‘Fark edilmek fark yaratmaktan geçiyor’

Ve ilk koleksiyon...

Heyecan doruktaydı... İlk gerçek koleksiyonumu Rosemount Avustralya Moda Haftası’nda tanıttım. Daha sonra 2012’de Londra Moda Haftası’na ilk kez katıldım ve 2012 sonbaharkış koleksiyonumu sergiledim. 2013’te Uluslararası Woolmark Ödüllerinde Avustralya’nın finalisti olarak seçildim ve devamı geldi. Koleksiyonlarım Browns, Joyce ve David Jones gibi uluslararası department store’lar ve Net-a-Porter ve Shopbop gibi online satış noktalarında satışa sunuldu. Şu anda Londra ve New York Moda Haftaları’nda her sezon defilelerimiz devam ediyor.

Avustralya’dan inanılmaz yetenekler çıkıyor. Avustralya’nın tasarım estetiğinden biraz bahseder misiniz? Avustralyalı olmanın avantajları neler?

Tasarım disiplinimde Avustralya’da doğup büyümemin etkisi büyük. Dediğiniz gibi bizden çok yetenekli isimler moda dünyasına kazandırılıyor. Kozmopolit bir nüfusumuz var, kültürel bir çeşitliliğe sahibiz. Bu kültürel farklılıklar bizleri besliyor ve tasarım anlayışımıza yansıyor.

Avustralya çıkışlı ancak daha sonra Amerika’da büyük başarı yakalayan bir tasarımcısınız. Beklentiler yükseldikçe başarı baskısı da artıyor mu?

Kesinlikle artıyor. Baskı zaten her zaman var çünkü hep daha iyi olmanız gerekiyor. Tasarımcıysanız “oldu bitti” diye bir şey yok. Her koleksiyonun bir diğerinden daha iyi olması gerekiyor. Bu yüzden disiplinli çalışarak elinizden gelenin en iyisini yapmak zorundası- nız.

Moda endüstrisinde fütüristik ve mimariden aldığınız ilhamla dikkat çekiyorsunuz. Yanılıyor muyum? Evet “fütüristik” diyebiliriz. Farklı dokular kullanmayı seviyorum. Farklı teknikler ve kumaşlar kullanıyorum. Kumaş ve doku konusunda yeni teknolojiler, farklı çizgiler deniyorum, mimari dokular ilgimi çekiyor ve bunları koleksiyonlarıma, tasarım vizyonuma yansıtıyorum. Endüstriyel, yeni ve değişik malzemeler kullanmayı çok seviyorum. Seksi siluetler yaratırken farklı tekniklere mutlaka yer veriyorum.

Tasarım yaparken nelerden esinlenirsiniz?

Birçok şeyden ilham alabiliyorum. Seyahat etmek, farklı kültürler tanımak beni çok etkiliyor. Örneğin ilk kez gittiğim yerlerde insanların moda anlayışı, sokak tarzları ve stil yansımaları da ilham kaynağım olabiliyor.

Mimari ve sanatla iç içeyim, farklı sanat dalları da benim koleksiyonumu yaratırken mutlaka tasarım anlayışıma yansıyor.

Şu an Harvey Nichols mağazasında gördüğümüz koleksiyonunuz New York Moda Haftası’nda büyük beğeni toplamıştı. Bu koleksiyondan bahseder misiniz?

2015 sonbahar-kış koleksiyonumuzda yine farklı teknikler ve kumaşlar kullandık. Petrol yeşili koleksiyonun ilgi çeken renklerindendi. Gece kıyafetlerinde kullanılan ipeksi kumaşları gündüze taşıdık, gece şıklığını daha giyilebilir formlara soktuk. Daha çok sokak modasına hitap eden enerjik bir koleksiyon oldu.

Bu sezon bizleri neler bekliyor?

2015 sonabahar-kış sezonunda formlar biraz bollaşıyor, daha rahat ve cool tasarımlar ön plana çıkıyor. Casual şıklık yeni şıklık. Formal parçalar artık gündüz de rahat ve casual tarzlarda giyilebiliyor. Bu sezon rahat, özgür aynı zamanda çabasız şıklığı tanımlayan parçalar trend belirleyici oluyor.

‘İLHAM ALINACAK ÇOK ÖZEL BİR ŞEHİR’

Türk müşterileriniz hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türk kadınları ne istediğini bilen ve modayı takip eden kadınlar. Eşsiz ve tasarım olan parçaları seviyorlar. Ne istediklerini bilen bir müşteri portföyümüz var burada.

İstanbul’a ilk gelişiniz mi? Nereleri gezdiniz?

Evet, ilk defa İstanbul’a geldim ve kısa sürede nereye gideceğimi şaşırdım açıkçası. İstanbul’da gerçekten çok gezilecek yer var. Çok dolu canlı bir şehir. Bebek, sahil tarafı, Karaköy ve Sultanahmet taraflarını gezdim ve çok beğendim. Muhteşem bir şehir; kültürüyle, mirasıyla çok renkli ve yelpazesi çok geniş bir şehir. Eski, yeni mimari, moda her şey bir arada. Gerçekten ilham alınacak çok özel bir şehir.

Markanız için gelecekteki planlarınız neler?

Koleksiyonumuza yeni aksesuvarlar ekledik. Farklı kategoriler oluşturuyoruz. Amerika ve Avustralya’da mağaza açma fikirlerimiz de var.

Genç yaşta büyük başarı yakaladınız. Sizin gibi sektörde kalıcı olmak isteyen gençlere ne önerirsiniz?

Bence yaptıkları işe saygı duymalılar ve kesinlikle kimseye benzemeden, kimseden esinlenmeden kendi tasarım kimliklerini oluşturmalılar. Eşsiz olmak, başkasına benzememek çok önemli. O kadar çok marka ve tasarımcı var ki kendilerini farklı konumlandırmak zorundalar, fark edilmek fark yaratmaktan geçiyor.

Lady Gaga, Cara Delevingne, Miranda Kerr, Charlize Theron, Karolina Kurkova ve şu an aklıma gelmeyen birçok ismi giydirdiniz, ünlü isimlerle çalışmak nasıl duygu?

Hepsiyle çalışmak büyük keyifti. Bilinirlik açısından stil sahibi ünlülerle çalışmak tabii ki büyük avantaj. Herkes sizin tasarımlarınızı ve emeğinizi bu önemli isimlerin üzerinde görüp sizi tanımış oluyor.