Filoların uğultusu mu? Diplomasinin sesi mi?
Hangi sesi duymak istediğine Yunanistan karar verecek…
Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarının belirlenmesi ve Ege’de kıta sahanlığının genişletilmesi gibi iki temel noktada yaşanan kriz nedeniyle 2002 yılında başlayan istikşafi görüşmeler 2016’da Atina’nın talebi üzerine askıya alınmıştı.
İki ülke arasında geçtiğimiz salı günü 61’incisi gerçekleşen müzakere toplantısının sonuçlarına baktığımızda, Ankara ve Atina’nın sürece nasıl baktığını temsil seviyelerinden görebiliyoruz.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dış İşleri Bakan Yardımcısı seviyesinde temsil gösterirken Yunanistan tarafını sıkı müzakereci ama emekli bir diplomat temsil etti. Dolayısıyla Ankara ve Atina’nın bu görüşmenin sonuçlarını ele alma konusundaki ciddiyetleri ortadaydı.
Atina’nın AB üyelerine “görüntü” verme bahanesi ile masaya oturduğu çok belliydi. Bu durumda bence Yunan makamlarının artık bir karar verme vakti geldi.
Filoların uğultusu mu? Diplomasinin sesi mi?
Belli ki Atina, ABD’de Joe Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması ile diplomasi masasında görüntü verip, ABD-Türkiye ilişkilerine göre yol alma hevesinde. Ancak bu niyet diplomasiye ve bölgesel ilişkilere sadece zarar verecektir. Zira Atina daha ziyade filo uğultusunu yeğliyor gibi, hazır tüm askeri teçhizatını yenilerken…
Bu siyasi görüşmelere uluslararası kamuoyunun memnuniyetle bakması gayet doğal. Çünkü bu sayede krizi tırmandırma ve askeri manevra yerine diyalog ve diplomasi kapısı açılmış oluyor.
YUNANİSTAN DİPLOMASİ DİLİNDEN ÇOK UZAK
Aslında 2021’in genel dilinin de diplomasi ve müzakere olacağı Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması ile beklenen bir durumdu. Körfez’de, Ortadoğu’da, Balkanlarda, Avrupa’da şimdilerde sorunlar için taraflar yol haritaları oluşturmaya başladı bile… Mesela Türkiye-İsrail, Türkiye-Fransa ilişkileri bağlamında gördüğümüz ılımlı atmosfer bunların birer örneği.
Öte yandan, asırlık düşmanlığın tarihi ipoteğinin en azından bu görüşmelerde bilinçaltında rol oynadığını görüyoruz. Türkiye ve Yunanistan yalnızca hayati meselelerde ihtilaf halinde değiller, prosedürle ilgili konularda da birbirlerinden farklı düşünüyorlar.
Aslında Yunan tarafı diplomasinin diline ikna olup gerçekçi olmayı planlasa, bu görüşmeler anlaşmazlık konusu olan bütün meselelerin müzakere masasına yatırılmasına olanak tanıyor. Bu durumun Atina’nın işini kolaylaştıracağı gibi Ankara’nın da bölgede yumuşamasına da zemin hazırlayacağı kesin. Ancak Atina’nın toplantıya emekli bir diplomatla katılım düzeyi görüşmelere verdiği ehemmiyeti de gösteriyor.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki derinleşen kriz yeni olmamakla birlikte doğal gaz ve petrol araştırması, deniz sınırlarının belirlenmesi veya Ege Denizi’nde askeri varlığın niteliğinin belirlenmesiyle de sınırlı değil. Keza bu çekişme NATO, AB, Fransa ve Kıbrıs gibi başka eksenleri de kapsamakta.
YANİ MEVZU DERİN…
Ankara, bu görüşmelerin geniş kapsamlı olmasını ve çok sayıda anlaşmazlık meselesini içermesini istiyor.
Bu meselelerin en başında Türk kıyılarına yakın Yunan adalarının silahsızlandırılması, Ege Denizi’ndeki ortak sularla ilgili ekonomi protokollerinin yapılması, Türk kıta sahanlığının ve Kıbrıs Türk kesimi kıta sahanlığının belirlenmesi konuları yer alıyor.
Türkiye’nin hedeflerine bakıldığında bunun anlaşılabilir bir yönelim olduğunu söylemek mümkün. Zira bu hedefler arasında Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini iyileştirmek, eski ABD yönetimi, Fransa ve Yunanistan tarafında olan bazı Avrupa ülkeleri ile yaşanan gerginlikleri gidermek te var.
Bütün bunlara ekonomik hedefler de eklenebilir. Yani ülkeler üzerindeki ekonomik baskının hafifletilmesi…
Buna karşın Yunanistan daha çok kıta sahanlığının belirlenmesinin yanı sıra Türkiye’den, egemenliği dahilinde saydığı bölgelerde petrol ve doğal gaz araştırması yapmama taahhüdü almakla ilgileniyor.
ATİNA CİDDİYE ALMIYOR!
Yunanistan ile Türkiye arasındaki istikşafi temaslar “önemli bir adım” ama bu “büyük bir adım’’ değil. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Konseyi ve üst düzey yetkililerle temaslar için bulunduğu Brüksel’de, Euronews’e verdiği mülakatta bu ifadenin altını çizdi.
Bu görüşmelerin “bağlayıcı sonuç” doğurmayacağını, buradaki asıl amacın 2016’da kopan iletişim hattını tekrar yakalamaktan ibaret olduğunu belirtti. Bu gerçekçi bir değerlendirme olmadığı gibi Doğu Akdeniz’de şu anki güçlerin dengesiyle ilgili fiili gerçekleri de göz ardı ettiği kesin.
Şunu bilmek lazım… Doğası gereği istikşafi görüşmeler elbette anında sonuç alma imkânı sunmaz. Ancak bundan sonra dikkatle izleyeceğimiz konular öncelikle Yunan tarafının görüşmeye niyetli olup olmadığı ardından da adaların askerden arındırılması ve Ege adalarında sözde egemenlikle ilgili gri bölgelerin varlığı.
Bakalım Yunanistan bizim “tartışılamaz” saydığımız konularda ısrar edecek mi? Yoksa bunları başka bir platformda mı konuşalım diyecek?
Atina çözüm alma niyetinde ciddi olsaydı diplomatik görüşmelerin heyecan dolu sesi savaş filolarının uğultusunu bastırabilirdi. Ancak Türkiye’nin AB ve ABD ile yapacağı görüşmeler sürecinde birçok konuda taviz vermesi olası bir durum olsa da Yunanistan’ın ülkemizin istikbali sayılan iki temel konuda – Doğu Akdeniz ve kıta sahanlığı - asla taviz vermeyeceğini tarihten aldığı derslerden anlaması gerekirdi.
Komşunun durumu dostlar yani Avrupa Birliği bizi alışverişte görsün ise eğer, bu da zamanla görülür elbette…