Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Koronavirüsün mutasyon geçirmiş yeni varyantı piyasaya çıkmak için tam da zamanını buldu. Aslında eylül ayından beri bilindiği söyleniyor ama işte panik yaratacak şekilde İngiltere’de ifşa olması Noel ve yılbaşı arifesine denk düştü. İnsanların toplanma gayreti içinde olduğu bir dönemde daha hızlı bulaşan yeni silahıyla peydahlandı. Mutasyon, virüsün ACE2 reseptörlerine bağlanarak insan hücrelerine girmesini sağlayan ve şu meşhur taç görünümünü veren mızrak (spike) proteinlerinde meydana geldiği için daha kolay tutunma sağlıyor. Bulaş riski yüzde 70’i buluyor. Daha hızlı bulaştığı kesin ama Kovid-19’u ağırlaştırıyor mu, daha mı öldürücü, bunlar bilinmiyor.

        Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın ilginç bir değerlendirmesi var; “Bu mutasyon eğer gerçekten orijinal virüsten daha hızlı yayılıyorsa, salgının bitmesi için beklediğimiz mutasyonun başlangıcı da olabilir. Çünkü o mutasyonda virüsün daha bulaşıcı, ancak zararsız hale gelmesini bekliyoruz. Yani ilk değişiklik gerçekleşmiş olabilir” diye yazıyor.

        REKLAM

        Bugüne kadar geliştirilen aşılar bu varyanta karşılı etkili olur mu? BioNTech’in şefi Prof. Dr. Uğur Şahin dpa’ya açıklamasında, Pfizer’la geliştirdikleri aşıyı farklı mutasyonlarda 20 ayrı virüs varyantı ile test ettiklerini ve aşının bütün virüs formlarını inaktif hale getirdiğini söylüyor. Haliyle kendi aşısı için konuşuyor. Ama AB’de daha yeni onay alan Pfizer-BioNTech aşısı yaygın uygulamaya girmediği ve bizim Sinovac aşıları da daha ortada olmadığı için şu dönemde aşıların yeni varyanta etkisini sorgulamak çok da lüzumlu değil.

        “AŞI OLMAYANA YATAK VERİLMESİN”

        Pandeminin insan manzaraları bizim evin kedi popülasyonu gibi, zapt etmek ne mümkün. Vakalarda düşüş de olsa Türkiye’den Avrupa, Amerika ve Latin Amerika’ya virüs bulaşmaya devam ediyor ama insanoğlu Noel’de ille de toplanmak, yılbaşında ille de eğlenmek istiyor. 31 Aralık gecesinden itibaren sokağa çıkma yasağı nedeniyle biz ailecek bir araya gelemiyoruz ama üç gün dört gece otellere kapanıp eğlenmeyi planlayanlar vardı. Neyse ki, İçişleri Bakanlığı yemekli – müzikli yılbaşı paketleri satmaya çalışan otellere müdahale etti, valiliklere genelge göndererek “Eğlence ve balolara kesinlikle izin verilmeyecek” dedi.

        İnsan hareketliliğine tepki öyle evrensel bir durum ki, örneğin İngiltere’de yeni varyant nedeniyle milletin Noel öncesi Londra’dan kaçmak için araçlarıyla yola çıkıp, havalimanı ve tren istasyonlarına akın ettiğine dair habere, “Ben sokağımdaki pizzacıya bile gidemiyorum” diye tepki gösterenler var.

        Sevdikleriyle kaynaşma ve eğlence ihtiyacı çok insani bir dürtü olabilir ama pandeminin komplo teorisyenleri ve aşı düşmanları esas karanlık cepheyi oluşturuyor.

        En çarpıcı örnek Almanya. Başbakan Merkel pandeminin ilk gününden beri en kaygılı, en sorumlu ve şeffaf lider olarak görülüyor. Kapanmalarda şirketlere, esnafa yardımsa yardım, hiç eksiği yok. Bir süre en başarılı lider olarak da değerlendiriliyor. Ama o da yeni dalgaları kıramıyor. Çünkü maske – mesafeyi hiçe sayan, partileyen gırla. Bir günde 950’yi aşkın ölüm kayda geçebiliyor. Önlemlere uyulması için uyarıyor, hatta yalvarıyor Merkel. Fakat en aklı başında gazetelerde bile (Die Welt) “Kanzlerin bize ihtar vermekten artık vazgeçsin” diye köşe yazıları çıkabiliyor. Der Spiegel’deki bir yazıda şu soru sorulabiliyor: “Bir koronavirüs ikonu olarak Merkel, pandemiyi doğru değerlendirip gösterdiği bütün çabaya karşın neden başarılı olamadı? Her gün yüzlerce insan ölüyor, yoğun bakımlar büyük yük altında, yeni vakalar yüksek. Peki Almanya’nın yaşadığı bu felakette Angela Merkel’in payı ne?” Ama Merkel kadar eyalet yönetimleriyle sıradan vatandaşların sorumlu olduğu bir gerçek, bu da teslim ediliyor.

        REKLAM

        Örneğin Baden Württemberg Eyaleti Meclis Başkanı Muhterem Aras’ın bir vekil ve bir de memurla küçücük bir masada yakın mesafede oturduğu fotoğrafı yayınlıyor Bild. Skandal olarak kayda geçiyor (altta).

        Merkel’i dinlemeyen sorumsuzlar bir yana “Querdenken 711” denilen musibet oluşum pandeminin en büyük tehditlerinden. “Querdenken” genel geçer kabul gören fikirlerin ötesinde yaratıcı düşünmek anlamına geliyor, 711 ise Stuttgart’ın alan kodu. Kısıtlamaların başladığı mart ayından beri pandeminin “Bill Gates gibi satanistler” tarafından çıkarıldığı ve benzeri komplo teorileriyle korona önlemlerini protesto ediyor, hareketi Berlin ve diğer kentlere yayıyor, hatta son zamanlarda şiddet eylemlerine başvuruyorlar. Michael Ballweg önderliğindeki aşırı sağ hareket on binleri peşine takmayı başardı. Aralarında bol miktarda aşı düşmanı da var. Merkel son konuşmalarından birinde bu kesim için “Yaşam tarzımızı tehdit ediyorlar” diyor.

        Forsa anketine göre Almanların yüzde 47’si derhal aşılanmak istiyor, yüzde 40’ı bir süre beklemeyi tercih ediyor, yüzde 11’lik kesim ise kesinlikle karşı. Aslına bakılırsa aşı ufku o kadar da yakın değil. Alman Sağlık Bakanlığı’na göre 100 milyon doz Pfizer aşısına ihtiyaç var. Fakat ilk partide sadece 3 milyon doz gelecek, üç ay sonra da 11 milyon doz. Öyle ya da böyle neticede Almanya’nın aşıları rezerve. Aşı zorunluluğu yok ama aşıyı reddedenler için şimdiden önlemler tartışılıyor. Etik Kurulu üyesi genetik uzmanı Prof. Dr. Wolfram Henn radikal bir öneride bulunuyor: “Aşı olmak istemeyenler, hastalanmaları halinde yoğun bakım yatağı ve ventilatörden başka hastalar yararına feragat edeceklerine dair belge imzalasınlar.”

        GLOBAL AŞI UÇURUMU

        Aşı adaletsizliği 2021’e damgasını vuracak gibi görünüyor. Bir yanda zengin-yoksul uçurumu, diğer yanda yüz milyonlarca doz aşı sipariş eden Batı ülkelerindeki aşı karşıtlığı.

        Bloomberg’in aşı takip verilerine göre bugüne kadar altı ülkede 2.1 milyon kişiye altı ayrı aşı uygulandı. Testler tamamlanmadan uygulamaya geçilen Çin (650 bin kişi) ve Rusya’daki (320 bin kişi) aşılamalar da dahil. Son rakamlara göre ABD’de sağlık çalışanlarından başlanarak 615 bin doza yakın Pfizer aşısı yapıldı. Diğer veriler; İngiltere 500 bin, İsrail 10 bin ve Kanada 16 bin kişiye aşı uyguladı.

        Gelişmiş ülkelerde aşı araştırmalarına, bunların test edilip üretim aşamasına gelmesine milyarlarca dolar akıtıldı. Fakat bunların hiçbiri 7.8 milyarlık dünya nüfusunu virüse bağışık kılmak için yeterli değil. Yine Bloomberg’in hesaplarına göre bugüne kadar 8.2 milyar doz aşı hazır hale getirildi, 90 kadar da sipariş sözleşmesi yapıldı. Aşıların çoğu iki doz uygulandığı için adil bir dağıtım olsa dünyanın yarı nüfusuna yetecek miktar mevcut. Fakat Pfizer ve Moderna aşısı ultra soğuk zincir gerektirdiği için ikmal problemi bulunduğu gibi önümüzdeki yılın üretimi rezerve. Oxford-AstraZeneca 1.47 milyar kişiye yetecek miktarda aşı için ön anlaşma yaptı.

        Yoksul ülkelerin aşı için 2022’yi bekleyeceği tahmin edilirken, Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde kurulan Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı COVAX’ın katkısı olacak . Meksikalı milyarder Carlos Slim’in inisiyatifiyle Latin Amerika ülkelerine ucuz aşı dağıtımı da yapılacak.

        Zenginler ise aşı çeşitliliğiyle bağışıklığı güvence altına almaya çalışıyor. Bu alanda en ileri giden Kanada; 38 milyonluk nüfusu için yedi aynı şirketle anlaşma yapıp 190 milyon kişiye yetecek miktarda aşı garantisiyle el artırdı. Nüfusunun beş katına yetecek aşıyı ne yapacak, cevabını göremedim. Belki ileride muhtaçlara mı dağıtacak. Bilmiyorum ama aklıma Michael Moore’un “Sicko” belgeselindeki o sahne geldi. ABD’deki vahşi sağlık sistemini yerin dibine batırdığı belgeselin Kanada’da bir kliniğin bekleme salonunda çekilmiş sahnesi. Sağlık için para ödemediklerini ve ne kadar şanslı olduklarını anlatan o Kanadalılar Kovid aşısına da fazlasıyla kavuşacak. Aşı düşmanı değillerse.

        Diğer Yazılar