Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Gelişim Kuramları Nedir?

         

        İnsanın doğum öncesinden yaşlılık dönemine kadar geçen sürede fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimini ve bu gelişimi etkileyen faktörleri açıklamak için geliştirilen kuramlardır. Evren ve doğadaki pek çok şey gibi, kendi doğasını ve gelişimini anlamak da insanoğlu için temel bir soru olmuştur. Felsefede farklı şekillerde ele alınan bu konu, psikolojide de sistematik düşünceler biçiminde ortaya konulmuştur. İnsanın gelişimini ele alan kuramların bazıları bütüne odaklanarak insanın genel olarak farklı alanlardaki psikolojik özelliklerindeki değişimi açıklamayı hedeflerken, bazıları daha spesifik olarak belli özelliklerin gelişimine dair savlar içermektedir. Örneğin gelişim kuramları arasında yer alan, Ivan Pavlov, John Watson ve B. Frederic Skinner gibi pek çok farklı ismin önderliğini yaptığı Öğrenme Kuramı insanın genel olarak tüm davranış ve özelliklerinin gelişimini açıklamayı amaçlar. Öte yandan, Jean Piaget'nin Bilişsel Gelişim Kuramı spesifik olarak bilişsel becerilerin gelişimine ve özellikle bebeklik ve çocukluk dönemlerindeki bilişsel gelişime bakar.

        Gelişim kuramları bu şekilde genel veya spesifik olarak ele alınabileceği gibi, insan gelişiminin altında yatan temel mekanizmaya dair argümanlarına göre de ayrıştırılabilir. Örneğin çocukluktaki deneyimlerin insanın yaşam boyu gelişiminde ne kadar belirleyici olduğu, çocukluktan sonraki güncel yaşantıların beceri, davranış ve kişilikte ne kadar değişime sebep olabileceği konusunda da gelişim kuramları ayrışmaktadır.

        İnsan gelişimini açıklayan belli başlı kuramlardan biri olan psikanalitik kuram çocukluğa, özellikle erken çocukluk dönemine vurgu yapmaktadır. Psikanalitik kuram, temelini, Sigmund Freud'un hastalarıyla yaptığı klinik çalışmalardan ve gözlemlerinden alır ve çocukluk deneyimlerinin ve bilinçaltındaki isteklerin davranış üzerinde kuvvetli etkisi olduğu savı üzerine kuruludur. 

        Freud, insan gelişiminin belli bir sırayı izleyen aşamalar halinde anlaşılabileceğini önermiştir. Psikanalitik kuramda, Freud'un psikoseksüel gelişim aşamaları ismini verdiği bu süreçlerin her birini karakterize eden çatışmalar, insanın davranışı ve kişiliği üstünde hayat boyu sürecek etkilere sahiptir. Freud, insan gelişiminin tümünü belirleyen deneyimleri altı aşama ile sınırlı tutmuştur: Oral dönem (0-2 yaş), anal dönem (2-4 yaş), fallik dönem (4-6 yaş), gizlilik (latans) dönemi (6-12 yaş) ve genital (ergenlik) dönem (12-22 yaş). Ancak Freud'a göre, bu aşamalar içerisinde ilk üç dönem özellikle etkilidir; hayatın ileriki dönemlerinde görülen davranış ve kişilik özelliklerimiz ilk beş-alt yıldaki deneyimlerimizden kuvvetli şekilde etkilenir. Her bir dönemi belirleyen temel bir güdü (dürtü) vardır ve bu güdünün çocuğa bakım verenler (anne gibi) tarafından uygun olarak karşılanıp karşılanmadığı sağlıklı psikolojik gelişimini etkileyecektir. Her bir psikoseksüel gelişim aşamasında baskın olan güdünün yetersiz veya aşırı karşılanması durumunda yaşanan fiksasyon (saplanma), gelişimin sağlıklı ilerlemesi için engel teşkil eder.

        Freud'un psikanalitik kuramını takip eden ama bazı temel argümanlarda ayrışan birçok önemli neo-analitik kuram vardır. Bu kuramlardan insan gelişimini açıklamayı merkeze alanlardan biri Erik Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramıdır. Freud'tan farklı olarak Erikson insanın gelişimini bebeklikten ileri yetişkinliğe kadar tüm evreleri kapsayacak şekilde sekiz aşamada ele alır. Her bir aşamada gelişimin sağlıklı olmasını belirleyen bir çatışma tanımlanmıştır ama bu çatışma Freud'un kuramından farklı olarak biyolojik değil sosyal temellidir ve yine her çatışmanın uygun şekilde çözümlenmesi, gelişimin ilerleyerek sürmesini mümkün kılar. Erikson'a göre her bir aşamadaki temel meseleler şunlardır: 1- umut - güven ya da güvensizlik (0-1 yaş); 2- özerklik ya da utanç ve kararsızlık (2-3 yaş); 3- girişim ya da suçluluk (3-5 yaş); 4- beceri ya da aşağılık duygusu (6-11 yaş); 5- ego kimliği ya da rol karmaşası (11-20 yaş); 6- yakın ilişkiler ya da soyutlanma (genç yetişkinlik dönemi); 7- üretkenlik ya da kısırlık (yetişkinlik dönemi); ve 8- ego bütünleşimi ya da umutsuzluk (yaşlılık dönemi). Erikson'un kuramında ergenlik dönemindeki kimlik gelişimi meselesi önemli bir gelişimsel aşama olarak dikkat çekmektedir. 

        Klasik (davranışçı) öğrenme kuramı, insanın gelişimini incelerken gözlemlenebilen ve ölçülebilen davranışlara odaklanır, soyut herhangi bir kavramın bir bilim olan psikolojinin odağında olmaması gerektiğini iddia eder. Bu kurama göre bir davranış belli koşullarda deneyim ile öğrenilebilir. Bu Pavlov'un kuramında klasik koşullanma, Skinner'ın kuramında ise edimsel koşullanma şeklinde olur. Problemli olarak görülen davranışların veya kişilik bozukluklarının temelinde yanlış öğrenme vardır. Koşulların değişmesine bağlı olarak ise öğrenilen yani edinilen davranış sönebilir ve sonra tekrar öğrenilebilir. Öğrenme kuramında öğrenme, sönme ve yeniden öğrenme her yaşta olabilir ve dolayısıyla değişim her daim mümkündür. 

        Albert Bandura'nın Sosyal Öğrenme Kuramı ise gelişimi açıklarken, bu öğrenme kuramlarının çatısını temel alır ve gözlemleme ve modelleme yoluyla öğrenmeye vurgu yapar. Ancak insan gözlemlediği her davranışı eşit kuvvette öğrenmez, maruz kaldığı her insanı ve davranışını modellemez. Dolayısıyla yeni davranışın edinimi, basit bir koşullanma, ödül-ceza sistemi veya taklitten ötedir; kişinin bilişsel ve içsel süreçleri hangi davranış ve özelliklerin kazanılacağında belirleyici rol oynar. Sosyal Öğrenme Kuramına göre gelişim davranışsal, bilişsel (algı ve eylemleri şekillendiren bilişsel ve içsel süreçler) ve çevresel etkilerle ve bunların karşılıklı etkileşimiyle mümkün olur. Gelişim her zaman gözle görülmez, edinim ile var olan repertuara eklenen bir bilgi, beceri veya davranış dışsal ve içsel durumların değerlendirilmesine bağlı olarak güdülenme ile ilgili süreçleri (motivasyonu) etkiler ve belki hiçbir zaman gösterilmeyebilir. Dolayısıyla, klasik öğrenme kuramından farklı olarak Bandura'ya göre gelişim her zaman gözlemlenir ve ölçülür değildir.

        Bağlanma Kuramı, analitik temele oturarak sosyal ve duygusal gelişimi açıklayan post-Freudyen bir kuram olmakla beraber, bir bilim insanı olan John Bowlby'nin sistem kuramı, öğrenme kuramı ve bilişsel psikolojiye olan ilgisinden unsurlar da taşır. Temel olarak dayandığı sav, anne ve çocuk arasında kurulan güvenli bağlanma ilişkisinin çocuğun sağlıklı psikolojik gelişiminin temelini oluşturduğudur. Bebeğin birincil bakım verenle (bu genel olarak anne olarak tanımlanır) arzu ettiği yakınlığı kurmak için gösterdiği davranışların tümü bağlanma davranışı olarak kavramsallaştırılır. Bakım verenin bebeğin bu sinyallerine duyarlı olması ve uygun şekilde cevap vermesi, bebeğin bakım vereni güvenli bir liman olarak algılamasına, gerektiğinde orada olacağı bilgisi ile dünyayı keşfe çıkmasına yol açar. Bu ilişki sırasında bebek kendine, diğer insanlara ve dünyaya dair bilişsel temsiller (içsel işleyen model) geliştirir; bu bilişsel temsiller ileriki gelişim dönemlerinde de kişinin kendini, diğer insanları ve dünyayı nasıl algıladığını belirleyecek, psikolojik gelişimini etkileyecektir.  

        Jean Piaget'nin Bilişsel Gelişim Kuramı, bilişsel gelişimi bebeklikten ergenliğe kadar dört ana evre ve alt-evreleri şeklinde incelemiştir. 1- duyusal motor dönem (0-2 yaş); 2- işlem öncesi dönem (2-5/6 yaş); 3- somut işlemler dönemi (6/7-11/12 yaşlar); ve 4- soyut işlemler dönemi (11/12 ve sonrası). Piaget'e göre, bilişsel beceriler çocuğun pasif bir alıcı olarak uyarana maruz kalması sonucu değil, çocuğun bir araştırmacı gibi çevresiyle aktif olarak kurduğu ilişki sürecinde gelişir. Gelişimi evreler halinde ele alan diğer kuramlar gibi Bilişsel Gelişim Kuramı da aşamaların evrensel olduğunu önermektedir. Piaget'e göre, bilişsel gelişim sürecinde kazanılan beceriler farklı kültürlerde benzerdir, fakat bu becerilerin gelişim hızları kültüre göre farklılık gösterebilir, daha erken veya daha geç kazanılabilir. 

        Lev Vygotsky'nin Sosyokültürel Gelişim Kuramında ise vurgu bundan farklıdır. Vygotsky, çocuğun yaşadığı kültürel bağlamın özelliklerine göre çocuğun gelişiminin farklı şekillenebileceğini söyler. Kültür, deneyimleri şekillendirir ve gelişim, bu bağlamda gerçekleşir; dolayısıyla gelişimi anlamak için bağlamın sosyal ve kültürel özelliklerine bakmak gerekir. Bu sav ile bağlantılı olarak Vygotsky gelişimi belirli evreler halinde ele almaz ama çocuğun kendinden yaşça büyük veya gelişimsel olarak daha ileri olan kişilerle ilişkilerinin (dikey ilişki), gelişimi destekleyici olduğunu belirtir.  

        Urie Bronfenbrenner'in Biyoekolojik Sistemler Kuramı ise çocuğu ortaya alarak gelişime etki eden tüm çevreleri yakından uzağa doğru farklı katmanlarda ele alır. Mikrosistem çocuğun içinde yaşadığı, aktif olarak yer aldığı ev, mahalle, okul gibi bağlamları anlatır. Mezosistem, farklı mikrosistemler arasındaki bağlantıyı ifade eder. Ekzosistem, çocuğun içinde doğrudan yer almadığı ama ilişkide olduğu insanların yer aldığı, dolayısıyla kendisine dolaylı olarak etki eden bağlamları (ebeveynin iş yeri ve çalışma koşulları gibi) anlatır. Makrosistem, daha soyut olan çocuğun yaşadığı ülkenin ideoloji ve kültürünü tanımlar. Kronosistemin iki unsuru vardır; biri, çocuğun yaşadığı çağın özellikleri (internet ve akıllı telefonların yaygınlaştığı teknoloji çağı gibi); diğeri ise belli olayların çocuğun hayatında hangi yaş döneminde olduğudur (anne-babanın çocuk kaç yaşındayken boşandığı gibi). Tüm sistemler birbirleriyle karşılıklı ilişki içerisindedir ve birbirlerini değiştirme potansiyeline sahiptir. Her biri doğrudan veya dolaylı şekilde çocuğun gelişimine etki ederler. 

        YAZAR

        Ayşe Bilge Selçuk