Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam İlişkiler erkeğe tecavüz mümkün mü? Alper Hasanoğlu röportaj, Alper hasanoğlu haberturk, Sekssiz evlilik, Sekssiz evlilikler, aseksüel seks, boş ders, ışıl cinmen'le boş ders, cinsellik olmadan evlilik, seks olmadan evlilik olur mu, evlilikte cinsellik

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Funda Duru

        Artık "Sekssiz evlilik" dersinde epey ilerlediğimize göre lafı uzatmaya gerek yok.

        Uzmanlar şu tespitte birleşiyor gibi: Kadın ilişkide "sevilmekten bile çok arzulanmayı ister."

        Psikoterapist Alper Hasanoğlu da bu görüşe katılıyor.

        Röportajdan önce The School of Life (Hayat Okulu) kapsamındaki "Aşkın halleri" atölyesine katıldım.

        The School of Life, Alain de Botton'un liderliğinde "hayat için iyi fikirler" sunmak amacıyla kurulan ve İstanbul'da Bilgi Üniversitesi'nin hayata geçirdiği kültürel bir girişim.

        Derslerde çeşitli sorulara akademik kadro eşliğinde cevaplar aranıyor.

        Mesela kendine güven nasıl sağlanır?

        Potansiyelimizi nasıl gerçekleştirebiliriz?

        Nasıl iyi yaşlanırız?

        Sevgili nasıl seçilir?

        Sakin kalmayı nasıl başarırız? gibi sorulara...

        Hasanoğlu'nun rehberliğindeki Aşkın halleri'nde de yaklaşık 70 kişi, üç saat boyunca aşktan, aşksızlıktan, ilişkilerden ve zorluklarından konuştu.

        Anlamaya çalıştı, çözümler aradı.

        Hasanoğlu, konuşması sırasında "Sekssiz evlilik ve aseksüel seks" röportajından bahsederek, "Bu sorunla gelen kadın danışan sayısı hayli fazla. Benim şahit olduğum rekor 17 yıldır kocasıyla birlikte olmayan bir kadın" dedi.

        17 yıl!

        17 yıl mı?

        Evet, 17 yıl.

        Periyodik olarak cinsel reddedilmeye maruz kalmak kişiyi nasıl etkiler?

        Günlük hayatta kişi birçok konuda reddedilebilir, "hayır" cevabıyla karşılaşabilir. Bunlar kişiyi etkiler ama sağlıklı bir şekilde hayatına devam etmesini engellemez. Ama cinsel olarak düzenli reddedilmek kimlik algısında ciddi sorunlara sebep olur. Savunma mekanizması harekete geçer; reddedilmeyi yaşamamak için istememe ortaya çıkar. Yani, "istemezsem reddedilmem o yüzden istemiyorum."

        Bir insan neye çözüm arayabilir 17 yıl sonra?

        Niçin 17 senedir cinsel ilişki yok? Olmadığı halde neden ilişkide kalıyor? Bu dinamikleri bulmaya çalışıyoruz önce.

        Bu tür durumlarda nasıl dinamikler söz konusu oluyor?

        Belli kalıp cümleler ve inançlar var: "Elalem ne der? Boşanmış bir kadın olarak hayatımı nasıl idame ettireceğim? Boşanma kararını alamıyorum çünkü destekleyecek kimse yok" gibi... Ailelere danışılıyor ve "gül gibi adam, dövüyor mu sövüyor mu, kır dizini otur" benzeri cevaplarla karşılaşılıyor.

        Kendi başına karar alamaz mı insan?

        Çoğunluk için zor. Bu tip bir karar için insanın desteğe ihtiyacı vardır. Hiç destek olmadığında kadının boşanabilmesi çok zor oluyor. Ancak açık bir aldatma, şiddet ya da alkol problemi varsa, yani annesini babasını ikna edebileceği, çevresi tarafından "Evet ya, böyle bir adamla yaşanır mı?" onayını alabileceği durumlarda daha kolay oluyor.

        Neden kendi hakkındaki bir kararı kendi başına alamıyor?

        Türkiye'deki gibi toplumlarda kadının en çok yaşadığı sorun, iç içe geçmişlik ve bağımlılıktır. Kadın, çocuğunun ve kocasının mutluluğu için kendi isteklerini sürekli erteler. Çocuklukta, anne baba ilişkileri fazla iç içe geçiyorsa çocuğun benliği gelişmez; kendisi hakkında tek başına karar alamaz. Bu yüzden ilişki bitse de kabullenemez, kabullense de onay almadan ayrılamaz.

        "HADİ ÇIK TUVALETTEN DEDİĞİN BİRİYLE ŞEHVETLE SEVİŞEMEZSİN"

        Peki, 25 yılın sonunda hala birbirlerini tutkuyla isteyen bir çifti düşünürsek...

        Bu mümkün değil.

        Nasıl değil? Uzun yıllar sonra bile ilişkilerinin aynı tutkuyla devam ettiğini söyleyen çiftler yok mu?

        Bu olası değil; tutkuyu devam ettirmek mümkün değil. Ama bu her zaman bir sorun mu? Hayır. Hayattan ne beklediğinizle alakalı... Çok tutkulu bir ilişki mi istiyorum yoksa iyi hissettiğim bir ilişkide belli ölçülerde tatminkar bir cinsel hayat bana yeter mi? Cevaplanması gereken soru bu. Çünkü eninde sonunda cinsel ilişkinin rutinleşmesi kaçınılmazdır.

        Neden?

        Günlük hayat şehveti yok eder. Her sabah kalkıp işe gitmek durumunda olduğunuzda, "hadi çık artık tuvaletten" diye bağırdığınız bir erkekle/kadınla 853'üncü kez şehvetle sevişemezsiniz.

        EVLİLİK VE AŞK BERABERLİĞİ BİR MİT Mİ?

        O zaman ne diye aşkı, tutkuyu "evlilik müessesesi"nin önemli bir parçası olarak kabul ediyoruz?

        Bu bir mit. Fiziksel haz ve duygusal yakınlık beraber olmak zorunda değil. Endüstri Devrimi'nden önce, "çiftler tutkuyla sevişir" gibi bir kabul yoktu, bu beklenmezdi. Ama Endüstri Devrimi'nden sonra günde 12 saat çalışan ve eve gidip uyuyan insana ihtiyaç duyuldu. Bu kişi dışarıda aşk ararsa ne zaman uyuyacak, sabah nasıl kalkacak, nasıl çalışacak? O yüzden "aşk evdedir, yuvandaki kadını sev, tutku onda" miti işlendi, ki yarın sabah uyanıp işe gidebilesin. Böylece aşk, evliliğin içine dahil edildi ve artık bunun tarih boyunca böyle olduğu yanılgısı içindeyiz. Oysa aşk devrimci ve düzene itiraz eden bir duygu.

        Yani iki temel ihtiyaç: evi simgeleyen güvenlik ve dışarıyı simgeleyen macera ihtiyacı aynı kişiyle doyurulamaz mı?

        Hep bir şeylerden feragat ederek mümkün... İlişkide zaman geçtikçe güven oluşur. Güven arttıkça tutku azalır. Ama bu ilişkinin sonunu getirmez. Bu bir bakış açısıdır. "Tutku azaldı o zaman başkasıyla sevişeyim" diye düşünmek yerine, "sevişmeler belli bir haz düzeyinde kalabilir"in kabulü oluşabilir. Biriyle 853'üncü kez sevişirken "nasıl orgazm olacağını biliyorum off" derseniz bu sıkılmanıza sebep olur; "ne kadar güzel orgazm oldun" dediğinizde daha iyi olur.

        İlişkinin yokuşa girmesini geciktirmek için dikkat edilmesi gereken en önemli şey ne?

        Yeniden sevgili olduğunu anımsamak, anımsatmak. Hatırlamak için çaba göstermek. Çocukları büyükanneye dedeye bırakarak bir otele gitmek, ağacın altında şarap içip öpüşmek. İlişkinin ilk başlangıcı gibi olmaz ama olması da gerekmiyor zaten.

        "EVLENİLECEK KADIN EĞLENİLECEK KADINDIR"

        Kafalardaki evlenilecek kadın/eğlenilecek kadın ayrımı yüzünden erkek, kutsal olarak kodladığı karısını arzulamayı da ona saygısızlık gibi görüyor olabilir mi?

        Türk erkeği bu konuda korkunç durumda... Hayatındaki kadına bakışı o kadar hatalı ki tahmin bile edemezsiniz. Oysa aslında "evlenilecek kadın eğlenilecek kadındır." Sağlıklı olan budur.

        Tutku duyduğu kadını kafasında "kötü kadın" olarak mı kodluyor?

        Şehvet duyduğu kadını kafasında kötülüyor. Yalnız o da değil, kadın da ona şehvet duyuyorsa ona da kötü gözle bakıyor. Bir belgesel var; kadın bir yönetmen sokakta kadınlara orgazm ile ilgili sorular soruyor. Bir kadın diyor ki: "Kocamın üzerine çıktım sevişirken, 'nereden öğrendin bu o... numaralarını' diye bağırdı bana." Kadının davranışı, erkek tarafından böyle karşılanırsa buradan sağlıklı bir ilişki çıkabilir mi? Sorun erkeğin zihniyetinde.

        "KÖYDE YAŞAYAN İNSANLARIN CİNSEL HAYATLARI DAHA İYİ"

        Atölyedeki konuşmanızda "Eğitim düzeyi düşük, köyde yaşayan insanların cinsel hayatları daha iyi" dediniz. Bu bana çok tuhaf geldi yani cinsel şiddete maruz kalan, istemediği evliliklere zorlanan birçok kadın var. Bu tezinizin alt yapısı nedir?

        Köy yaşantısında, eğitim düzeyi daha düşük olan insanlar kariyerle uğraşmadıkları için cinsel ihtiyaçların ortaya çıktığı 13-16 yaş arasında evleniyorlar. Birbirleriyle büyüyorlar ve her ikisi de, hormonların da üst düzeyde olması nedeniyle coşkulular. Birlikte harika bir cinsellik keşfedebiliyorlar. Eğitim ve iş yaşamı cinselliği geciktiriyor. Erkek de o zaman bunu para karşılığında tatmin ediyor ve karşı taraf erkeğin parayı verip gitmesini istediği için erkek de aşağılanmış oluyor.

        Çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları için durumun böyle olmadığını düşünüyorum.

        Elbette baskı ya da şiddet içeren ilişkilerden bahsetmiyorum.

        "BAŞARI İŞİN KONUSUDUR, İLİŞKİNİN DEĞİL"

        Büyük annelerimizin cinsel hayatı bizden daha iyiydi yani! Öyle olsun. "Başarı ya da başarısızlık" ilişkinin konusu olabilir mi?

        Başarı ya da başarısızlık işin konusudur, ilişkinin değil. Evlenmek kendimizi iyi hissetmemiz için aldığımız bir kararsa, boşanmak da kötü hissetmemek için aldığımız bir karardır. Başarı ya da başarısızlık değil; hayatımızın akışında bir şeyleri değiştirmek için seçtiğimiz bir yol.

        Evlilik zamanın ruhuna uygun olmamaya mı başladı acaba? Boşanma oranlarına baktığımızda...

        Günümüzde çocuk doğurmak istemiyorsak evlenmemenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

        Türkiye'de bu hala zor değil mi?

        Evet, Türkiye'de zor. 12 yıl İsviçre'de yaşadım. O kültürde kadınlar evlenmemeyi, boşanmayı, çocuk sahibi olmamayı bir başarısızlık olarak değerlendirmiyorlar.

        • Ancak kadın çift katmanlıdır. O yüzden Freud, "kadınları anlamıyorum" diyor.

        Peki Batı kültürünün ilişkiler için sunduğu çözüm ne?

        Batılı aile sosyologları, sonsuza kadar romantik aşkın mümkün olmadığını söylüyor. Birine olan aşk bitiyor, bunu kabul ediyoruz ve başkasıyla aşk yaşamaya başlıyoruz. "Seri monogami" diyorlar buna. Tek eşli bir ilişkiyi yaşamak, bitince bittiğini kabul etmek ve başka bir tek eşli ilişkiye başlamak.

        FREUD "KADINLARI ANLAMIYORUM" DİYORDU

        Kadın ve erkek cinselliği arasındaki en mühim fark ne?

        Klişe halini söyleyeyim; kadının cinsel organı beyindir, erkeğinki ise cinsel organdır.

        Klişe olmayan haliyle?

        Erkek tek katmanlıdır. Fiziksel olarak penisi uyarıldığında, zihinsel olarak haz alabilir duruma gelir. Ancak kadın çift katmanlıdır. Vajinası cinsel olarak uyarıldığında ve vajinal ıslanma gerçekleştiğinde bu beyinsel olarak da haz alabilir durumda olduğu anlamına gelmez. Yani kadında fiziksel tahrik, zihinsel tahriği tetiklemeyebilir. Bu çift katmanlılık sebebiyle Freud, "kadınları anlamıyorum" diyor.

        "ERKEĞE TECAVÜZ EDİLEMEZ"

        Keşke erkekler de çift katmanlı olsaydı! Erkek tek katmanlı olduğuna göre teknik olarak bir erkeğe tecavüz edilemez mi?

        Tıbbi olarak bir erkeğe tecavüz edilemez çünkü erkek fizyolojik olarak uyarılırsa haz alabilen duruma geçer, uyarılmadan da cinsel ilişki gerçekleşemez. Ancak kriminal açıdan durum farklı... Kadının tecavüz sırasında fizyolojik tepki olarak vajinal ıslanma yaşamasının sebebi ise vücudun kendini koruma sistemi... Çünkü tecavüz gibi durumlarda kupkuru olursa vajina parçalanır. Bu fizyolojik tepkinin, psikolojik hazla yakından uzaktan ilgisi yok.

        Cinsellik gerçekten konuştuğumuz kadar önemli mi?

        Atölye arasında bir kadın geldi ve dedi ki: "Cinsellik neden bu kadar önemli olsun? Ben cinselliği hayatımda bu kadar istemiyorum. Başka şeylerle de yetinebiliyorum." Bunu birçok kadın söylüyor ve bu benim canımı acıtıyor. Genç, sağlıklı bir kadının cinselliği istememesi mümkün olabilir mi?

        Boş Ders bitti, ciddi konulara dönüyoruz!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ