Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İsrail seçimleri sonrası Başkan Donald Trump’ın “Yüzyılın barış planı” olarak zikredilen Orta Doğu barış planını açıklaması bekleniyor. Henüz plan metni ortada yok ve sır gibi saklanıyor. Öncesinde spekülasyona mahal bırakmamak için planın ilanı Nisan ayında gerçekleşecek İsrail seçimlerinin sonrasına bırakıldı. Ancak planın daha ilk gününden ölü doğacağına yönelik eleştiriler başladı.

        Zaten bugüne kadar da hep öyle olmadı mı? Özellikle Filistin meselesine yönelik planlar hep çözümsüzlük üzerine kuruldu. Ve maalesef her yeni seçilen lider ya da dışişleri bakanı Filistin meselenin çözümü için çeşitli girişimlerde bulundu ama ne hikmetse bir türlü uzlaşma sağlanamadı.

        Son iki aydır üst düzey Amerikalı yetkililer seçimden sonra ilan edilecek bu bahsedilen plana hazırlıklı olmaları için Arap, Yahudi ve Evanjelik liderlerle sessiz sedasız görüşmeler yapıyor. Ancak masada bir eksik var. Söz konusu barış planının diğer muhatabı Filistinli liderler aylardır inatla ABD’li yetkililerle görüşmeyi reddederek plana ateş püskürüyor.

        Trump ve ekibinin, Amerika’daki güçlü İsrail lobisi ve Evanjelist seçmen bloğuna bağlılıkları nedeni ile İsrail-Filistin meselesindeki yaklaşımı daha en baştan pro-İsrail çözümü olarak görülüyor. Kanımca, bu ekibin Filistinlileri müzakere masasına geri oturtacak ve onlara reddedemeyecekleri cazip koşullar içeren hükümlerle herkesi şaşırtabilecek bir plan sunabilmesi mümkün de gözükmüyor.

        Öyle çok da uzak geçmişe gitmeye gerek yok. Geçen yıl Başkan Trump’ın Amerikan büyükelçiliğini Telaviv’den Kudüs’e taşıma kararı hakkındaki açıklamalarını hatırlamanız yeterli olur. Trump, bu karardan sonra kendince diplomatik bir denge sağlamak adına, bedel ödeme sırasının İsrail’e geldiğini ve Filistinlilerin çok iyi şeyler elde edeceğini ifade etmişti. İsrail’in sağ kesiminden de bu açıklamalara büyük tepki gelmişti. İsrail Eğitim Bakanı ve Yahudi Evi Partisi lideri Naftali Bennett, “Herkes bu işin bir parçası. Hemen yanı başımızda Filistin Devleti kurmayı planlıyorlar. Amerikalılar, Suudi Prens, Filistinliler, Ürdün Kralı. Bizim yani İsrail halkının dışında herkes bu resmin içinde” şeklinde eleştiride bulunmuştu. Yani tahmin edileceği üzere İsrail hükümeti içinde de bu plana karşı homurdanmalar zaten mevcut durumda. Filistin tarafı ise endişeyle bekliyor.

        Bu plana yönelik Filistin tarafının bir kaygı nedeni ise, Başkan Trump ve ekibinin bu planı kendilerinin reddetmesinden hiçbir endişe duymamalarından kaynaklanıyor. Çünkü yanlarına aldıkları başka Arap aktörler olduğu kanısındalar. Bu konuda haksız sayılmazlar, zira ABD ve İsrail son 20 yılda bölgede öylesine fırtınalar kopardı ki, Körfez ülkeleri birbiri ardına Filistinlilerin bu sürekli itiraz durumundan bıkarak İsrail ile barış için somut adımlar atmaya karar verebilirler.

        Her iki ülkenin karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşma yolu bulması halinde, Trump’ın iki devletli çözümü desteklediğini ve Doğu Kudüs’ün Filistin Devleti'nin başkenti olmasına açık olduğunu gösteren ifadelerinin bu planda geçtiği bir durumu hayal edin. Böyle bir söylemi bırakın planda açık ifadelerin kullanılmasının İsrail sağ kesimini ne kadar kızdıracağı aşikar ve birçok Amerikalı Evanjeliki de büyük bir hayal kırıklığına uğratacaktır.

        Düşünceme göre, Müslümandünyası entelektüelleri de Filistinlilerin ciddi bir şekilde değerlendirdiği bir barış planı yapılmadığı ve aslında yetmiş yıldır barışın sağlanamamasının artık bir sonuca bağlanması gerektiği üzerine sorgulamalar yapabilir. Çünkü Arap dünyası içindeki dengeler de son dönemde bir hayli değişti. Filistin meselesinin Mısır, BAE, Suudi Arabistan gibi ülkeler için bir dava olmaktan ziyade sıradan bir siyasi argümana dönüştüğü gerçeği önümüzde duruyor. Ayrıca Filistin direnişinin aktörleri Fetih ve Hamas arasındaki fikirsel ve yöntemsel ayrılıklar da bizi bu noktaya götürebilir. Ortadoğu’daki İran tehdidi karşısında da daha farklı düşünen yeni nesil Arap liderlerin kendi içlerindeki rekabet koşulları, iç dinamiklerindeki sertlikleri ve yükselişleri göz önüne alındığında Trump’ın sunacağı planın, Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas tarafından reddedilmesi güç olabilir. Ayrıca, ABD kulislerinde Körfez ülkeleri liderlerinin Kudüs’e uçmasına imkân tanıyacak koşulların oluşturulacağına dair iddialar da mevcut.

        Çünkü aslında Arap liderler, ABD nezdinde kredilerini ciddi ölçüde artırmanın derdindeler ve son dört aydan bu yana Mahmut Abbas’ın sürecin dışına çıkmasına izin vermeyerek müzakere masasına oturmaya ikna etmeye çalışıyorlar. Yani anlayacağınız “Yüzyılın barış planı”nın gerçekleşmesi için her türlü ortamı yaratmaya çalışıyorlar ama çıkacak plan gerçekten bir barış planı mı olacak, yüzyılın planı olmaya layık olacak mı?

        Bu soruların cevabı Nisan’da gerçekleşecek İsrail seçimlerinden sonraya kalıyor. Söylenen o ki, İsrail başbakanı Benjamin Netenyahu seçim sürecinde yıpranmasın diye bu tarih bekleniyor.

        Diğer Yazılar