Turizmde Çeşme-Bodrum dertli, Antalya'da yüzler gülüyor
Türkiye'de turizm denince akla gelen Çeşme ve Bodrum'da haziran ve temmuz aylarında görülen zayıflama dikkat çekmişti. Özellikle yüksek fiyatlar nedeniyle yerli turistlerin bölgeden uzaklaştığı konuşulurken ağustos ayında doluluk oranlarının arttığı gözlemleniyor. Turizmdeki son durumu Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, TÜRSAB Bodrum Bölge Temsil Kurulu Başkanı Mustafa Demir ve TÜRSAB İzmir Bölge Temsil Kurulu Başkanı Kıvanç Meriç'e sorduk. Kavaloğlu, Antalya'da ziyaretçi sayısında geçen yılı aştıklarını belirtirken; Bodrum'da Demir, Çeşme'de ise Meriç, yaz sezonunda beklentilerin karşılanamadığını ifade etti
Yaz sezonunda hıncahınç kalabalık olarak görmeye alıştığımız Bodrum ve Çeşme gibi tatil merkezlerindeki boşluk bu yaz en çok konuşulan konular arasındaydı. Tatilcilerin yüksek fiyatlar nedeniyle bölgeyi tercih etmemesinin işletmecileri zor duruma soktuğu görüldü. Bayramların da olduğu bu dönemde otel dolulukları beklentilerin çok uzağında kaldı.
Ağustos ayında ise bölgede doluluk oranları normale dönse de turizmciler, geride kalan sezon ve gelecek için dertli. Yabancı turistlerin daha çok tercih ettiği Antalya'da ise aynı durum yaşanmazken son durumu turizmcilerle konuştuk.
Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, TÜRSAB Bodrum Bölge Temsil Kurulu Başkanı Mustafa Demir ve TÜRSAB İzmir Bölge Temsil Kurulu Başkanı Kıvanç Meriç, bölgelerindeki son durumu aktardılar.
TÜRSAB İZMİR BTK BAŞKANI MERİÇ: TEMMUZ-AĞUSTOS DÖNEMİNDE FİYAT AVANTAJIMIZI KAYBETTİK
Şu an zaten sezon sonuna geldik, fiyatların yine düşmeye başladığı döneme girdik. Bununla birlikte bir hareketlenme var, iç pazarda da var, dış pazarda da var. Bu şekilde de devam eder diye düşündüm. Sezon uzadı, yaz uzadığı için. Fiyatlar eylül ayına girdiğimizde yüzde 25-30 düşüyor. Ekim ayında daha da hızlanacaktır. Yani sezon sonunu güzel kapatırız diye umut ediyorum. Tabii üzüldüğümüz nokta, temmuz-ağustos gibi en önemli 2 ayı çok verimli bir şekilde kapatamamamız. Tabii fiyatlar nedeniyle oldu bu. Bu sene temmuz-ağustosta fiyat avantajımızı kaybettik. Bizim en büyük avantajımız oydu. Türk turizmi kendini zaten o şekilde geliştirdi, en iyi hizmeti en uygun fiyatlarla verdi. En ucuz demiyorum, en uygun fiyatlarla rakip olduğumuz ülkelere karşılık en uygun şartları verdik. Çünkü şu an Akdeniz çanağında Türkiye ile yarışacak ülke yok, otel kalitesi açısından, insan kalitesi açısından... Bunun yanında fiyat anlamında da makul bir seviyede olmamız gerekiyor ama fiyatlarımız dövizin baskılanmasından dolayı çok yükseldi.
"2025'TE UMARIM BÜTÜN YILI KAYBETMEYİZ"
Biz bu sene temmuz-ağustosu kaybettik, diğer aylarda bir şekilde idare ettik ama 2025'te umarım bütün yılı kaybetmeyiz. Bütün sıkıntımız o şu an. Erken rezervasyonlar başladı, fuarlar hazırlanıyor, pazarlamalar olacak. Yeni anlaşmalar yapılıyor. 2025'i daha stabil, daha düzgün bir şekilde geçirmemiz için de ekonominin normal koşullara dönmesi gerekiyor. Amaç burada dövizin yükselmesi değil, amaç enflasyon kadar dövizin de yükselmesi. Biz enflasyon kadar dövizin yükselmesini istiyoruz ama biri yükseliyorsa diğeri aşağıda kaldığında sıkıntı başlıyor zaten.
"RESTORANLAR SEZONU KAÇIRDILAR"
Müşteri varsa restoranlara da kayıyor tabii. Yurtdışıyla bir artış var. İç pazar eylülün 15'ine kadar devam eder. Okulların açıldığı tarihe kadar iç pazar hareketlidir, işte biz onun sonuna geldik ve bu iç pazardaki müşteri aslında o gastronomiyi de aslında dolduruyor. Her şey dahil otelin dışına çıkıldığı andan itibaren zaten onlar da para kazanıyor ama yabancıyla onlar kazanamaz. Bodrum, Çeşme, Marmaris gibi yerlerde restoranlar sezonu kaçırdılar maalesef. Yabancılar yüzde 90'dan fazla her şey dahile gittiği için oteller dolar. Bu da güzel bir şey aslında, umut verici bir şey. İnşallah seneye de bütün yılı normal şartlarda götürürüz ve yine hak ettiğimiz yerde, dünyadaki ilk 5'te tekrar devam ederiz.
"YIL SONU HEDEFİNİN YÜZDE 10-15 SAPACAĞINI TAHMİN EDİYORUM"
Yıl sonu hedeflerini tutturabileceğimizi düşünmüyorum maalesef. Yüzde 10-15 sapma olacağını tahmin ediyorum. Şu an bile o rakamlar kendini göstermeye başladı. Genel olarak konuşuyorum, bu bölge zaten handikaplı bölge. Antalya bölgesi dolmadan bu bölgenin dolması zor. Antalya'daki otel standartları olsun, fiyat performansları olsun bu bölgeye göre daha iyi. Çünkü sezonu daha uzun. Antalya'da sezon 7-8 ay iken İzmir bölgesinde, Ege Bölgesi'nde 5 ay, 6 ay en fazla. Dolayısıyla bu maliyeti de artıran bir faktör. Ben genel Türkiye için konuşuyorum, umarım yanılırım.
AKTOB BAŞKANI KAVALOĞLU: ZİYARETÇİ SAYISINDA GEÇEN YILA GÖRE YÜZDE 10 ARTIŞ VAR
Antalya'ya gelen kişi sayısı 10.5 milyonu geçti bu hafta itibariyle. Bu da geçen seneye göre yüzde 10'luk bir artışa tekabül ediyor. Ruslar bir numara Almanlar 2 numara, İngilizler 3, Polonyalılar da 4. Bu yılın sonunda transit yolcular ve gurbetçilerimizin sayılarıyla birlikte 17 milyon kişiye ulaşmak hedefimiz. Bunu ulaşacağımızı düşünüyoruz.
Tabii ki FTI'ın iflası, Avrupa'nın üçüncü büyük tur operatörü, Almanya'dan bize çok konsantre olan bir operatörün iflası bizi tabii ki olumsuz etkiledi. Avrupa Futbol Şampiyonası ve Olimpiyatlar etkiledi ama temmuzun birinci haftası sonrasında tamamen yüksek sezon şartları gelişti.
"ERKEN REZERVASYONLAR OLMASAYDI ÇOK ZORLANIRDIK"
Ciddi anlamda bir rezervasyonlarla ilgili problemimiz yok, dolulukla da ilgili problemimiz yok. Erken rezervasyonlar olmasaydı biz bu sene çok zorlanırdık. Bir de yurtiçi pazar da hiç kötü gitmiyor. Yurt içi pazar çok iyi gidiyor. Erken rezervasyonla yüzde 70-80 daha indirimli fiyata satın alma imkanları oldu.
2025 yaz anlaşmaları başladı. Kışı söyleyeyim, kasım ayına konulan uçaklarla birlikte, hatta aralık sonuna kadar sezonun uzayabileceğini düşünüyoruz. Azalarak ama iklim şartları da izin veriyor.
2025 yazıyla da ilgili artık biz turizmciler hep öyle söylüyoruz; Allah'tan bir mani olmazsa, başımıza herhangi bir şey gelmezse iyi bir yıl geliyor diyebiliriz.
Kapıda vize olayı, tamamen magazinsel bir şey. Zaten Yunanistan'ı uzun zamandır tercih eden bir kitle var. O da bizim kitlemiz değil normal şartlarda. Sadece 'Türkiye pahalı olduğu için Yunanistan'a gidiyoruz'u kabul etmediğimizi beyan ettik. Yoksa Yunanistan'a giden bir kitle var. Biz kendi ülkemizin pazarlamasını yapıyoruz, onlar kendi ülkelerinin... Kapıda vize dediğimiz şey de tamamen Yunanlı turizmcilerin kendi hükümetlerine baskıyla yaptırabildikleri bir şey.
"DÖVİZ KURUNUN DÜŞÜK OLMASI BİZİ ÇOK OLUMSUZ ETKİLİYOR"
Döviz kurunun düşük olması ve enflasyonun çok yukarıda olması bizi çok olumsuz etkiliyor. Yani gelirlerimizi belli bir oranda artırıyoruz ama giderlerimiz maksimum derecede artıyor. Dolayısıyla bu bizi bir parça bizi yoruyor. Bir de ilave bir yük gelmeden tamamlayabilmek lazım. Rakiplerimizle bizi dengede tutan şey bizim maliyetlerimizin daha düşük olması ve daha uygun fiyata pazarlıyor olmamızdan geçiyordu. Şimdi artık fiyatlarımız yükseliyor. Avrupalı tur operatörleri de bizim fiyatlarımızın yükselmesinden şikayetçi.
Biz fiyatlarımızı döviz bazında daha fazla yükseltmemeliyiz. Avrupa'daki enflasyonun üzerinde dövize yüklenemeyiz ama bizim enflasyonumuz... Euro kurundan yüzde 15 kazanmışız, yüzde 15 de zam yapmışız ama maliyetlerimiz yüzde 80-100 artmış. Finansal anlamda açıklanabilir bir tarafı yok.
TÜRSAB BODRUM BTK BAŞKANI DEMİR: OTELCİLER BEKLEDİKLERİ İLGİYİ ALAMAYINCA İNDİRİME GİTTİLER
Şu anda otellerde yüzde 100'e yakın doluluk var. Şu anda durum toparlanmış görünüyor. Çünkü otelciler bayram döneminde bekledikleri ilgiyi alamadıklarından sonra fiyatlarda indirime gittiler. O indirim de piyasada ilgi gördü. Bütün ürünlerde fiyatı belirleyici satın alan insandır. Satın alan insan eğer bu fiyatı beğenmediyse satan mecburen ya boş tutacak ya da satın alacak insanın istediği fiyat seviyesine düşürmek zorunda. Hatta beklenen o ki eylül ayında yabancı turist akışında halihazırdaki sayıların biraz daha üzerine çıkılacak. Zaten şu andaki rakamlarımız geçen yılın yüzde 10-15 üzerinde. Yabancı turist bazında gelişler, uçak planlamaları 2 sene önceden yapıldığı için öyle günübirlik reaksiyon vermez. Ağustos ayında doluluklar iyi ama şu da var; 50-60 günlük doluluk 365 günlük bir yılı kurtarır mı? Onu bekleyip göreceğiz.
"DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE BEN BU KADAR ÇOK ÖDEDİM DİYE GÖSTEREN MİLLET YOKTUR"
Algıda seçicilik başladı artık. Ben hiçbir şeyin fiyatına bakmadan satın almıyorum ama maalesef Türk ekolünde şöyle bir şey var; 'Gidelim, hesaplar benden...", hesap geldiğinde bu ne? Önce bir hesabı kontrol etseydin, sipariş etmeden önce yiyeceğin ürünün fiyatını görseydin... Elle yazılan adisyonlarda bunlar var... Yoksa çoğu işletmede Bodrum'da girişte fiyat panosu var. Avrupa'da restorana girmeden önce size bir menü veriyorlar, fiyatlara bakıyorsunuz, seçiyorsunuz, ona göre uyarsa giriyorsunuz. İngilizler, burada mekanlara girerken diyor ki 'Biz 4 kişiyiz, şu 60 TL dediniz, ben 40 TL veririm' diyor, 'tamam' diyor, giriyor. Türklerin böyle daha bir restorana girmeden bir pazarlık yaptığını görmedim. Dünyanın hiçbir yerinde bakın ben şu kadar ödedim deyip adisyon paylaşan bir millet yoktur herhalde. Ben şöyle bir şey paylaşırım; bakın işte, 500 liralık bir tane ürünü ben 150 liraya aldım arkadaşlar diye... 150 liralık ürüne 500 TL verirsem utanırım, paylaşmam.
"YUNANİSTAN'A KAPIDA VİZEYLE 40 BİN KİŞİNİN GİTTİĞİNİ TAHMİN EDİYORUZ"
Kapıda vizeyle ilgili feribot işletmeleri ile geçen hafta toplantı yaptık. Türklerin gidişinde ortalama yüzde onluk bir artış var. Tahminimiz 40 bin kişi, sadece kapıda vizeyle, Bodrum, Kuşadası ve Marmaris'ten Yunan adalarına çıkış yaptı. Herkes Yunanistan'da restoranları karşılaştırıyor ama kimse çıkıp Rodos'ta 5 yıldızlı ultra her şey dahil otelde şu kadar ucuza kalıyorum demiyor. Yunanistan'da pansiyonda kalıyorsun, ondan sonra diyorsun ki bu kadar ucuz. Sahilde salaş bir restoranda menü paylaşıyorsun, buradaki Yalıkavak Marina'daki fiyatlarla karşılaştırıyorsun. Ben sizi Çökertme'de sahilde bir restoran götüreyim, aile işletmesi olan bir restorana götüreyim. Orada ne kuver yazıyorlar, ne servis ücreti yazıyorlar. A ile B'yi karşılaştırıyorsunuz. Şu bir gerçek; Yunanistan'da alkol fiyatları düşük, deniz ürünlerinin fiyatları düşük ama toplamda öyle bir fark yok.
Mesela Rodos'a tatile gideceksiniz 4-5 günlüğüne, 3 yetişkin ve çocukların vergileriyle git-gel 90 euro, toplam git-gel 500 euro. Onun yerine Dalaman'da bungalovda da 500 euroya 5 gün kalabilirim. Rodos için sadece feribota vereceğim o parayı. Kimse bunları konuşmuyor. Tabii ki komşu ülkeye gitmeyi tercih ederim. Ticaret her zaman iyidir. Oraya gidip kültürünü görüyorsunuz, coğrafyasından etkileniyorsunuz, deneyim yaşıyorsunuz. Orada gördüklerinle de Türkiye'ye katma değer katabilirsiniz. Fransa dünyada en çok turist çeken ülke. Yıllarca Fransa'dan bir buçuk milyon turist geldi. Yani bu Fransa'nın yetersizliğinden dolayı bize turistler geldi anlamında değil, insanlar artık değişik yerleri görmek istiyor. Yani Türkiye'den Yunanistan'a turistin gitmesi, Türk turizminin yetersizliğiyle illa bir bağdaştırmak yanlış.
"DENİZ, KUM, GÜNEŞ ÜÇGENİNDEN ÇIKMAMIZ GEREK"
Siz ne satıyorsunuz ve rakibiniz ne satıyor şu anda? Yani Çeşme ve Bodrum'un rakibi Santorini, Mikanos, Rodos... Şimdi Çeşme'nin bir avantajı var. Çeşme, rüzgar sörfü de satıyor, tamam mı? Romanya'da fuarda gördüm, adamlar koy koy benden daha iyi biliyor oraları. Çünkü rüzgar sörfü yapıyorlar. Türkiye'nin rüzgar haritasını benden daha iyi biliyorlar. Sen her yerde tekne turu, deniz, meyhane satarsan; Rodos'ta bunlar daha güzel... O yüzden insanlar oraya gidiyor. Muğla özelinde şunu söyleyebilirim; hava kalitesi olarak dünyada ilk 10'a girecek seviyede. Temiz, yeşil, havası olan bir il. Muğla'da dünyanın en güzel yürüyüş rotaları var. Ben Machu Pichu'ya gittim, yürüyüş için en ünlü yer. Dedim ki; Likya yolu daha güzel, Kariye yolu daha güzel ama yıllarca adamlar çok güzel pazarlamış. Türkiye'yi deniz, kum, güneş üçgenindeki arz talep dengesinde artık arzı fazla, talebi düşük. Doğa macera ekseninde daha arzı yok. Yürüyüş yolları, yamaç paraşütü, raftingler... Daha dünya pazarında bilinmeyen işler. Sağlık turizmiyle beraber Türkiye'nin sağlık, spor ve doğa üçgeninde bundan sonraki 5 yıllık planlamasını satması gerekiyor. Çünkü artık deniz, kum, güneşte satabileceğin, farklılaştırabileceğin bir ürün kalmadı. Doğu'da yeni rotalar açıklanıyor, enduro motorla gezecek rotalar açıklanıyor ve bu aşağı yukarı 6 bin euroluk bir tatil paketi. İnsanlar artık bunlara para harcıyor. Artık adam gelip bir macera yaşamak istiyor.
Ben turizm bakanı olsam, geliri 5 senede 100 milyar dolara hiçbir şey yapmadan çıkartırım. Sadece yatırımcının önündeki hukuki engelleri kaldırsınlar. Doğa yürüyüşünü seyahat acentaları yaptırmasın manasında hükümler var. Türkiye'nin doğası şu andaki mevzuata göre pazarlanamıyor. Kimse bunu dile getirmiyor. Ben bir seyahat acentasıyım, vergi vererek legal yollardan turisti yürüyüşe götürmem için önümde en az 50 tane evrak doldurmam gerekiyor. Bir spor kulübüyseniz kimseye sormadan çat alıp çıkıyorsunuz. Biz bunu bakanlıklara en az 10 defa gittik söyledik ama hala kimse onu potansiyel olarak görmüyor. Bu seneki 54 milyar euro'luk turizm gelirinin içerisinde doğa macerası beklentisi nedir? Herhalde 800 milyon dolar civarıdır, o da kayıt edilebilen bir veri de değil. Çünkü uçaktı, otelde konaklamaydı, rahat kaydediyorlar. Bu kısma ne bakanlık ne seyahat acentaları tarafından yazılım olarak hiçbir yatırım yapılmamış. Nemrut'u, Urfa'yı, Diyarbakır, Mardin'i bir paket yapıp yurt dışında pazarlamak lazım.
"BODRUM'DA TURİZM 10 AY ÇOK RAHAT ŞEKİLDE YAPILABİLİR"
Bodrum Milas havalimanı, Türkiye'de uluslararası uçuşlara kışın kapalı tek hava limanı. Zonguldak açık, Kayseri açık, Kars açık... Uçuş yok. Dinamik, hızlı hareket eden destinasyonlar öne çıkıyor. Biz Bodrum'umuz, Biz Çeşme'yiz. 40 gün doldururuz... Kalan günlerde o parayla devam edebilecek miyiz? Bu kış burada kiracı-mal sahibi arasında daha fazla kavgalar çıkacak. Kiracı diyecek ki ben para kazanmadım, nasıl ödeyeyim, o da diyecek ki kazanamıyorsan çık. Sen milyon milyon kira öde, 50 günde o kirayı çıkartmaya çalış. Olmuyor bu işler. Bodrum'da turizm 10 ay çok rahat şekilde yapılabilir.