Muharebeleri kaybederken virüsü kendimize güldürmeyelim
Türkiye’de de aktif dev bir Alman şirketi, çalışanlarına duyuru yapıyor: “Robert Koch Enstitüsü’nün riskli listesinde bulunan ülkelere tatile giderseniz, başınıza geleceklerden şirket sorumlu olmaz, hastalanırsanız masraflarınızı ödemez. Hastalanır da geri gelemezseniz veya gelirseniz ama hastalandığınız için iş akdinizin sorumluluklarını yerine getiremezseniz, işveren hakkını kullanarak sizinle akdini feshedebilir…”
Bu uyarıda “gözde tatil destinasyonları” denilerek Türkiye ve Mısır örnekleri de verilmiş.
Şirketin Almanya’daki bir kampüsünde çalışan arkadaşımdan geldi bu bilgi, öfkeli tabii. İnsanlığın topluca verdiği savaşta bu kadar kırıcı ve ayrıştırıcı olmanın lüzumu yok. Çünkü pandemiye karşı global savaşı henüz kaybetmesek de, açılma sürecinde hemen her cephede muharebelerde yenilgilere uğruyoruz. Nitekim Alman Hükümeti’nin turizm sorumlusu Thomas Bareiss, seyahat uyarısı yaparken Türkiye bahsinde adil davranmak gerektiğini söyledi; “Diğer ülkelere nazaran daha sert yargılamamalıyız. Enfeksiyon sayıları düşerse ve Türk sağlık sistemi de tatilcilerin evlerine sağlıklı dönüşünü sağlayabilecek şekilde yeni vakaların üstesinden geliyorsa, hızla Türkiye’ye açılabiliriz” dedi.
Almanya’nın Robert Koch Enstitüsü tavsiyeleriyle seyahat uyarısını 31 Ağustos’a kadar uzattığı 160 ülke ve riskli bulduğu 125 ülke arasında Türkiye de var. Açılma sürecinde vaka sayısının binin altına düşmediği de doğru. Ancak Almanya’nın uyarı kapsamında olmayan AB üyeleriyle Schengen bölgesi ülkeleri (İsviçre, Norveç, Liechtenstein, İzlanda) ve İngiltere’de de durağandan vaka artışına doğru bir trend var.
Avrupa’da pandemiyi en ağır geçirenlerden İngiltere’de günlük vaka sayısı gerçi binin altında; 8 Temmuz itibariyle 630 yeni vaka tespit edildi, fakat bir günde 126 ölümle toplam rakam 44 bini geçti. Başbakan Boris Johnson, bu ölümlerin yarısı yaşlı bakımevlerinde yaşandığı için idarecileri suçladı ve büyük tepki topladı. 4 Temmuz’da açılan publardaki kalabalık görüntülere de çattı. Şimdi enfeksiyonların göründüğü bazı publar kapanıyor.
Pandemide çok can kaybeden İtalya, Fransa ve İspanya vakaları baskılamayı başarmıştı, ancak temmuz etkisiyle artışlar var. Portekiz nispeten hafif atlattı ama şu sıra vakalar Lizbon çevresinde tırmanışta. İsviçre’de ise yükseliş çok kuvvetli; bir haftalık vaka artışında yüzde 134 ile dünyada beşinci sırada. Aralarında ABD, Rusya, İsveç, Sırbistan ve İsrail’in bulunduğu 29 riskli ülkeden gelenlere artık on günlük karantina şartı var.
BALKANLAR’DA REKORLAR KIRILIYOR
Tuna’dan Adriyatik’e uzanan bölge, ülke başına birkaç binlik korona vakasıyla pandemiyi atlatmış görünüyordu. Fakat özellikle Balkanlarda açılma dönemi, vakaları tırmanışa geçirdi. Birçok AB ülkesi güneydoğu yönünde seyahat uyarıları yapıyor, sınırlarını kapatıyor. En başta Yunanistan. Haftalardır yeni vaka tespit edilmiyordu, fakat dış turizme açılmasıyla yeniden başladı. Bir günde 43 vaka tespit edildi, 36’sı turist. Bunların 16’sı Sırp olduğu için Sırbistan sınırı kapatıldı. Vakaların çoğuna Bulgaristan sınırında rastlanmış. 1 Temmuz itibariyle Bulgaristan üzerinden 100 bin turist gitmiş Yunanistan’a.
Avusturya’da toplam aktif vaka sayısı yeniden binin üzerine çıktı; oysa 20 Mayıs itibariyle bu eşiğin altına düşürmeyi başarmışlardı. Avrupa Birliği, aralarında Sırbistan’ın da bulunduğu 14 ülkeye seyahat yasağını kaldırmıştı. Ancak Balkanlar genelinde vaka artışı üzerine Avusturya da, Sırbistan, Bosna-Hersek, Kosova, Karadağ, Arnavutluk ve Makedonya için seyahat yasağı koydu. Bu ülkeler 31 Ağustos’a kadar Almanya’nın zaten uyarı listesindeydi.
Bosna-Hersek bin kadar olan vaka sayısını yarıya indirmişti, derken hazirandaki açılmayla birlikte 2 bini geçerek pik noktasını gördü. Kosova ise her yüz bin nüfusa düşen vaka sayısında Avrupa rekoruna ulaştı. AB üyesi olduğu için seyahat uyarısı bulunmayan Romanya bir günde 555 yeni vakayla nisan ayındaki pik noktasına döndü. Medyaya göre bu gidişin sorumlusu, yaklaşan sonbahar seçimi nedeniyle yasakları erken gevşeten iktidar. Hükümetin seçim yatırımı olarak açıldığı mayıs ayında günlük vaka sayısı 150 civarındaydı.
Balkanların kaynama noktası ise Sırbistan. Genel seçim nedeniyle onlar da çok hızlı açılmıştı. Öyle ki, maçlarda 20 bin kişiye kadar tribün izni verilmiş, gece kulüpleri ve barlar saat sınırlaması olmadan hayata dönmüştü. Başkent Belgrad’da, Sırp yıldız Novak Djokovic’in organize ettiği Adriya Tenis Turnuvası sürerken hijyen ve mesafe kurallarına uyulmadığı eleştirileri yükselmiş, bu arada turnuva Djokovic dahil birçok tenisçinin enfekte olması nedeniyle Hırvatistan ayağında sona ermişti.
Sırbistan seçimleri 21 Haziran’da yapıldı ve Devlet Başkanı Aleksandar Vucic’in partisi SNS yüzde 60’lık oy oranıyla sandıktan zaferle çıktı. İktidarı yolsuzlukla suçlayan muhalefet partilerinin çoğu adil ve özgür olmadığı gerekçesiyle seçimi boykot etmişti. Ancak bu arada korona vakaları da rekor kırıyordu. Mayıs başında 7 bin 700 aktif vakayla pik noktasını gören Sırbistan haziran başında bu sayıyı 226’ya kadar indirmişti. Fakat sayı aniden 2 bin 500 geçince kısıtlamalar başladı, Belgrad’da gece kulüpleri ve barlara saat sınırı getirildi, iki günlük sokağa çıkma yasağı da ilan edilince millet ayaklandı. Parlamentoyu basmaya çalışan protestoculara polis gazla müdahale etti. Protestoların yabancı istihbarat servislerince tezgahlandığını ileri süren Vucic, “Bunlar faşist eylemciler, Sırbistan’ın dış güçlerce istikrarsızlığa sürüklenmesine izin vermeyeceğiz” diyerek sokağa çıkma yasağından vazgeçtiğini açıkladı.
YENİDEN KAPANMANIN İLK ÖRNEĞİ: İSRAİL
Koronvirüsle çok sıkı bir mücadele ve başarı sonrası yeni normale açılan İsrail, şimdi ikinci dalga nedeniyle yeniden kapanmaya dönen ilk örnek olarak karşımızda. Kısıtlama döneminde 9 milyonluk nüfus takip uygulamasıyla kontrol altındaydı, evlerden ancak 100 metre uzaklaşmak mümkündü. Neticede teknolojinin de katkısıyla günlük vaka sayıları 10’a kadar inmişti ve İsrail model ülke olarak gösteriliyordu. Fakat nisan sonunda başlayan kademeli açılmayla birlikte günlük vaka sayısı 1500’lere çıkarak rekor kırınca barlar, gece kulüpleri, düğün salonları, havuz ve fitness stüdyoları yeniden kapandı. Artık sadece plaj, lokantalar ve dini okullar açık; sayı kısıtlamasıyla. Onların da kapanmasına bir adım kaldığı söyleniyor.
Pandemide hiçbir başarının garantili olmadığı ve takipte teknolojinin tek başına yetmediği şimdi İsrail örneğiyle gösteriliyor. Yeniden açılma stratejisini de hazırlayan bilim kurulunun başındaki Eli Waxman, “Hükümet, pandemi üzerindeki kontrolünü kaybetti. Enfeksiyon zincirini kırmayı başaramadık. Hastaları, temaslı oldukları kişilerden izole etmek için etkin bir sisteml oluşturamadık” diye itirafta bulunuyor. Waxman’a göre hükümet bilimin uyarılarına kulak tıkayarak kamuoyu baskısına boyun eğdi ve tedbirleri çok hızlı kaldırdı. Yeni enfeksiyonların çoğunun kaynağı okullardı. Mayıs ayında küçük gruplarla başlayan eğitim iki hafta sonra eski normal düzene dönmüş, sıcaklar bastırınca maske şartı kaldırılmıştı. Sadece Kudüs’teki tek bir lisede 130 öğrenci ve öğretmenin testi pozitif sonu vermiş, yüzlerce okul yeniden kapanmış, fakat virüs yayılacağı kadar yayılmıştı.
İç güvenlik teşkilatı Şin Bet, “koruma kalkanı” uygulaması üzerinden Kovid-19 hastalarını takip yetkisi almıştı, fakat terörist takibindeki başarıyı gösteremedi. Hastalar, kalabalık binalara girdiği takdirde zincirin ucu kaçıyordu. Teknoloji Enstitüsü’nün analizine göre Şin Bet, 10 pozitif vakadan ancak üçünü tespit edebiliyordu. İyi bir koordinasyon yoksa, teknoloji yeterli değildi.