Genel anlamıyla akılcılık anlamına gelen Latince kökenli felsefi bir terimdir. TDK'ya göre rasyonellik, aklın kurallarına uygun olan, tutarlı, mantık çerçevelerine uygun anlamı taşır. Descartes, Leibniz, Spinoza ve Kant gibi düşünürlerin genel yaklaşım biçimi rasyonellik olarak ifade edilebilir. Max Weber, idealize edilmiş dört rasyonalite türü tanımlamıştır. Aydınlanma çağının hakim fikri olan rasyonellik birçok disiplinde kullanılır.
Iktisadi rasyonellik; belirli bir maliyetle en yüksek tatmin düzeyine ulaşmayı hedefleyen davranış şeklinde tanımlanabilir. İktisat; insanoğlunun sınırsız olduğu kabul edilen ihtiyaçlarının dünyanın sınırlı kaynaklarıyla en yüksek seviyede karşılanması şeklinde tanımlandığında, rasyonellik kavramı iktisadın temeli kabul edilebilir. Bir verimlilik ölçütü olarak muhasebede rasyonellik; eldeki üretim faktörleri ve teknikleriyle mümkün olan en yüksek toplam üretimin yapılmasını ifade eder.
Iktisadi rasyonellik kavramının iki unsuru olan en düşük maliyet ve en yüksek fayda açısından bakıldığında, birden fazla rasyonellik teriminden bahsetmek gerekir. Bir firma ve şirket faydası söz konusu olduğunda bireysel rasyonellik söz konusudur. Bir görüşe göre, herkes kişisel faydasını ençokladığında toplam fayda da en yüksek seviyeye ulaşmış olur. Ancak bireysel rasyonellik toplum veya tabiat ile çelişebilir. Bir kişinin daha az vergi ödemesi veya bir fabrikanın arıtma tesisi maliyetine katlanmak yerine atıklarını doğaya bırakması kendileri açısından rasyoneldir. Toplumun geneli için, kolektif veya sosyal rasyonellik kavramları öne çıkar. Bazı üyelerinin refahını ve gelirlerini azaltmadan çoğunluğa en yüksek tatmin imkanını sağlamak kolektif rasyonelliğin başlıca amacıdır.
İktisat, temel varsayım olarak insan davranışlarını rasyonel kabul eder. Klasik görüşe göre bireyler, alacakları kararlarda rasyonel davranırlar. Bu düşünce, karar alıcıların her türlü bilgiye tam olarak vakıf oldukları varsayımını da içerir. İktisatta rasyonellik kavramının uç noktası rasyonel beklentiler teorisidir.
Makro iktisadi modellerde sıklıkla başvurulan rasyonel beklentiler teorisine göre, bütün veriler açıklandığı takdirde piyasadaki karar alıcılar, olaylar hakkında en az ekonomiyi yönetenler kadar bilgi sahibi olurlar. Bu durumda piyasadaki karar alıcılar, ekonomi yönetiminin alacağı önlemlerin etkilerini önceden tahmin edebilir ve ona göre davranırlar. Örneğin hükûmet ekonomiyi büyütmek için tüketimi arttırma kararı verip merkez bankası da bu karar doğrultusunda para arzını ekonomik büyüme oranından fazla arttırdığında, piyasadaki karar alıcılar bu yaklaşımın enflasyon yaratacağı beklentisine girerler ve ürünlerinin fiyatlarını yükseltirler. Sonuçta enflasyon ortaya çıkar. Beklenti ne yönde ise gerçekleşme de o yönde olur.
Bireyler fayda-maliyet analizi yapma ve kendi menfaatine en uygun olanı seçme yeteneğine sahip olsa da, her tür bilgiye tam olarak sahip olmadıkları takdirde rasyonel karar alamazlar. Rasyonel beklentiler teorisinin zayıf noktası, her tür bilginin herkes için ulaşılabilir olduğu varsayımıdır.
Davranışsal iktisatçılar klasik görüşe bazı noktalardan karşı çıkarlar. Gerçek hayatta bireyin karar sürecini etkileyerek rasyonel kararlar vermesini engelleyen faktörler vardır. Herkesin her tür bilgiye tam olarak sahip olmasının imkansızlığı nedeniyle ortaya çıkan piyasa aksaklıkları yanında bazı psikolojik faktörler bireylerin rasyonel kararlar vermelerini zorlaştırır. Kahneman ve Tversky gibi psikolog ve davranışsal iktisatçıların çalışmalarında insanların karar alma sürecinde rasyonellik ilkesine uygun davranmadıklarını gösteren örnekler boldur. Finansal kriz dönemlerindeki aşırı tepkiler de insanların kararlarındaki rasyonelliğin sorgulanmasını gerektiren tecrübeler sunmaktadır. Bu örnekler çerçevesinde bireylerin tercihlerindeki rasyonellik kavramına karşı sınırlı rasyonellik kavramı geliştirilmiştir.
Sınırlı rasyonellik, bireyin gelecekte nasıl davranacağı varsayımından değil, nasıl davrandığı örnekleri üzerinden yola çıkar. Bu kavrama göre, insanın öğrenme kapasitesinin bir sınırı vardır, her şeyi bilmesi zordur. Her şeyi öğrenmeye çalışıp rasyonel tercihte bulunmaya kalkışsa bile bu süreç aşırı maliyetli olacağı için rasyonel değildir. Bu nedenle sınırlı rasyonellik varsayımı altında, iktisadi aktörlerin karar verirken en iyiye değil kendilerini tatmin eden, yeterince iyi alternatife odaklanması gerekir. Kısıtlar dünyasında yaşayan bireyin davranışları için daha uygun olanı budur. Dengeden uzaklaştığında piyasalara müdahalenin gerekli olduğunu savunan Keynesyen iktisat sınırlı rasyonellik yaklaşımını kabul eder.
Iktisadi rasyonellik kavramı, sınırsız yeteneklerle ve her tür bilgiyle donatılmış, çevresel ve psikolojik faktörlerden izole bir insan varsayar. Söz konusu kavram iktisadi aktörler için tutarlı olsa da Neoklasik iktisat varsayımlarında bireyin dış çevreden ve öğrenme eğilimlerinden etkilenebileceği göz ardı edilir.
YAZAR
Celali Yılmaz