Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Bölgeselcilik Nedir?

        Birbirlerine coğrafi olarak yakın ülkelerin çıkar ve amaçları doğrultusunda girdikleri iş birliği ilişkilerini ifade eder. 1990'lı yıllardan günümüze küreselleşen dünya ekonomisi içinde ulus devletler güvenlik tehditlerine, küresel risklere ve sorunlara, ekonomik krizlere ve dalgalanmalara karşı korunmak için tek başlarına hareket etmek yerine kolektif eylem mekanizmaları oluşturmayı ve bölgesel iş birlikleri kurmayı tercih etmişlerdir. Ülkelerin özellikle ekonomik alanda ve ticaret ilişkilerinde kurdukları iş birliği sonucunda ortaya çıkan karşılıklı yarara ve kazanca dayalı bölgesel iş birliğinin yanı sıra ortak kimlik ve kültüre dayalı ya da politik uyumu hedefleyen bölgeselleşme süreçleri de vardır. Bölgeselcilik küreselleşmenin dinamiklerini belirli bir coğrafyada bulunan devletler arası ve bu coğrafya ve diğerleri arasındaki ilişkileri anlamak ve çözümlemek için önemli bir analitik zemin yaratmıştır.

        "Bölgesel diyalog", "bölgesel iş birliği" ve "bölgesel bütünleşme" olmak üzere en az üç önemli bölgesel örgütlenme biçiminden söz edilebilir. Bu iş birliği biçimleri arasındaki ortak nokta, hepsinin ekonomik alanda ve ticaret ilişkilerinde serbestleştirme getirmesi ve karşılıklı kazanca dayalı ağlar yaratmasıdır. Aralarındaki fark ise bu iş birliğinin siyasal ve hukuksal anlamda ne kadar derin ve güçlü olduğuyla ilgilidir. Günümüzde bölgesel diyaloğa örnek olarak Güney Asya ve Pasifik ülkeleri arasında gerçekleşen Asya - Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) verilebilir. Bu birliğin amacı üye ülkeler arasında yalnızca ticaret alanında iş birliğini artırmaktır. APEC, karşılıklı ticaret temelli serbestlik ilişkisi üzerinde gerçekleştirilen, yani çok derin olmayan, esnek bir bölgesel diyalog olarak tanımlanabilir. Buna karşılık, Amerika Birleşik Devletleri, Meksika ve Kanada arasındaki ticaret iş birliğini kuran Kuzey Amerika Serbest Ticaret Birliği (NAFTA) daha güçlü bir bölgesel iş birliğidir. NAFTA sadece serbest ticaret değil, istihdam, hizmet alma ve yatırım alanlarında da ortak eyleme dayanan bölgesel iş birliği örgütü niteliği taşımaktadır. Bölgesel bütünleşme ise en derin ve en güçlü bölgesel yapılanma ve iş birliği biçimidir. Bu yaklaşımı bugün Türkiye'nin de tam üyelik için aday olduğu, Avrupa ülkelerinin çoğunu kapsayan Avrupa Birliği (AB) içinde görebiliriz. Avrupa Birliği 2. Dünya Savaşı sonrası yıkılan Avrupa'nın yeniden bölgesel olarak kalkınmasını, savaşın yıkıcı etkilerinden kısa sürede kurtulmasını ve olası yeni bir savaş riskini engellemeyi amaçlayan, ülkeler arasındaki iş birliğini ve karşılıklı bağımlılığı artırmayı hedefleyen bir bölgesel iş birliği projesi olarak ortaya çıkmıştır. Ekonomik bütünleşme ile başlayan AB projesi, nihai olarak siyasal bütünleşmeyi de hedeflemektedir. Temel amaç, AB'ye üye ülkeler arasında idari, siyasal ve hukuksal alanlarda bütünleşmeyi sağlamak olduğu için gerçekleştirilmesi zor ve sıkıntılı bir bölgesel yapılanma biçimidir. Çünkü süreç içerisinde bütün üye ülkeler ulusal sistemlerini diğer üye ülkelerle uyumlu kılmak zorundadır.

        2020'de başlayan ve hızlı bir şekilde pandemiye dönüşen COVID-19 olgusu ve onu takip eden milliyetçilik ve içe kapanma, bölgeselleşmenin kurumsallaşmasını zayıflatma potansiyeline sahiptir. Avrupa Birliği içindeki tartışmalarda da gördüğümüz gibi, bölgesel örgütlenme isteğinde olan ulus devletler kriz dönemlerinde kendi içlerine dönebilmektedir; siyasi ve hukuksal anlamda bütünleşme isteklerinden vazgeçebilmektedir. 2008'deki küresel ekonomik krizin Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya'da çok ciddi yaşanması, Yunanistan ve İtalya'da krize çözüm amacıyla, var olan hükûmetlerin yerlerine seçilmemiş teknokrat hükûmetlerin getirilmesi, Brexit süreci ve üye ülkelerin yaşanan uluslararası kriz ve problemlere birlik içinde değil tek başlarına çare bulma eğilimi göstermeleri AB projesinin geleceği hakkında kuşkular ortaya çıkarmaktadır. Şüphesiz bu kuşkular AB projesinin bitmesi anlamına gelmez ama projenin geleceğinin daha güçlü ve derin bir bütünleşmeye mi yoksa daha esnek ve geniş bir bütünleşmeye mi doğru evrileceği sorusu üzerinde tartışmalar yaratmaktadır. Bu ve benzeri durumlar ulus devlet ötesi ve ulus-üstü bir siyasi bütünleşmenin ekonomik alandaki bütünleşmeden çok daha zor olduğunu ortaya koymaktadır. Bu da bize küreselleşme süreci içinde yaşanan tüm değişim ve dönüşüm süreçlerine rağmen ulus devletlerin önemini kaybetmediklerini göstermektedir.

        YAZAR

        E. Fuat Keyman