'Albümü evde kaydettik'
Pinhâni grubunun yeni albümü Canlı Yayın çıktı. Hem başkalarına verdikleri hem çala çala değiştirdikleri hem yeni parçaları hem de onlara ait olmayan ama hoşlandıkları parçaların bir derlemesi
Pınar ERBAŞ / HT CUMARTESİ
Konser tarihleri:
24 Mart Pazar-Narlıdere, İzmir (18.00), 25 Mart Pazar-19 Mayıs Üniversitesi, Samsun (20.30), 29 Mart Cuma-Zeus, Alsancak, İzmir (23.00), 3 Nisan Salı-Ghetto Albüm Lansmanı, İstanbul (22.00), 6 Nisan CumartesiKadıköySahne, İstanbul (22.00)
Albüm baştan sona canlı kayıt... Detaylara röportajda girdik ama kısaca; bir evde toplanmışlar, karşılarında 30 kişilik bir seyirci grubu, onlar çalmış diğerleri dinlemiş... Albümü benim gibi gece dinleyenler “Tövbeler olsun, n’oluyor” demesin diye hatırlatma; şarkı sonralarında grubun kendi aralarındaki konuşmalarını da duyuyorsunuz. Bir de şahane bir kartonetleri var. Kendi küçük, kuzucuk hallerinin yanı sıra, hısım akraba hepsinin siyah beyaz fotoğraflarını koymuşlar. “İnsanların müzik paylaşmak için birbirlerine kaset çektikleri, her şeyin analog olduğu zamanları hatırlatmak istedik” diyorlar.
Nasıl çıktı bu fikir?
Sinan Kaynakçı: “Aksutik bir konser verelim, bunu da kaydedelim” diye yola çıktık. 80’lerdeki Çekirdek Sanat Evi kayıtlarına benzer bir şeyler yapmak istiyorduk. Bu yüzden biz çalarken lüzumsuz sataşmalar olur mu ya da insanlar içip içip konsere müdahale eder mi diye de korktuk açıkçası...
Ne gibi şeyler geliyor başınıza mesela?
S.K.: Çerez atıyorlar mesela.
Zeynep Eylül Üçer: Şarkının ortasında başka parçanın ismini söylüyorlar.
Hami Ünlü: Pedalların adaptörünü bile söken var. Açıkhavada hem de. Güvenliği aşıp sökmüş. S.K.: Bu yüzden biraz daha kontrollü, az seyirciyle kayıt yapmak istedik. Birkaç mekân baktık ama sonra Akın Abi “Selim’in evinde olsun” dedi. Provaları da o evde yapıyorduk zaten. “Buranın duyumuna alıştık, kaydı da yapıverelim” dedi. Tabii evinin Selim’lere bayağı yakın olmasının da bunda etkisi olmuştur.
Selim’e yazık olmamış mı?
Selim Aydın: Yoo. Benim işime geldi. Provalara 5 metre yürüyerek gitmiş oldum. Konser için de salonu kullandık. Bir sıkıntı çıkmadı.
Z.Ü.: Kayıttan sonra temizledik zaten.
S.K.: Bolca terlik stokumuz da vardı.
Benim bildiğim bu tür projelerin çoğunda ‘canlı kayıt’ adı altında şarkılar stüdyoda yeniden okunuyor.
S.K.: Bu tür stüdyo numaraları eskiden bu kadar rahat yapılamıyordu. Konser kayıtları da tamamen gerçek, o ana dair oluyordu. Şimdi konser kaydı bile olsa her şey dört dörtlük gibi... Teknoloji sayesinde işler daha kolay kotarılabiliyor. Ki bence bizim kaydımız da düşündüğümüzden daha temiz oldu. O kaydın gerçek olduğunu bilmesem “Bazı yerlerle oynamışlar” derim. Benim sesimde bazı hatalar var. Oradan emin oluyorsun.
“Sevduğum yanımda uyusun” tarzınızla apayrı bir şarkı. Nasıl çıktı?
S.K.: Karadeniz’e gide gele. O tarafta bir sürü konser verdik. Müzikleri çok ilginç, ritmik olarak çok farklı şeyleri var. Kendi müziğimize bunu katmaya çalıştık. Daha önce de, “Hele Bir Gel” parçasında mesela, Karadeniz müziklerinin bize çağrıştırdığı ritmik ögeleri kullanmıştık.
Üçüncü albümden neden hiç şarkı yok?
S.K: Onlar daha çok yeni. Aralarında ‘Çala çala değiştirdiğimiz’ şarkı yok henüz. Aradan bir sene geçmesine rağmen seyirci yeni yeni kabul etti o parçaları. Biz de “Yeni albüm çıkardık alın size” diye dayayan bir grup değiliz. Yavaş yavaş...
Sürekli konser veriyorsunuz, yeni albümünüz çıkıyor. Bir yandan da “Kavak Yelleri sonrası Pinhani nerede” diyenler var...
S.A.: Bu soruyu soranlar muhtemelen “Televizyonda görmediğime göre artık bu adamlar yok” diye düşünenlerdir. Bir yandan da dizinin tekrarları sayesinde bizden yeni yeni haberdar olanlar var.
S.K.: Arapça konuşulan 22 ülkede ve Kuzey Afrika’da Kavak Yelleri yayınlanıyor. Cibuti Cumhuriyeti’ndeki en meşhur Türk grubu açık ara biziz. Moritanya’da da öyle.
POPÜLERLİK AMAÇ OLAMAZ
Türkiye’deki yeni nesil gruplar arasında en içinden geldiği gibi takılanlardan birisiniz. Bu özgürlüğe sahip olmak için ne yapmak gerekiyor?
S.K.: Bir kere televizyona fazla çıkmamak, reklam yapmamak lazım...
Yaparsak n’oluyor?
S.K.: Meşhur olunca insanlar seni tanıyor. Bir süre sonra normal düzenini terk edip o zorluklardan kaçan bir hayat yaşamak zorunda kalabilirsin. Bir de aslında herkes içinden geleni yapıyor bence. Artistik pozlar veren rock grubu da istediği için öyle yapıyordur. Yoksa niye yapsın ki?
İlgi çekmek, popüler olmak için...
S.A.: Öyle bir isteğimiz yok. “Popüler olayım” diye bir amaç olamaz zaten. S.K.: Yapılan farklı tipte müziklerden daha popüler olabilecekleri seçmek olabilir en fazla. Fakat biz albüm öncesi öyle bir seans yapmıyoruz. En sevdiklerimizi koyuyoruz. Ama diyelim konserde bir şarkı çaldık, kimse beğenmedi. Gerçi bugüne kadar böyle bir şey olmadı ama olursa da “Beğenmediniz yine de çalacağız” gibi bir iddiamız olmaz. Mevcut beğenilerin dışına çıkmıyoruz. Hatta gayet popüler bir müzik yapıyoruz. Sadece bunu popüler yöntemlerle pazarlamıyoruz. Aradaki tek fark bu.
TV’ye bu kadar mesafeli durup albüm kapağına TV resmi koymak...
S.K.: Albümün isminden dolayı seçtik. Sonuçta canlı yayın ekranın bir köşesinde gördüğümüz bir yazı.
‘NE GEREK VAR, GİTMEYİN’
Bugüne kadar Türkiye’de kaç ilde çaldınız?
S.K.: 50’yi geçtik.
Türkiye’deki müzik piyasasında ne farklı gelişseydi sizin için daha iyi olurdu?
H.Ü.: Halimizden memnunuz aslında. Ama teknik imkânlar yetersiz olduğu için gidemediğimiz iller var. Her yere ulaşalım istiyoruz. İstanbul’da konser vermek istediğimizde önünüze bir kırmızı halı sermedikleri kalıyor. Doğu’ya kaydıkça “Ne gerek var, gitmeyin” tepkisiyle bile karşılaşıyorsunuz.
S.K.: Mesela İstanbul’da kültür merkezlerinde konser vermek için para talep etmezler. Yeter ki etkinlik olsun gözüyle bakılır. Ama gitmek istediğimiz pek çok ilde buralar için kira ödüyorsunuz. O zaman da ya kâr amacı gütmeyerek gideceksiniz ya da hakikaten çok ilgi gören bir grup olmanız gerekiyor. Belki il başkanları bile bu durumdan haberdar değildir ama bu durum oralara ulaşmanın en büyük engellerinden biri.
‘Akın Ağabey bir solo basıyor’
Akın Eldes’in Pinhâni’ye katkısı...
Akın Eldes: Tecrübe. Onun dışında zaten Pinhâni bir cevher. Katkım daha çok üstündeki sosu. Ben olmasam da bir yere gelirlerdi.
Her kafadan bir ses çıktığında ya da ne bileyim başarı göz kamaştırdığında “Sakin olun” dediğiniz oluyor muydu?
A.E.: Hayır. Yaşına göre yeterince olgun bir grup. S.K.: Yalnız yaşımız da fena değil. Grubu kurduğumuzda 26 yaşındaydım. Akın Ağabey “Bu işler 28’inde biter, geç başlamışsın” demişti.
Haklı mı?
S.K.: Başımıza gelen şeylerden sonra “İyi ki geç olmuş” diyorum.
Ne geldi başınıza?
S.K.: Mesela konser vermeye ilk başladığımız dönemler Zeynep ve Hami 21 yaşındaydı. Selim nispeten daha büyüktür, benden 2 yaş küçük. Akın Ağabey’in gelmediği konserlerde hepimiz 21 olsaydık ayvayı yemiştik.
Niye?
S.K.: Çünkü bizden daha kolay demoralize olabiliyorlardı. O yaşlarda öyle oluyor. Farklı yaşlarda olmamız bizi korudu. Onlar enerjileriyle gruba dinamizm kattılar. Biz de olumsuz bir şey olduğunda onları sakinleştirebiliyorduk. Selim’le Beyoğlu’nda çok kötü şartlarda müzik yaptığımız için tecrübeliydik.
Konserde Akın Eldes de varsa...
S.K.: Akın Ağabey bir solo basıyor, her şey düzeliyor.
‘OYUN HAVASI ÇALIYORUZ’
Seyirci beklediğiniz gibi çıkmadığında durumu nasıl kurtarıyorsunuz?
H.Ü.: Oyun havası çalıyoruz. En metalcisi bile oynamaya başlıyor.
S.K.: İlk konserden bugüne bayağı deneyim kazandık. Konser vermeye gelmişiz. Seyirci alakasız çıktıysa n’apalım yani? Kendimiz eğlenmeye bakıyoruz. Biz güzel vakit geçirince, o bir şekilde seyirciye geçiyor. Aksini görmedim.
S.A.: Anadolu’da böyle şeyler pek olmuyor.
S.K.: Çok iyi niyetliler.