Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Görev süresi dolmak üzere olan Donald Trump için artık ABD Başkanı veya eski ABD Başkanı ifadesinden ziyade “sağcı” lider ifadesini kullanmak durumunda kalabiliriz.

        Aşırılık yanlısı kesimin ilk kez ABD siyasetinde boy gösterdiği kongre baskını ile birlikte ülkedeki siyasi eksene dair birçok tartışma hala devam ediyor.

        Kongre binası en son 1812 savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edilmişti. Bu nedenle 6 Ocak 2021 tarihi her zaman kötü hatırlanacak. ABD siyaseti ise bu şokun etkisinden hala kurtulabilmiş değil.

        Geçtiğimiz çarşamba günü sabahın erken saatlerinde Trump, binlerce destekçisine yaptığı konuşmada ABD seçimlerinin sonucunu "demokrasiye korkunç bir saldırı" olarak nitelendirdi ve insanları Kongre binasına doğru yürümeye davet ederek, "Çünkü ülkemizi zayıflıkla asla geri alamayacaksınız" sözleri ile ülkedeki radikalizmi gün yüzüne çıkardı.

        Bu eylemleri "darbe" mi yoksa "ışıltılı otoriter bir devralma" mı şeklinde adlandırmakla boğuşan tarafların gözünün önünde Trump destekçileri milletvekillerini dehşete düşürdüler ve seçimin onaylanmasını durdurmaya zorladılar. Tüm dünya hatta Trump’ı destekleyenler bile böyle bir durumu kınadılar…

        Tüm bu sağcı grupların planlarını internet üzerinden açıklamaları ve hatta bazılarının olay için "SİVİL SAVAŞ" yazılı tişörtler bastırmış olmaları bunun bir darbe girişimi ya da kalkışması olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

        REKLAM

        Aslında ABD’deki görüntüler bizim çok yabancı olduğumuz bir sahne değildi. 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde ülke genelinde yaşanan "Kobani Olayları" ile ilgili olarak dönemin HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş ve bazı HDP yöneticileri, Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilde, sosyal medya üzerinden ve açık ortamlarda yaptıkları çağrılarla halkı sokaklara döktüler.

        Hendekler ve sokak gösterileri Doğu ve Güneydoğu illerimizde Mülki İdare Sistemi’ni çökertti. Bu da bir işgal değil miydi? Ya da bu da bir darbe girişimi sayılmaz mıydı?

        Ya da bir diğer örnek, FETÖ elebaşının talimatı ile organize bir şekilde FETÖ üyeleri 15 Temmuz akşamı sosyal medya hesaplarını da açık açık kullanarak halka karşı devlet içinde örgütlenmiş militanlarını yüce Meclisimize, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesine ve daha nice kamu kurumunu işgale hazırlamak üzere saldırıya geçtiler…

        Hendekler, Kobani olayları ve 15 Temmuz kalkışmasının arkasındaki isimler Batı tarafından korunurken, batılı medya kurumları ve düşünce kuruluşları bunu neredeyse “demokratik bir kalkışma” olarak vermeyi tercih ettiler.

        ABD’de otoriterlik ve radikalleşme konusunda çalışmalar yapan iki değerli arkadaşımla yaptığım görüşmede çok ilginç bir noktaya dikkat çektiklerini gördüm ki bu da, Trump'ın yenilgiyi kabul etmemesinin gelecekteki şiddet olaylarının tohumlarını ekiyor olabileceğinden endişe etmeleriydi…

        Diğer bir ifade ile Trump’ın ülkedeki aşırılık yanlısı potansiyelinin halkı zaman zaman sokaklara dökme tehdidi oluşturabileceğine dair endişeler var.

        Endişeler haksız da sayılmaz.Çünkü Trump ve müttefiklerinin Demokratların iktidarda olması halinde, ülkenin yıkıma gideceğine dair yıllarca propaganda yaptıklarını gördük. ABD yönetiminin bundan böyle Ortadoğu’daki aşırılıkla olduğu gibi aşırı sağ radikalizmiyle de sert bir şekilde mücadele yoluna gitmesi gerekebilir.

        Ülkemizde “Trump severler” pek hoşlanmasa da Trump'ın en büyük sorunu herhangi bir temel inanç veya yönetim felsefesine sahip olmamasıydı…

        REKLAM

        Trump’ın daha neler yapabileceğine dair de birçok soru işareti var. Hatta hala görevi devredecek olan Trump’ın, son anda büyük bir olaya sebebiyet verebileceğine dair komplo teorileri konuşuluyor.

        Ancak Trump’a yönelik siyasi tepki hızlı geldi. Kongre binasında yaşananları kınamak yerine, Twitter hesabından seçime dair yaptığı iddiaları yineledi ve destekçilerini de “bugünü hatırlamaları” konusunda cesaretlendirdi. Ama Twitter ve diğer sosyal medya platformlarından kısa sürede men edildi.

        Bu durumda şunu es geçemeyeceğim… Twitter, Trump’ın halkı kin ve nefrete sürüklediği gerekçesi ile hesabını kapatırken, Kobani gerekçesi ile halkı sokaklara davet eden Demirtaş’ın hesabına neden dokunmadı? 15 Temmuz akşamı ülkede darbe yapanların hesaplarını hiç değilse geçici olarak dahi askıya alabilirdi…

        Şirketlerin de ideolojik yatkınlıkları oluyor mu diye sormadan edemiyor insan. Çünkü paranın dini imanı olmaz demezler miydi?

        Bence ABD’de yaşanan bu gelişmeler bizim için iki açıdan önemli:

        1) ABD’de darbe girişimi sayılan bizde öyle sayılmıyor mu?

        2) Kontrolsüz aşırılıkçı gruplar, sözde milliyetçi söylemler ile kötü niyetli güç odaklarının kontrolüne geçer ve/ya kontrolden çıkarsa sonucu ne olur?

        Evet, kutuplaşmaya son verelim. Toplumun sinir uçlarına dokunmayalım. Ama kendimize karşı da batıdan daha batıcı da olmayalım…

        Bilgi teknolojileri sayesinde dünyada bir devrim gerçekleşiyor. Görünen o ki devletleri de büyük şirketler yönetecek. Direkt yönetmese de yönetime birebir etki edecek. Çaktırmadan siyasetin içindeler. Çünkü ya sermayeleri devletlerinkinden fazla ya da sahip oldukları bilgi…

        Ama onlarda da olmayan bir şey var. O da elbette ki devlet geleneği…

        Diğer Yazılar