşılaşmalarının nedeni, bu kurumların varlıkların vadesinin yükümlülüklere oranla daha uzun olmasıdır. Bu duruma bankacılıkta vade uyumsuzluğu riski adı da verilir. Bu nedenle bankacılık kesimi ani faiz artışlarından olumsuz etkilenir. Bu kurumlar bu riskleri sigortalamak için genellikle swap ürünlerine başvurur.
Kur Riski: Bir kurumun borçları ve alacaklarının farklı para birimlerine bağlı olması durumunda kur riski oluşmaktadır. Örneğin iç piyasaya üretim yapan bir firmanın döviz borcu olması durumu bir kur riski oluşturur. Kurlardaki ani değişim bu risklerin geçekleşmesine neden olmaktadır. Türkiye'de 1994, 2001, 2018 yıllarındaki ani kur artışı, kur riski alan çoğu şirketin mali bünyelerini olumsuz etkilemiştir. Bilançoda bir döviz kuru uyumsuzluğu mevcutsa bunu kapatmanın yolu döviz kuru üzerine türev ürünler kullanmak olacaktır. Gelişmekte olan ve döviz bağımlılığı yüksek olan ülkelerde en sık rastlanan risk türlerinden biri kur riskidir.
Operasyonel Risk: Çalışanların hata ya da kasıtlı davranışları, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hatalardan kaynaklanan aksaklıkların ortaya çıkardığı riskler operasyonel risk olarak tanımlanır. Çok şubeli bankalarda daha sık rastlanmaktadır. Piyasalarda şişman parmak olarak da bilinen ve kurum çalışanlarının yanlış işlemleri sonucu oluşan riskler de yine operasyonel risk çerçevesi altında incelenir. Türkiye'deki en yakın örneği İmarbank'tır ve bu risk türü bankanın operasyonları sırasında oluşan ve karlılığını olumsuz etkileyen tüm etmenleri kapsamaktadır.
Sistemik Risk: Finansal sistem içerisinde yer alan kurumlardan birinin yaşadığı mali sıkıntının tüm sisteme yayılması riskine literatürde sistemik risk adı verilir. Bu tür domino etkisi yaratan riskler bir aşamada reel ekonomileri de olumsuz etkileyebilir. Örneğin 2000 yılı Demirbank'ın batışı ya da 2008 Lehman Brothers bankalarının batışı sistemik riske birer örnek olarak verilebilir.
Hammade Fiyat Riski: Şirketlerin üretim süreçlerinde temel girdi olarak kullandıkları ham maddelerinde karşılaştıkları fiyat oynaklıkları ham madde ya da emtia fiyat riski olarak tanımlanabilir. Türkiye'de örneğin ham petrol, doğal gaz gibi birçok hammade, emtia ürünlerinin fiyatlarına bağlı olduğu için şirketlerin önemli bir ham madde fiyat riski mevcuttur. Şirketler stoklarını yenileme dönemlerinde, ham madde fiyat oynaklıklarıyla karşılaşabilmekte ve bu da şirketlerin mali bünyesine olumsuz olarak yansımaktadır.
İşletme Riski: Şirketlerin yanlış ürün, müşteri segmenti, lokasyon ya da teknoloji seçme riskidir. Temel olarak en başta yapılacak yanlış bir seçim, işletme riskini oluşturmakla beraber bazı firmalar değişen talep ya da teknolojik koşullara ayak uyduramamaktadır. Her iki durumda da şirketlerin zarar etme hatta batma riski işletme riski olarak tanımlanır. Bu tür bir risk için koruma sağlayacak herhangi bir türev ürün mevcut değildir. Dijital baskı sonrası varlığını sürdüremeyen Kodak firması işletme riskine bir örnek olarak verilebilir.
YAZAR
Burak Saltoğlu