Mahkeme, Devlet'in üç temel erkinden biri olarak yargı yetkisini kullanan, hukuki uyuşmazlıkları çözmek üzere yetkilendirilmiş, bir ülkenin siyasi yapısına ve hukuk anlayışına göre şekillenen yargılama makamıdır. Mahkemeler, somut bir olayda ortaya çıkan uyuşmazlık hakkında, hukuka uygun şekilde yargılama yaparak karar veren bağımsız ve tarafsız yargı organlarıdır. Hukukumuzda mahkeme yerine önceleri, daha çok yargılama faaliyeti ve sonucu anlamında "kaza" kelimesi ile onunla bağlantılı olan kadı kelimesine nispeten farklı terimler kullanılmış; özellikle son yüzyılda terim olarak mahkeme ifadesi yerleşmiştir. Hepsi birer mahkeme olan yüksek yargı yerleri içinse günümüzde Yargıtay, Danıştay, Sayıştay şeklindeki ifadeler kullanılmaktadır. Anayasa yargısı bakımından tercih edilen terim ise Anayasa Mahkemesi'dir.
Yargı yetkisi ve bu yetkiyi kullanan bağımsız mahkemeler aynı zamanda bir ülkenin bağımsızlığının da göstergesidir. Yargı yetkisi tam olmayan ve bağımsız mahkemeleri bulunmayan bir ülkede tam anlamıyla bağımsızlıktan ve hukuk devletinden de söz edilemez.
T.C. Anayasası'na göre mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usûlleri ancak kanunla düzenlenebilir. Hukuk devleti ile kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı olarak mahkemelerin kuruluşu ve işleyişi konusunda yasama organı asıl yetkili olup idari işlemlerle mahkemelerin kurulması ya da onların işleyişi düzenlenemez. Yine bu teminat kapsamında, hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci tarafından yargılanamaz; bir kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuracak şekilde olağanüstü yargı mercileri de kurulamaz. Bir hukuk devleti içinde, bireyler haksızlığa uğradıklarında, şartları kanunlarda belirlenmiş istisnai özel durumlar dışında (meşru müdafaa, ızdırar hali gibi), bizzat kuvvet kullanarak hakkın yerine gelmesini sağlayamazlar, bağımsız mahkemeler aracılığıyla bunu gerçekleştirmelidirler. Bu bağlamda mahkemeler, temel bir hak olan hak arama özgürlüğü ve adalete erişimin ortaya çıktığı yerlerdir. Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Bunun sonucu olarak da hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. Üç temel kuvvet içinde, gerektiğinde yasama ve yürütmeyi de denetleyen yargı, diğer iki kuvvete karşı mesafeli ve bağımsız bir konumdadır. Temelini Anayasa'da bulan, hukuk devleti için vazgeçilmez bu açıklamalar, aynı zamanda adil yargılanma hakkına da esas olan hususlardır.
Toplum düzeninin sağlanması için devletin temel yapısı içinde yer alan yargı, millet adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır. Mahkemelerin millet adına hareket etmesi ve onun adına hüküm vermesinin anlamı, Devlet'in bir uyuşmazlığın tarafı olması ve kamu gücünün kullanılması halinde, yargının Devlet'e karşı da bağımsız ve tarafsız davranabilmesini sağlamaktır. Adalet Bakanlığı, yargının altyapı ve diğer destek hizmetlerini sağlamakla görevli olup bağımsız yargının bir parçası, mahkemelerin amiri konumunda değildir; sadece idari işler bakımından yetkisi bulunmaktadır. Zira mahkemeyi şahsında temsil eden ve yargı yetkisini kullanan hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama organında dahi yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Gerek mahkemeler gerekse orada görev yapan hakimler için özel birtakım teminatlar öngörülmüştür. Bu teminat ve özel düzenlemeler, mahkemelere ve hakimlere imtiyaz için değil, yargının sağlıklı, doğru, bağımsız ve tarafsız çalışması amacına hizmet etmek için kabul edilmiştir.
Mahkeme, yargılamanın kurumsal yapısını ifade etmektedir. Mahkemenin yargı fonksiyonunu şahsında gerçekleştiren kişi ise hakimdir. Bu sebeple mahkemeye ilişkin düzenlemelerin birçoğu hakimler, hakimler için yapılan düzenlemelerin bir kısmı ise mahkemeleri de kapsamaktadır. Mahkemenin yargılama ve karar sürecinde, hakimle birlikte yargılamayı resmileştiren ve tutanak altına alan zabıt katibi görevlidir. Ayrıca mahkeme işlemlerinin yerine getirilmesini sağlamak üzere, hakimin kontrolünde, başında yazı işleri müdürünün yer aldığı yazı işleri (mahkeme kalemi) görev yapmaktadır. Yazı işlerinde yeteri kadar personel, özellikle duruşma düzenini sağlamak ve hakime yardımcı olmak üzere mübaşir görev yapmaktadır.
Mahkemenin unsuru olmamakla birlikte, ceza yargılamalarında kamu adına iddia makamında Cumhuriyet savcısı yer alır. Cumhuriyet savcılığı, karar mercii olan mahkemenin değil, yargılamanın bir parçasıdır. Davalarda tarafları temsil yetkisine sahip bulunan ve bu konuda tekel hakkı olan avukatlar görev yapar. Avukatlar da mahkemenin doğrudan bir parçası değildir, ancak yargılamada bağımsız savunmayı temsil etmesi sebebiyle yargılamanın unsurudur. Mahkemede bir yargılama yapıldığında iddia, savunma ve karar üçlüsü ortaya çıkar.
Hukuk devletinde mahkemeler keyfilikten uzak, bağımsız ve tarafsız hareket edebilmeli, adil yargılanmayı gerçekleştirebilmelidir. "Bir ülkede mahkemelerin varlığı o ülkede adaletin olduğu anlamına gelmez; sadece adalete bir şans verildiğini gösterir" sözü, bu açıdan önemlidir. Mahkemelerin hukuk devleti anlamında bu işleyişi, bugün artık sadece iç hukukla değil, uluslararası hukukla da güvence altına alınmıştır.
Mahkemelerin yapısı ve genel anlamda "yargı örgütü" değerlendirildiğinde ilk vurgulanması gereken mahkemelerin, özellikle hukuk devletini gerçekleştirmek ve adil yargılamayı da sağlamak bakımından kendi içinde yargılama seviyesi, uzmanlık, denetim çerçevesinde farklı ayrımlara tabi tutulduğudur. Bazı ülkelerde yargı birliği şeklinde mahkeme sistemi söz konusudur. Ülkemizde olduğu gibi bazı ülkelerde ise yargı ayrılığı esas alınmıştır. Yani, farklı konularda ve alanlarda oluşmuş farklı yargı kolları ve bunlara ilişkin genel mahkemeler ile özel mahkemeler kurulmuş; ayrıca denetim için de üst yargı organları ve yüksek mahkemeler mevcuttur.
Tarihsel sürece bakıldığında Osmanlı İmparatorluğu, hatta daha önceki dönemlerde yargılama mercii olarak asıl görevli olanların kadılıklar olduğu görülmektedir. Ancak kadı, yargı görevi dışında da bazı görevler üstlenen bir kişiydi. Bugünkü anlamda mahkeme teşkilatının temelleri, Tanzimat Fermanı'ndan sonraki adli alana da yansıyan ıslahat çalışmalarıyla atılmış, nizamiye mahkemeleri ve buna bağlı bir mahkeme sistemi oluşturulmaya başlanmıştır. Bu mahkemeler İmparatorluk yapısı içinde farklılıklar göstermiş, farklı dereceler ve görevlerle donatılmış mahkeme ve yargı mercileri oluşturulmuştur. O günkü sistem içinde, zamanla özellikle ticari davalar başta olmak üzere bazı yargılamalarda farklılıklar azaltılsa da, müslümanlarla gayrımüslimler bakımından mahkemeler ve yargılamalar farklılık gösterebilmekteydi. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bu teşkilatlanma esas alınmışsa da, 1924'te çıkarılan Mehakim-i Şer'iyyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Dair Ahkamı Muaddil Kanun ile adliye teşkilatında köklü değişiklikler yapılmış, istinaf ve şer'iyye mahkemeleri ile nizamiye mahkemelerinin varlığı sona ermiştir. Bugünkü mahkeme teşkilatının temelini bu düzenleme oluşturmaktadır. Daha sonra farklı kanunlarla gerek ilk derece mahkemeleri gerekse üst derece ve temyiz mahkemeleri düzenlenmiştir.
Yargı teşkilatı yargılama derecelerine göre, mahkemenin çalışma şekline göre, yargı kollarına göre, uzmanlığa göre birtakım ayrımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayrımlar içinde en yaygın olan ve hemen hemen her ülkede geçerli bulunan, ilk karar mercii ve yargılama makamı olan ilk derece mahkemeleri ile üst derece ve duruma göre yüksek mahkemeler bakımından yapılan ayrımdır. Bugün tek dereceli yargılama, istisnai durumlar dışında hemen hemen terk edilmiştir. Ülkelere göre iki dereceli veya üç dereceli bir mahkeme teşkilatı söz konusudur. Ülkemizde adli ve idari yargıda ilk derece mahkemeleri (bidayet-hüküm mahkemesi), bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri (ikinci derece-istinaf), Yargıtay ve Danıştay (üçüncü derece-temyiz) şeklinde üç dereceli bir yargı teşkilatı kurulmuştur. Ayrıca anayasal denetim bakımından anayasa yargısı için Anayasa Mahkemesi; yargı kolları arasındaki uyuşmazlıklar için Uyuşmazlık Mahkemesi, mahkeme niteliklerinde bazı tartışmalar olsa da hesap yargısı olarak Sayıştay ve seçim yargısı olarak Yüksek Seçim Kurulu mevcuttur.
Mahkemeler, tek ve toplu mahkeme olarak örgütlenebilmektedir. İlk derece genellikle tek hakimli (özellikle ağır ceza mahkemeleri ve duruma göre bazı özel mahkemeler hariç), istinaf ve temyiz mahkemeleri ise heyet halinde çalışan toplu mahkemelerdir. Ayrıca genel mahkemeler yanında konu, kişi, uyuşmazlık gibi hususlar dikkate alınarak uzmanlık mahkemeleri, özel mahkemeler kurulabilmektedir. İstinaf ve temyiz aşamasında da uzmanlığa göre daireler şeklinde çalışma söz konusudur.
YAZAR
Muhammet Özekes