Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında, AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan için hazırlanan reklam filminin yayınının durdurulmasına hükmetmişti.

        MHP Temsilcisi Avukat Kürşat Ergün’ün başvurusu üzerine itirazı değerlendiren YSK, Siyasi Partiler Yasası’nın, “Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı” başlıklı maddesine aykırılık iddiasını görüşüp karara bağladı.

        Televizyon ve radyolarda yayımlanan reklam filminde; ezan sesine, dua eden kadın görüntüsüne ve seccadeye yer veriliyordu.

        Başvuruyu görüşen YSK, reklam filminin yayınının durdurulmasına karar verdi.

        YSK’nın 5 Ağustos tarihli ve 3541 sayılı, 6’ya karşı 4 üyenin oyuyla aldığı kararda; reklamda kullanılan ezan sesi, dua ve seccadenin Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun'un 58’inci ve Siyasi Partiler Kanunu'nun 87’nci maddesindeki hükümlere aykırı olduğuna hükmedildi.

        Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun'un 58’inci maddesi, “Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuat üzerinde Türk Bayrağı ve dini ibareler bulundurulması yasaktır” hükmünü içeriyor.

        Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağını düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu'nun 87’nci maddesi ise şöyle diyor: "Siyasi partiler, devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar.”

        REKLAM

        RTÜK de YSK’nın bu kararı doğrultusunda radyo ve televizyonlara, internet servis sağlayıcılarına reklam filminin kullanılmaması için uyarı mesajları geçti.

        Bu arada YSK, o tarihte henüz itirazı görüşüp karara bağlamadan AK Parti reklam filmindeki minare ve namaz kılan kadın görüntüsünü çıkardı. Film, sonraki süreçte çok fazla kullanılmadı.

        YSK: “SECCADE DİNİ ÖGE DEĞİL”

        YSK’nın kararını detaylı incelediğimizde; filmin başlangıç kısmında yer alan ezan sesi ile dua eden kadın bölümünün propaganda yasakları (dini ibarelerin kullanılması) kapsamında değerlendirildiği görülüyor. Filmdeki seccade ise YSK tarafından dini bir öge veya unsur olarak değerlendirilmedi.

        Kararın alındığı Kurul toplantısından birkaç detay aktarayım:

        O toplantıda, seccadenin dini bir öge olmadığı, kültürel ve tercihe bağlı olarak kullanılan bir nesne olduğu değerlendirildi.

        Kurula toplantısına katılan bir üye, “Seccadeyi cami ya da minare gibi değerlendirmedik ya da namaz kılma gibi görmedik. Yayından kaldırma kararını filmde yer alan; namaz kılan kadın, cami, minare gibi görüntülerden dolayı verdik. Bunların Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olduğuna kanaat ettik” değerlendirmesini yaptı.

        KASIT YOK TALİHSİZ HATA

        Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul’da katıldığı bir iftardan sonra girdiği restoranın ofisinde halının üzerinde seccadeye ayakkabı ile basarken fotoğraf vermesi AK Parti cephesinde seçim malzemesi olarak kullanılmaya başlandı. Belli ki AK Parti bu fırsatı kaçırmayacak ve belki de bunun üzerinden seçim afişleri yapacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan da seçim kampanyasında bu görüntüyü kullanacağının sinyallerini verdi.

        YSK’nın geçmişte aldığı karara baktığımızda bunun önünde yasal bir engel de bulunmuyor...

        REKLAM

        Kılıçdaroğlu, milletimizin dini değerlerine her zaman saygı duyduğunu belirterek, bu hatadan dolayı özür diledi. Ben işin bu tarafından değilim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konularda ne kadar hassas ve titiz olduğunu herkes biliyor.

        Asıl mesele, kıran kırana bir seçime gidilirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu hataya kim düşürdü? İyi niyetli şekilde fotoğraf taleplerini geri çevirmeyen Kılıçdaroğlu’nu yanındakiler, niçin uyarmadı? Bu kadar mı iletişim evreninden kopuklar? Kampanya ilerledikçe belki daha fazla sertleşecek. Bu süreç nasıl yönetilecek?

        İkinci talihsiz durum da Kılıçdaroğlu’nun fotoğraf verdiği isimlerden biriyle ilgili yaşandı. Sosyal medya hesabından fotoğrafı paylaşan bir aday adayı kendisiyle ilgili algı çalışması yaptı ve fotoğrafın altına şunu yazdı: “Azade Ay’ın yeni durağı Ankara gibi… Kılıçdaroğlu ile görüşen Azade Ay, tamam gibi!”

        Daha adaylığı kesinleşmemiş bir ismin, Genel Başkanla fotoğraf çektirip altına da sanki adaylık sözü almış gibi yorum yapması ve diğer adaylardan bir adım öne geçtiği mesajını vermesi yoruma açık olmayan ikinci hata…

        TROLLER KAYBEDECEK

        Belli ki bu seçim kampanyası ağırlıklı olarak; karşıtlıklar, karşı tarafın açıklarını arama, algıları yönetme üzerine kurulu bir stratejiyle yürüyecek. Anlaşıldığı üzere, sosyal medya trolleri her zamankinden fazla boy gösterecek ancak vatandaş buna prim vermeyecek. Türkiye’nin önünde; ekonomi, deprem, jeopolitik meseleler gibi yakıcı sorunlar bulunurken, trollerin mücadelesinde; trolleri daha fazla öne çıkaran, trollere güvenen kaybedecek.

        Bu seçimde algılardan çok olgular iş yapacak. Yüz yüze, bire bir temas önem kazanacak. Tabii ki söylenen sözler, çizilen imaj ve yaratılan algılar da önemli ancak seçmen özellikle bu dönemde geçmiş tecrübelerine de bakarak bütün bunları bir süzgeçten geçirip kararını verecektir.

        REKLAM

        Bu, adayların çok hata yapma lüksü olduğu anlamına gelmez. Geçmişte olduğu gibi seçmenin hataları tolere etme marjı da çok yüksek değil.

        Belli bir seçmen grubunu etkilese de artık, seccade veya dini motifler üzerinden verilecek mesajlar eskisi kadar karşılık bulmuyor. Seçmenin yüzde 90-95’i bir tarafa kanalize olmuş, safını belirlemiş durumda.

        Kararsızları ya da gidenleri ikna edip çevirmek için daha yeni şeyler, daha somut şeyler söylemek gerekiyor.

        Özellikle rakibi küçümseyecek, küçük düşürecek, ötekileştirecek, gönül vermiş olanları rencide edecek tavır ve söylemlerden uzak durmak, mağduriyet hissi yaratmamak lazım.

        Mağduriyet ve haksızlık algısının yol açtığı sonucu, 2019’da İstanbul’da 800 bin vatandaşın tercihinde görüp deneyimledik...

        Diğer Yazılar