Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Inside Bill’s Brain: Decoding Bill Gates“ belgesinde “En büyük korkunuz nedir“ sorusuna şu yanıtı veriyor her problemi çözen adam: “Beynimin durması…“ Korkusunun genetik zemini mevcut, çünkü Bill Gates’in 94 yaşındaki babası Bill Gates Sr. Alzheimer hastası. Gates’in korkusunda bir başka haklılık payı daha var; düşünsel mesleki alanda faaliyet gösteren beyinlerin demanstan korunduğuna dair tez mutlak değil, istisnalar mevcut. Hem de çok zalimce. Iris Murdoch’a Alzheimer teşhisi konulduktan sonra son romanı “İkilem“i (Jackson’s Dilemma - 1995) inceleyen nörologlar, Iris’in satırlarında demansın izlerini bulmuşlardı. Kelime dağarcığı önceki eserlerine göre eriyip gitmişti.

        Genetik bağ dahil, çok yakınımdaki yaşanmışlıktan da biliyorum. Beynin çalışması üzerine kurulmuş bir hayat, hafızada hiçbir eser bırakmadan Alzheimer’la geçen yıllarla son bulabiliyor.

        Fakat demans söz konusu olduğunda genetik bir kader değil, hatta yapılan çalışmalar genetikten çok daha fazlasını yüklüyor Alzheimer’ın hafıza ve hatıra hırsızlığına. The Lancet’in demans komisyonu üç yıl aradan sonra yeni raporunu geçenlerde yayınladı. Demans riski oluşturan dokuz faktöre üç yeni kriter eklemişlerdi: Aşırı alkol tüketimi, kafa travması ve hava kirliliği.

        REKLAM

        Beynin kendi varlığını unutmasından korkmak için beyin gücüyle Microsoft’u kurmuş olmak gerekmiyor. Hayatın orta kademelerini aşıp yaşlılığına adım attıktan sonra aklı başında herkesin saplanabileceği bir kaygı. Hatta bugün, insanlığın karşısındaki en büyük sağlık tehdidi Kovid-19 olsa bile ileri yaş kuşaklarının korkusu koronavirüse yakalanmak değil, zihnini demansa kaptırmak olabiliyor.

        Forbes’ta yayınlanan bir araştırmaya göre, ABD’de 20 milyon insanın işsiz kaldığı pandemi ortamında hayata dair en az kaygı duyan kesim emekliler. Çoğunun sosyal ve finansal güvence korkusu yok, yarıdan fazlası ev sahibi ve çocuk yetiştirmek gibi bir problemleri de bulunmuyor. Genç kuşakların ise mortgage yükünün yanı sıra iş ve sosyal güvenceye dair gelecek kaygıları var.

        Fakat aynı zamanda 65 yaş üstü kuşaklarda enfeksiyon riskinin daha yüksek olduğu da biliniyor; 85 yaş üstünde Kovid-19’a yakalanma oranı 65-75 yaş grubuna göre iki buçuk kat fazla. Üstelik pandemi zoruyla dijital bilgi ve iletişim teknolojilerine hakimiyet gerektiği için ileri yaştakilerin dezavantajları artıyor. Bu risk ve dezavantajlara karşın Forbes araştırması yaşlıların pandemiyle daha kolay başa çıktığını ortaya koymuş; 65 yaş üstünde “kendimi iyi hissediyorum“ diyenlerin oranı yüzde 40’ı bulmuş, Z kuşağında ise bu oran yüzde 21’e kadar düşmüş.

        Araştırmada madalyonun bir de öbür yüzü var. Emeklilerin en büyük korkusu ne Kovid-19 gibi bulaşıcı enfeksiyonlar, ne kanser ne de felç ve kalp krizi; en çok kaygı duydukları şey zihinlerinin bulanması, demansa yakalanarak hatıralarını kaybetmek ve yakınlarına yük olmak.

        Emekliler belki farkında, belki değil ama sosyal temas yoksunluğu da demans yoluna döşenen taşlardan. Ve pandemi ortamındaki sosyal mesafelerin de bu yoksunluğa katkıda bulunduğu malum. The Lancet demans komisyonunun raporunda sosyal bağlara ilişkin bir ayrıntı önemli: ileri yaşta evli çiftlerin beraberliği sosyal teması az çok sağlıyor, ancak erkeklerin yaşam süresi daha az olduğu için kadınlar yalnız kalıyor.

        SESLER BEYNE UZLAŞMADIĞI ZAMAN

        REKLAM

        Ortalama ömür süreleri uzadıkça demanslı sayısı da artıyor. Bugünkü global nüfus 50 milyon; 2050 yılında demansla yaşayanların sayısının 152 milyonu bulması bekleniyor. Yaşam süreleri üst gelir grubu ülkelerde daha hızlı yükseldiği halde, demans oranlarının düştüğü gözleniyor. Demansla yaşayanların üçte iki alt ve orta gelir grubu ülkelerde. Bireylerin kendisi kadar aileleri ve ekonomileri de etkileyen demansın global maliyeti yılda 1 trilyon doları buluyor. Veriler ülkelerin gelir gruplarına göre farklılık gösterdiği için, kültür ve çevre farklarını gözeterek demansla mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Eğitim, sosyo-ekonomik koşullar, sağlık sistemi ve yaşam biçimi ana kriterler. The Lancet raporu, 12 etken dikkate alındığı takdirde dünya çapında demans vakalarının yüzde 40’ının önlenebileceğini söylüyor:

        İşitme kaybı: Bilim yeni yeni ele alıyor. İç kulaktaki işitme hücreleri yaşlandığı zaman beyne ses akışının durmasıyla birlikte sosyal izolasyon ve beynin durgunluk süreci de başlıyor. Bu nedenle işitme cihazı şart, sosyal devletin yardımcı olması gerekiyor.

        Yüksek tansiyon: Damar sertliği sonucu beyinde kan basıncı bozukluğuna yol açtığı için demansla olan bağlantısı çoktan keşfedildi. 130 mm HG’nin altında tutulduğu takdirde demans riskinin azaldığı tespit edildi. Yaşam biçimi değişikliği ve ilaç yardımıyla kontrol altında tutulması gerekiyor.

        Alkol: Özellikle aşırı tüketimi beyinde değişimlere yol açtığı için risk listesine yeni eklendi.

        Kafa travması: Son çalışmalar, baş bölgesindeki yaralanma ve alınan darbelerin demans faktörü olabileceğini gösterdi.

        Hareketsizlik: Henüz tam kanıtlanmadı, ancak demansa yol açan obezite, diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterolü önlediği için fiziksel aktivite önemseniyor.

        Obezite: Kilo fazlası ve obezite beyne kan akışını bozuyor, yağ dokuları beyne zararlı hormonlar salgılıyor.

        Kan şekeri: Diyabetlilerde damarlarla bağlantılı olarak Alzheimer riski dört kat artıyor.

        Ruh sağlığı: Depresyon geçirenlerde demans riski altı kat artıyor.

        Beslenme: Sağlıksız beslenmeden kaynaklanan metabolizma hastalıkları demansı tetikliyor. Japonya, Güney Kore ve Tayvan gibi geleneksel olarak sağlıklı beslenen üst gelir grubu ülkelerde, doymamış yağ ve şeker içeren Batı tarzı sağlıksız beslenmenin yaygınlaşmasıyla demans oranlarının da arttığı gözleniyor.

        Eğitim: Erken yaşta başlanması ve uzun süreli olması beyni en iyi koruyan faktörlerden, ileri yaşlarda “rezerv“ görevi görüyor.

        Sigara: Beyinde oksijen yoksunluğuna yol açıyor. California Üniversitesi araştırmasında kesinlikle kanıtlandı: Orta yaşlarda günde iki paketten fazla sigara içenlerde demans riski yüzde 114 kat artıyor. Nikotin bırakıldığı an risk azalmaya başlıyor.

        Hava: Yine sigara kriterleri geçerli. Yeni çalışmalara göre hava kirliliği demans etkeni olabiliyor.

        Peki bu 12 etkenin dışında Kovid-19 geçirmek, demansa yol açabilir mi? Konu üzerinde uluslararası çalışma yürüten bilim insanlarına göre “pek muhtemel“. Çünkü koronavirüs burundan merkezi sinir sistemine girip akciğerlerden sindirim sistemine bütün vücudu dolaşıyor, beynimizden kalp ve damarlarımıza hiçbir organ güvence altında değil. Hastalığın damarlarda yol açtığı hasar demansla sonuçlanabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün teknik desteğiyle uluslararası konsorsiyum oluşturan Amerikan Alzheimer Derneği ile 25 ülkeden bilim insanları şimdi Kovid-19’un beyin üzerindeki uzun vadeli etkisini araştırıyor.

        Diğer Yazılar