Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçimin öne alınacağını açıkladı. Aslında malumun ilanıydı denilebilir buna... 24 Kasım 2022 tarihinde Haberturk.com'da, “Bahar havasıyla seçime…” başlıklı bir yazı kaleme almış ve AK Parti’nin seçimi öne almak zorunda kalacağını yazmıştım. Daha sonra seçim tarihi üzerinde toto oynanmaya başladı ve son birkaç gündür çeşitli tarihler ortaya atılmaya başlanınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir açıklama yapmak zorunda hissetti.

        Aslında AK Parti ve MHP teşkilatları bir süredir seçim hazırlıkları yapıyordu. Bir tek muhalefet ya da 6’lı masa bir türlü çalışmalarını hızlandıramadı; halledilmesi gereken onca mesele varken, adayın kim olacağı konusunda didişip durdu. İşte geldik zurnanın zırt dediği yere…

        Seçime gidiyoruz… Seçim tarihi için en çok zikredilen 14 Mayıs… Bu tarihten önce de olabilir sadece Ramazan ayı, bayrama denk gelmesin gibi çekinceler var… En önemli konu da aslında 6 Nisan’da yürürlüğe girecek yeni seçim kanunu. Bu tarihten sonra seçim olursa Cumhur İttifakı daha çok AK Parti, önce olursa Millet İttifakı ya da oy oranı düşük partiler kazançlı çıkıyor. 6 Nisan’dan önce seçim olursa baraj sorunu olan partiler de ittifakla seçime girecekleri için baraja takılmıyorlar.

        REKLAM

        Asgari ücret, EYT, sözleşmelilere kadro, şu anda memnun etmese de memur zammı, dışarıdan bulunan sıcak para, Rusya’ya doğalgaz ödemelerinin ertelenmesi, doğalgaz fiyatında indirim beklentisi, dış politik gelişmeler AK Parti’yi seçimi kazanma konusunda ümitlendirmiş durumda. Daha doğrusu, ekonominin domine ettiği geniş seçmen kitlesinde ibrenin kendilerine döndüğünden söz ediyorlar. 6’lı masa da dediğim gibi didişmeyi bırakmadığı gibi, birlik ve beraberlik görüntüsü ya da seçmene güven verme gibi bir havadan çok ama çok uzak. Partilerin kendi içindeki sorunları ve çekişmeleri saymıyorum bile.

        Hükümet, atılan ekonomik adımların birkaç aydan fazla dayanmayacağının farkında. Olağanüstü gelişmeler olmazsa hikayenin sonunda bize hazan yolları… Kemer sıkmamız kaçınılmaz… Onun için, “bahar havasıyla seçime” başlığını kullanmıştım yazımda...

        Anahtar doğal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde. Devlet gücü ve ekonomik imkânları seferber edebiliyor. Ayrıca seçim tarihini de en avantajlı olacakları zamana göre belirlemek de kendisinin elinde...

        O tarafta, Meclis’ten karar çıkarmanın da çok da önemsendiğini zannetmiyorum. Muhalefet seçimi öne almaya yanaşmazsa Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimleri yenileme kararı alabilir. Sadece bugünkü koşullarda Anayasa gereği son dönemini yapmış sayılır ve sonraki dönüm bir kez daha aday olamaz…

        Altını çizelim; bu bir erken seçim değil; Cumhur İttifakı'nın, “takvim ve koşullar gereği” öne alacağı bir seçimden söz ediyoruz. Yani herhangi bir zorunluluk yok. Sadece iktidar, en uygun zamanı belirlemeye çalışıyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra 6’lı masada da mutlak suretle bir hareketlenme olacaktır. Ortak seçim beyannamesi ve geçiş süreci gibi konular, basit meseleler. Bunlar tamamlanır ancak aday ve yol haritası konusunda uzlaşıp, aralarından su sızmıyor görüntüsü vermeleri, rakibe endişe, seçmene güven vermeleri gerekiyor…

        CUMHURBAŞKANI DEVAM EDER

        Bu arada, birkaç gündür bir tartışma yürüyor ve bana göre yersiz ve gereksiz bir tartışma. Seçimlerin yenilenmesi kararı alınması durumunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçime kadar görevine devam edip edemeyeceği... Anayasa’nın ilgili maddeleri çok açık.

        REKLAM

        Anayasa’nın 106’ncı maddesi Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde, kırk beş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır” diyor. Burada Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması söz konusu değil; seçimlerin yenilenmesine karar veriliyor.

        Anayasa’nın 116’ncı maddesi ise, “Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder” diyor.

        Anayasa’ya göre; Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolması veya seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan görevine devam eder. Anayasa hukukunda buna “İş Gören Cumhurbaşkanı” deniliyor. Makul ve etik olanı ise bu durumdaki Cumhurbaşkanı’nın ülkenin geleceğini ya da sonraki cumhurbaşkanını etkileyecek kritik ya da ağır kararlar almamasıdır. Yani kritik konularda kararname çıkarmamasıdır. Bu arada TBMM de yenisi seçilinceye kadar görevine devam edecek.

        SEÇİMİ ETKİLEYECEK İKİ KRİTİK KONU

        Bu arada ekonomi kadar seçimi ve sonucunu etkileyecek iki kritik siyasi konu var ki bunlara mutlaka değinmek lazım. Birincisi HDP’nin kapatılma davası Anayasa Mahkemesi’nde devam ediyor. Yüksek Mahkeme, HDP’ye yapılacak Hazine yardımını geçici olarak dondurdu. HDP, Hazine yardımı alamayacak ancak seçime girebilecek mi? Yoksa dava seçime kadar sonuçlanacak mı? Tabii ki davanın sonucu da önemli. HDP’nin kapatılması durumunda seçmenin oyları nereye gidecek? Tepkisel bir refleks olacak mı? Birincisi bu… Bu mesele muğlak…

        Önümüzdeki dönemin tayin edici olaylarından biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 aylık hapis cezasının istinaf ve Yargıtay süreci. Bu süreç seçime kadar tamamlanır ve İmamoğlu görevden alınırsa seçmenin tutumu ne olacak? CHP bu karara karşı nasıl bir tutum takınacak. Diğer belediye başkanları ne yapacak? Kayyum atanırsa belediye teslim edilecek mi? Bu iki konuda verilecek ya da verilmeyecek kararlar, seçmenin tutumunu doğrudan etkileyecek…

        Zorunlu askerlik niçin önemli?

        Zorunlu askerlik niçin önemli?
        0:00 / 0:00

        Son birkaç yazımda bedelli askerlik bekleyen gençlerin sorunlarını, enflasyon nedeniyle artan bedelli temel ücreti ile kaçak/bakaya cezaları ve günlük idari para cezalarının yüksekliğinden şikayet ettiklerini yazmıştım. Bedelli vatan hizmeti bekleyen gençler; profesyonel askerliğe geçilmişken, kışlasız askerlik istiyorlar ve 28 günlük eğitimin iş-güç ve yaşam koşulları açısından Türkiye’ye uygun olmadığını savunuyorlar.

        Vatandaşlarımızın talep ve beklentilerine kapalı değilim ve bu gençlerin talepleri de makul ve yerinde görünüyor. 28 günde iyi bir asker yetiştirmek mümkün değil. En azından üç aylık bir süre gerekiyor.

        Daha önce vurgulamama rağmen, bedelli taleplerini dile getirmem yanlış anlaşılmış. Ben zorunlu askerliği savunduğumu daha önceki yazılarımda ısrarla vurguladım. Anayasanın eşitlik ilkesi açısından bedelli askerliği savunmadığımı ancak yürürlükte bu yönde bir yasa olduğunu da vurgulamak isterim. Böyle bir imkân tanınmış...

        Ayrıca Anayasa’nın 72. Maddesinde, “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” deniliyor.

        Askerlik erkekler için anayasal bir hak ve ödev sayılıyor.

        Askerliğin süresinin ne kadar olacağı anayasada yazmıyor ancak kanunla TBMM’ye düzenleme yapma yetkisi verildiği için çıkarılan kanunla bazı vatandaşlar bedel ödeyerek askerlik hizmeti yapabiliyor. Buna, “bedelli süreli vatan hizmeti” denilebilir. Şimdi zorunlu askerliği niçin savunduğumu anlatayım:

        - Türkiye gibi zor bir coğrafyada yaşıyor ve bağımsızlığını savaşarak elde etmiş bir milletin torunu iseniz, askerlik denilen harp sanatını öğrenme ve icra etme mükellefiyetiniz vardır.

        - Adına Peygamber Ocağı denilen TSK, düşmana karşı her zaman bağımsızlığımızın ve güvenliğimizin güvencesidir. Türk milletinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile sarsılmaz ve yıkılmaz bir gönül bağı vardır. Onun için askerlere Muhammed anlamına gelen Mehmetçik denilmektedir.

        - İnşallah bir daha bu topraklar hiçbir zaman düşman çizmesi görmez ancak yıllardır terörle mücadele eden ve çevresinde istikrarsız/kaotik ülkeler bulunan, çatışma sahalarının tam ortasında bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu ortamda silah kullanmayı bilen, asgari de olsa harp sanatını bilen vatan evlatları gerekiyor. İnşallah buna ihtiyacımız olmaz.

        - Ukrayna örneğini vermek yanlış olmaz. Ukrayna’da zorunlu askerlik var ve 500 bin kişilik, halkından oluşan ordusuyla 150 bin kişilik Rus ordusuna karşı mücadele veriyor. Dışarıdan verilen desteği yok sayamayız ama savaşmayı bilen askerleri Ukrayna’ya direnç sağlıyor.

        - Modern savaş teknikleri, teknik istihbarat, İHA-SİHA teknolojileri, savaş uçağı, füze ve modern hava savunma sistemleri ya da diğer teknolojik unsurlar hiç şüphesiz savaşın seyrini etkiliyor ve üstünlük sağlıyor. Ancak neredeyse bütün savaş doktrinleri insan unsurunu, yani savaşmayı bilen asker sayısını en önemli etken olarak görüyor. Hiçbir füze, vatanını savunan inanmış, insanların direncini kıramaz. Örnek istiyorsanız İstiklal Mücadelemize bakın. Bunun için, Her Türk Asker Doğar diye bir sloganımız var…

        Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı'na yazdı

        Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı'na yazdı
        0:00 / 0:00

        Ankara’da otobüslerin yüzde 84’ünde kullanılan sıkıştırılmış doğalgaz CNG’nin fiyatında indirim talebi somut karşılık bulmazsa pazartesi günü Ankara’da toplu ulaşıma zam açıklanacak. Bu zam, yüzde 100 olmasa da çok yüksek oranda olacak. EGO’nun aylık zararı 262 milyon TL ve bunun 140 milyon TL'si doğalgazdan kaynaklanıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan CNG fiyatında indirim ya da vergi muafiyeti konusunda yazılı talepte bulundu. Ankaralılar'ın gözü kulağı Cumhurbaşkanı Erdoğan’da. BOTAŞ’ın yüksek görev zararına rağmen bir karar çıkar mı bilemiyorum ancak bu karar çıkmazsa pazartesi günü Ankara için ulaşım zammı konuşulmaya başlanacak. Kötü haber ama hayırlısı diyelim…

        Diğer Yazılar