İlklerin milleti
Demokrasi tarihi içinde 15 Temmuz’un çok özel bir yeri var.
- Türkiye’de ilk kez bir lider darbeye direndi.
- İlk kez bir lider halkı sokağa çıkmaya davet etti.
- Dünyada ilk kez bir millet sokaklara çıkıp tanklara, uçakların bombalarına ve silahlara göğsünü gererek darbeyi önledi.
- Bunları önlerken de canıyla-kanıyla bedel ödedi.
- Ve bir millet demokrasinin sağlanması için 26 gün nöbet tuttu.
İzmir olarak da bu süreçte başarılı bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Gerek Konak Meydanı’ndaki demokrasi nöbetleri, gerekse Gündoğdu Meydanı’ndaki miting, İzmirlilerin demokrasiye ve cumhuriyete bağlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.
AK Partili ve CHP’li milletvekilleri, il başkanları ve tüm siyasetçilerin ortak duruşu ülkenin geleceği açısından çok önemliydi.
***
Sürecin devamı partilerde temizlik olarak komuoyuna yansıyacak.
İzmir İl Başkanı Bülent Delican, partide FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunanların, darbe girişimine destek verenlerin arındırılacağını açıkladı.
FETÖ ile para trafikleri olan, onların okullarına giden ve aralarında toplantı yapanlar süratle belirlenecek ve partiden atılacak.
AK Parti’nin Antalya Milletvekili ve İzmir Koordinatörü Mustafa Köse’nin kente bunun için geleceği ifade edildi.
Alaattin Yüksel haklıdır
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye adayıydı. Kadir Topbaş’a kaybetse de partisinin oylarını artırdı.
Deniz Baykal’ın istifasının ardından 22 Mayıs 2010’da CHP Genel Başkanı seçildi.
CHP’nin başında birisi Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tam 6 seçim yaşadı.
Hepsinde partisini ikinci yaptı.
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin bu süreçte gelenekselleşen çizgisinden ayrılması, merkeze açılması parti içinde şiddetli fikir ayrılıkları yaşanmasına neden oldu.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da CHP üst yönetiminin politika üretmekte çok zorlandığı, geç kaldığı, hatta AK Parti’nin güdümüne girdiği şeklinde eleştiriler yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
Ve bu eleştirilerin son halkası olarak da İl Başkanı Alaattin Yüksel’in istifası görülüyor.
İddiaları yalanlayan Yüksel, “Bundan sonra da tam demokratik ve laik bir Türkiye için, cumhuriyet ve adalet için yapılacak tüm çalışmalarda partimle ve İzmir ile yürüyeceğimden kimsenin şüphesi olmasın” diyor.
Fikir ayrılığına gelince;
Benim tanıdığım Yüksel, başarılı olacağına inanmadığı bir görevde bir dakika bile durmaz.
Nitekim öyle de oldu.
Konunun henüz aslı-astarı netleşmese de, doğrusu ben ön yargılıyım.
Haklı olan Yüksel’dir.