Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Vekalet savaşlarının mühim örneklerinden Libya, son bir ayda bir dizi yeni gelişmeye sahne oldu. Ülkedeki gelişmeler yıllardır yakından takip edilse de, özellikle geçtiğimiz günlerde Türkiye ile imzalanan deniz sınırları ve askeri anlaşmaları, Doğu Akdeniz’de oyunu değiştirebilir.

        Deniz sınırları ve askeri işbirliği olmak üzere, parlamentoların da onayladığı bu iki anlaşmaya bağlı olarak Libya'nın meşru yönetimi Ulusal Mutabakat Hükümeti başı olan Fayez al Seraj, Türkiye’den asker göndermesini talep edebiliyor.

        Askeri kaynaklardan aldığım bilgiye göre, Seraj 20 Şubat’a kadar böyle bir talepte bulunacak. Libya’daki sıkışıklık nedeniyle bu tarih daha da öne çekilebilir. Bu durumda Türkiye Trablus’ta tıpkı Katar’daki gibi bir askeri üs kurmayı planlıyor. Hatta bu üs için Türkiye gerekli fizibilite tamamlamış bile.

        Bu durum gerçekleştiğinde Ankara’nın da müttefikleri ve rakipleri ile ilişkileri yeni boyutlar kazanabilir. Bu nedenle 2011’de patlak veren ve 42 yıllık Muammer Kaddafi saltanatını deviren Libya iç savaşı ile ülkede faaliyet gösteren küresel ve bölgesel aktörleri, vekillerini, tuttukları pozisyonları gözden geçirmekte fayda var gibi.

        RUSYA, MISIR, BAE MEŞRU HÜKÜMETE KARŞI

        Yakın gelişmelere bakarsak, Kaddafi’yi deviren ve şu anda Libya'nın meşru yönetimi Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne düşman General Halife Hafter’in güçleri Rus ordusunun gözetimindeki Wagner şirketinin uzman paralı askerleri aracılığıyla maskelenmiş bir Rus askeri müdahalesine kalkıştı.

        Bu paralı askerleri Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakın biri yönetiyor. Ayrıca son çatışmalarda Mısır ordusuna ait zırhlı araçların kullanılmasıyla açığa çıkan Kahire desteği yanında Birleşik Arap Emirlikleri’nin hava desteği de var.

        BAE, Hafter’in askeri projesinin esas planlayıcı ve gözeticilerinden biri sayılıyor. Askeri saldırının tehlikesi BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’yi Hafter güçlerinin Trablus’u işgal etme imkanı hakkında görülmemiş bir açıklama yapmaya ve Libya’nın bir kan denizine döneceği konusunda uyarıda bulunmaya itti.

        Libya’daki Rus müdahalesi, başkan Vladimir Putin’in kalkıştığı bir nevi tarihi bir intikam görünümünde. Putin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2011 yılında Libya konusundaki kararını engellemediği için ülkesinin hata ettiğini düşünüyor. Bu karar Muammer Kaddafi’nin düşmesine yol açmıştı. Kremlin, Kaddafi rejiminin bir nüshasının geri gelmesini destekleyerek saatini geri almaya kararlı.

        Çünkü Hafter, devrik Libya liderinin generallerinden biri ve “Kaddafiliğin” yeni sürümünü ülkeye getirme gücüne sahip. Nitekim bu, bütün Arap devrimlerinden alınan bir intikam ve karşı devrimin ek bir başarısı olarak değerlendirilebilir.

        FRANSA İÇİN YA SURİYE YA LİBYA

        Siyasi düzeyde, Trablus hükümetinin deniz sınırlarını çizme ve askeri ve güvenlik anlaşmaları yapma konusunda Türkiye ile anlaşması Hafter’i destekleyen uluslararası ve bölgesel sistemleri bir anlamda reddetme çabasıdır. Bu nedenle de süreci destekleyen bir de askeri anlaşma imzalandı.

        BM durumu tarafsız olarak karşılarken anlaşma Yunanistan ve Mısır’ın şiddetli tepkisine yol açtığı gibi AB tarafından da reddedildi. Ankara, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un şiddet bakımından bunlardan geri kalmayan saldırısına maruz kaldı.

        Macron, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine ve Suriye’de PKK’nın elindeki bazı bölgeleri kontrolüne geçirmesine NATO’nun sessiz kalmasının NATO’nun “beyin işlevsizliğine” yakalandığının delili olduğu şeklinde değerlendi. Değim yerindeyse Akdeniz’i dile getiremeyen Macron Suriye kartı ile hamle yapmaya kalktı.

        ABD SAZDA AYRI, SÖZDE AYRI ÇALIYOR

        Amerika’nın Libya konusundaki tutumu ise Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile buluşmasıyla sınırlı kaldı. Ayrıca sembolik bir tutum olarak savaş suçu işlediği için Uluslararası Ceza Mahkemesince aranan Hafter’in subaylarından Mahmud el Wirfalli Amerikan Hazine Bakanlığı’nın yaptırımlar listesine alındı. Amaç elbette göz boyamak. Oysa tüm bunlar yaşanırken Hafter, uluslararası hukuk, kurum dinlemeyip uluslararası platformun tanıdığı yasak hükümetin bulunduğu bölgeyi her gün vurmaya devam ediyor.

        ABD'nin ve Avrupa’nın sergilediği tutum garip sayılmaz aslında. Başkan Donald Trump, “uzlaşı” hükümetine karşı askeri hareketine başlaması sonrasında Hafter ile telefon görüşmesi yapmıştı ki bu görüşme saldırının Amerikan onayını aldığı şeklinde yorumlanmıştı. Biz ABD Başkanı'nın PKK elebaşlarından Mazlum Kobani ile görüşmesinden de biliyoruz ki ABD herkesle görüşebiliyor.

        Fransa Hafter’i destekleme ve onun hızlı bir şekilde Trablus’u istila etmesi üzerine oynama, dolayısıyla Hafter’in Libya’daki otoritesini pekiştirmesi bakımından sahada esas bir oyuncu.

        Rusya, Mısır ve BAE’nin Hafter yararına belirleyici bir şekilde müdahale ettiği bir vakitte Amerika ve Avrupa sözel verileri destekliyor ve konferans projeleri sunuyor. Libya hakkında gelecek ay yapılması vaad edilen Berlin Konferansı gibi mesela…

        Hafter de BM’ye ve uluslararası camiaya, “yönetimde zafer kazanmış yeni Kaddafi’nin muhteşem dönüşü” olarak gösterme çabasında.

        MOSKOVA RÖVANŞ PEŞİNDE

        Rusya, Libya’yı ele geçirmek üzere ve “yeni bir Kaddafi” olarak Halife Hafter’i iktidara yerleştirmek istiyor. Neredeyse dokuz yıl süren sivil savaşın neredeyse tamamen tahrip ettiği, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisinin enkazı etrafında yapılan haftalar süren yoğun manevraların ardından bu alarm resmen verilmiş durumda.

        Şimdi artık neredeyse sona geldik. 2014’ten bu yana aralıksız yürüttüğü bir dizi kampanyanın ardından Hafter toprakların yüzde 80’ini ve petrol yataklarının büyük bölümünü kontrol ediyor. Son adım olarak Trablus’u almak üzere gerçekleştirilen taarruz nisan ayından bu yana batağa saplanmış durumda ancak bölgedeki kaynaklara göre yüzlerce “hatta belki de binlerce Rus paralı askerinin” gelmesi sonucu terazinin ibresi kendisini mareşal ilan eden Hafter’in tarafına doğru kayıyor.

        Putin, 2011’de isyancıları desteklemiş olan NATO’ya karşı rövanşı alabilmek için Hafter’in bölgesel müttefikleri Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile bir anlaşma yaptı. Putin’e yakınlığı ile bilinen, Çeçen Ramazan Kadirov’un “Sünni bir muhafazakar” olarak, birbiri ardına Körfez’e düzenlediği ziyaretler de başkente yapılacak nihai baskının ışığında bu ilişkileri sağlamlaştırmayı amaçlıyor.

        KÖRFEZ YİNE ‘SIKIYÖNETİMDEN’ YANA

        Körfez’in monarşileri açısından birinci hedef, Başbakan Feyaz el Saraç’ın BM tarafından tanınan ve Müslüman Kardeşlerin desteklediği hükümeti yıkmak. İkinci hedef ise elbette monarşik yapılarla çelişen, demokrasi girişimi olabilecek bir Arap ülkesinin ortaya çıkmasına engel olmak.

        Teoride el Saraç, Avrupa ve ABD tarafından destekleniyor. Ancak Amerikan yönetimi bünyesindeki bölünmeler Saraç’ın uluslararası düzeydeki ittifaklarını zayıf düşürüyor. Bir süre önce Pentagon, Trablus’a taarruzu durdurma emri verdi. Oysaki Trump daha nisan ayında uzun bir telefon görüşmesinde Hafter’in emellerine onay vermişti. Bu kırılma kapsamında Türkiye ile Rusya bu sefer birbirine zıt cephelerde tabloya dahil oldu.

        Türkiye ise Seraç’ın hükümetini destekliyor ve deniz sınırları konusunda yeni bir anlaşma yaptı. Ankara’ya göre şimdi “Marmaris, Fethiye ve Kaş Libya’nın Derne, Tobruk ve Bardiya beldeleriyle sınır komşusu” ayrıca Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın belirttiği gibi “Mavi Vatan” toplam 462 kilometrekareye yayıldı.

        Yani Türkiye’nin Libya’daki menfaatleri direkt Akdeniz ile Kıbrıs ile ilgili...

        Diğer Yazılar