Virüsü fırsata çevirmek: Japonlar Türkiye için hazır
Covid-19 virüsünün tüm dünyayı sarstığı bir süreçte devletler yeni ekonomik krizlerin üstesinden nasıl geleceklerini sorguluyor. Virüsün yarattığı krizlerin ortaya çıkardığı maliyetleri uzun vadede karşılamayı planlayan devletler kısa ve orta vadede yatırım ve büyüme planları konusunda oldukça temkinli. Ancak bu daralmaya rağmen Japonlar Türkiye’de enerji alanın da yatırım için fizibilite çalışmalarına başladı.
Şu an gündemimiz elbette pandemi. Ancak eskisi gibi bir dünya olmayacağı, pandeminin etkilerinden küresel çapta, eşzamanlı bir kurtuluşun olmadığı bir gerçek. Tedarik ağlarının kırılmasıyla küresel sermaye kendine yeni yön aramaya başladı bile.
Bunun en dikkat çekici örneklerinden biri de, Tokyo merkezli elektrik enerjisi karşılaştırma sitesi ENECHANGE ve Shinden's Looop şirketlerinin 21 Nisan'da bir yatırım fonu kurduklarını açıklaması oldu. Şirket yatırım adresi olarak da Türkiye’yi belirlemiş durumda.
Yurt dışında yenilenebilir enerji geliştirme konusunda uzmanlaşmış iki şirket, 11 milyar yenlik (yaklaşık 102,8 milyon dolar) bir yatırım planlıyor. Konuştuğum kaynaklarım, şirketlerin Aralık 2029'a kadar faaliyete gireceği ifade ediyorlar.
İlk proje olarak Türkiye'deki güneş enerjisi santraline yaklaşık 1,1 milyar yen yatırım yapılacak. Türkiye’deki yatırım sürecindeki kolaylaştırıcı hamlelere bağlı olarak yatırımların devamının gelebileceği belirtiliyor.
Kurulan "Japonya Enerji Fonu"nda, Türkiye ve Ürdün'ün arasında olduğu denizaşırı yenilenebilir enerji santrallerinin geliştirilmesine destek verilecek ve ayrıca karbondan arındırma teknolojisi geliştiren şirketlere yatırım yapılacak. İlk fona, Daiwa Menkul Kıymetler Grubu bünyesindeki Daiwa Enerji Altyapısı ve Hokuriku Elektrik Gücü de katılıyor. Gelecekte fonun toplam 100 milyar yene çıkarılması hedefleniyor.
Volkswagen konusunda diplomasiyi elden bırakmayalım
Volkswagen’in Türkiye’ye gelmesi için Türk yetkililer uzun yıllara dayanan ve stratejik bir yol izleyerek şirketi Manisa’da yatırım yapmaya ikan etmişti. Ancak COVİD-19 krizi ile birlikte dünyanın gündemi bir anda değişirken, Türkiye karşıtı lobiler süreci sabote etmek için kolları sıvamış durumda.
Neden mi? Çünkü Türkiye gerek otomotiv endüstrisindeki başarı hikayesi, lojistik ağ için optimum konumu ve gerekse pandemiden görece daha rahat sıyrılabilme kapasitesi nedeniyle birçok üretici için önem arz ediyor.
Ancak hal böyleyken Volkswagen grubunda da, Türkiye'de kurulması planlanan fabrika ile ilgili ikilemler artıyor. Geçtiğimiz hafta okuduğum Manager Magazin dergisi bazı denetim kurulu başkanlarının genel olarak ek bir fabrikaya ihtiyaç duyulup duyulmadığını sorguladıklarını bildirdi. Kurul, şirketin Avrupa’da aşırı kapasiteye sahip olduğu görüşünde.
Alman yargısı Esad'ın infaz timlerini mahkemeye çıkarıyor…
Almanya’nın Koblenz kenti bugünlerde önemli bir süreci yaşıyor. Suriye için adalet talep eden Almanya’daki Suriyeli mülteciler için şehir artık bir sembol oldu.
Eskiden sakin Alman şehrindeki mahkemenin sıralarına bugün Enver Raslan ve Eyad el Garip çıkıyor. Doğru, bu isimler ilk ağza alındıklarında pek fazla bir şey ifade etmiyor ama Suriye istihbaratının dört bin insana işkence yapmakla, 58 cinayetle, Şam’ın El Hatip Cezaevindeki tecavüz ve her türlü şiddetle suçlanan iki eski sorumlusunu tanımlıyor.
Enver Raslan ve Eyad el Garib, son yıllarda Avrupa’ya geçen binlerce Suriyeli sığınmacı arasında saklanabileceklerini düşünerek 2014 ile 2018 arasında Almanya’ya giriş yapmışlar. Muhaliflerin Şam’ın kapısına dayandığı günlerde gemiyi ilk terk edenler onlar olmuş. Rejim giderse öldürüleceklerini bildikleri için ilk fırsatta kaçmışlar. Şimdi ne masum Suriye halkına ne de rejime yaranabiliyorlar.
Suriye’den kaçan ve aralarında işkence gören bazı mültecilerin malum iki şahsı tanıyıp şikayet etmeleri üzerine Alman federal hükümeti harekete geçti. Almanya’ya göç etmiş Suriyeli dostlarımın bana ifade ettiğine göre hali hazırda Baas rejiminin düşeceğini düşünerek bulundukları kurumlardaki kasaları boşaltıp Avrupa’ya kaçan en az 50 kişi bulunuyor.
Enver Raslan ve Eyad el Garib şikayet üzerinde tutuklandı. Fakat Almanya, Fransa, Avusturya, İsveç ve Norveç’te yürürlükte olan ve bir kişinin başka bir devlette işlenen suçlar nedeniyle tutuklanmasına imkan veren (Suriye gibi Uluslararası Ceza Mahkemesini tanımayan hükümetlerin bulunduğu devletler için de geçerli) evrensel yargı ilkesini hesaba katmamışlardı.
Almanya’da yaşayan ve işkencelerden sonra hayatta kalmayı başaran onlarca Suriyeli bu iki sanığa karşı tanıklık yapabilecek. Bu tanıklardan bazılarına, 2006-2011 arasında bizzat kendisi de El Katip Cezaevinde tutuklu kalan isimler de Almanya’nın çeşitli kentlerinden gelip tanıklık edecek.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.