Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Arap dünyasında devrim hareketlerinin başlamasından bu yana Suriye ve Libya’daki gelişmelerin birebir ilintili olduğu çokça yazıldı çizildi. Bu nedenledir ki Türkiye’den bir heyet Moskova’ya bu konuları konuşmaya gitti. Üç gün süren görüşmelerden Türk tarafı istenilen sonucu alamadı. Ancak İdlib içindeki silahlı grupların siyasi mesajları dikkatle incelendiğinde daha hassas bir sürecin içinde olduğumuzu öngörmemiz gerekiyor. Zira İdlib’deki yerel yönetimden mesul Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ‘Talibanlaşma’ yolunda.

        Türkiye ve Rusya için yasaklı olan el Nusra Cephesi örgütünün devamı sayılan Suriye’nin etkili grubu HTŞ, Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirme idealinden vazgeçtiğini ilan etti. Evet yanlış duymadınız. Muhalefetin son kalesi olan İdlib’i kontrol eden bu grup artık önceliğinin “Rusya ve İran işgaliyle mücadele etmek” olduğunu düşünüyor. HTŞ’nin bu şekilde Şam yönetimi ile görüşme olasılığına yeşil ışık yaktığını söylemek mümkün.

        HTŞ’nin önceliklerinin değiştiğini grubun lideri Ebu Muhammed el Culani açıkladı. Culani, Suriye yönetiminin eylemlerini haklı çıkarmaya çalıştığı bir video konuşması paylaştı. “Suriye rejimi, toprakları ve özel mülkleri demografik değişimler aracılığıyla ele geçirme konusunda her iki ülke tarafından yem olarak kullanılıyor. Bu ülkeler, hedeflere ulaşmak için Sünnileri vahşice öldürmekten geri durmuyor,” ifadelerini kullandı.

        Ama Culani’nin asıl şaşırtıcı cümlesi “Rejimi devirme fikrinden vazgeçtik. Şimdiki mücadele Rusya ve İran işgaline karşı bağımsızlık ve özgürlüğü sağlamaktır,” oldu. HTŞ’nin lideri “eski rejimden” geriye hiçbir şey kalmadığını söyledi. Culani, “Devrim rejime galip gelmiş, ordusunu dağıtmış, ona zayıf noktalarını göstermiş, ekonomiyi yerle bir etmiş, uluslararası kamuoyunu kendine karşı seferber etmiş ve yine kendisini tecrit altında bırakmıştır,” mesajını verdi.

        İzlediğim videonun devamında Culani, “Rusya, en acımasız metotları uygulayarak, suçsuz insanları öldürerek ve kovuşturarak, onların hastanelerini ve okullarını yıkarak, tarlalarını ve fabrikalarını yakarak, Suriye kanı üzerinden Sovyetlerin şanını kendisine geri kazandırmaya çalışıyor,” şeklindeki cümleleri ile düşünce durumunu ortaya koyuyor.

        Türkiye’nin de terör örgütü olarak tanıdığı HTŞ’nin liderinin bu açıklamaları, İdlib’deki çatışmaların hızlandığı bir zamanda geldi. Öte yandan İdlib’de kalan muhalif gruplardan resmi olarak sorumlu olan Türkiye, Suriye ordusunu anlaşmaları ihlal etmek ve savaş kışkırtması yapmakla suçlarken, Şam ve onun ortakları da aynı şikayetleri dillendiriyor.

        Ancak olanlara baktığınızda aynı anda birden fazla enstrümanın çalıştırılmaya başlandığını görüyorsunuz. Yeni senaryolar zuhur ediyor. Aynı çizgi üzerinde terör “markası” DAEŞ de hareket etti. Dışarıdan yapılan müdahaleler sadece bu tarz oluşumların stratejisini ve önceliklerini oluşturuyor.

        2018 yılı sonu itibariyle ve 2019 ortalarında HTŞ, yönetim yanlısı kuvvetlerden teklif alan bir kuvvet şeklinde kendisini konumlandırdı. Muhalefete yakın kaynakların HTŞ ve Rusya arasında görüşmeler yapıldığını defalarca bildirmelerine rağmen örgütün örgüt diyalog kurulduğu gerçeğini itiraf etmedi.

        Fakat Türkiye ve Rusya’nın Fırat’ın doğusu hususunda vardıkları anlaşma açısından kilit öneme sahip Astana’daki 13’üncü görüşmeden sonra HTŞ, barış anlaşmasına bağlı kalacağını açıkça duyurmuştu. O dönem Culani, düşmanlarıyla kağıt üzerinde bir anlaşmanın olmadığını ve güya örgütün ateşkes sağlamak için yaptığı tüm girişimlerin yönetim yanlısı kuvvetlerin “sıfır hattına” çekilmemesi yüzünden suya düştüğü yönünde dikkat çeken bir açıklama yapmıştı.

        Yine de HTŞ’nin ‘Talibanlaşma’ eğilimi ya da müzakere yürütmeye hazır olma durumu diyelim, uzun bir süre önce başladı. Sertlik yanlısı kişilerden kurtulmanın haricinde bu eğilim, HTŞ’nin siyasi sürece dahil olmayı, muhalefet yönünde hamle ve hatta uluslararası girişimlerle dikkatli bir iş birliği yapmayı öngörüyor.

        Culani’nin el Kaidenin merkezi yapılarıyla oldukça karmaşık ilişki içinde olduğu bir dönemde örgütün ‘özel yolunu’ göstermesi haricinde şu anda yapılan açıklama, HTŞ’nin konjonktürü değerlendirme girişiminin olağan bir kanıtıdır.

        Şu anda Suriye ordusu, Rusya ve Türkiye'nin anlaşmaya varmış oldukları çatışmasızlık bölgesi hattı boyunca konuşlanmış olan Türk kuvvetlerinin mevzilerini bloke etme girişimiyle İdlib’deki kısıtlı operasyonunun olağan etabını yerine getiriyor.

        Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı tarafından resmi olarak tanınan Suriye muhalefeti seferberlik ilan ederken, HTŞ Suriye’deki Sünni halk için sembolik önem taşıyan ya da Sünnilerin kentleri diyebileceğimiz yerlerden göç vermeden nüfusun muhafaza edilmesi hususuna dayanarak bu sürece dahil oluyor.

        Özetle, bu sürece artık daha dikkatle bakmamız gerekecek, hatta belki de daha farklı. HTŞ Talibanlaşma yolunda hamleler tarken bizim başımızı derde sokmamalı. Hele ki Suriye muhalefetinin de bir bölümünün BAE, Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini bu nedenle resmi tanınan muhalefetle ilişkilerinin sorunlu olduğu gerçeğini göz önüne alırsak…

        Diğer Yazılar