Kaşıkçı raporuyla yeniden 'ayar'
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçının İstanbul’da vahşice katledilmesine ilişkin ABD istihbaratı tarafından yayınlanan ve malumun ilanından öteye gitmeyen rapor sadece dört sayfadan oluşuyor. Başkan Joe Biden’ın iddialı bir şekilde artık ABD-Suudi ilişkilerinde kurallar değişiyor demesine rağmen bu raporun Ortadoğu’da güç yapısını değiştirme potansiyeli yok.
Amerikan İstihbarat Koordinatörü Avril Haines tarafından cuma günü yayımlanan raporda, "Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Türkiye'de gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı yakalayıp öldürme amaçlı bir operasyonu onayladığını değerlendiriyoruz," denildi. Ama bir yaptırım yok.
İşin özü, Başkan Biden uluslararası ilk sınavında çuvalladı. Bu tavır başkanlığı boyunca hep karşısına çıkacak; zira bu raporla azmettireni gösterip cezayı aracılara kestiler. Sağ olsunlar, ABD’nin Ortadoğu söz konusu olduğunda adalet ve para anlayışını bir kez daha hatırlattılar!
Suudi yönetimi, Kaşıkçı’nın İstanbul’daki konsolosluk binasına geldiğini ve işlemlerinin tamamlanmasının ardından çıktığını iddia etmişti. O süreçte Kaşıkçı cinayetinin kaderini değiştiren ve Suudi yönetiminin Kaşıkçı cinayetini kabullendiği önemli bir habere imza atmıştım.
Habertürk’te yayınlanan haberimde Suudi yönetiminin konsolosluk yerleşkesinde Kaşıkçı’nın yerine bir dublör kullandığını ortaya çıkarmıştım. Hoş bu bilgiyi birçok isim yalanlamaya çalışırken gerçek olduğu 48 saat içinde açıklanmıştı.
Soruşturmanın kaderi de o gün itibari ile değişmiş ve köşeye sıkışan Suudi yönetimi geri adım hatta orta yolu bulmak için birçok üst düzey ismi Ankara’ya görüşmeler yapmak üzere yollamaya başlamıştı.
Şimdi dönelim ABD’nin açıkladığı rapora. Yazı dili oldukça temkinli. Hem bir iddianame için hem de CIA’nın Riyad üzerinde baskı kurabilmesi için bir rota belirleyici.
Hatırlarsanız, eski CIA direktörü Gina Haspel, Kaşıkçı cinayetinin hemen sonrasında Ankara’ya gelmiş, Türkiye’deki muhatapları ile uzun saatler süren toplantılar yapmıştı. Haspel yanında teknik personel dahil toplam 21 kişilik özel bir ekibi ile gelmiş ve olayın tüm çıplaklığını görmüştü. Konsolosluk binasındaki 10 böcekten alınan ses kayıtları ve Suudi infaz timinin telefon uç görüşmeleri eşleştirilmişti.
Özetle ABD’nin yayınladığı raporda Türkiye’den aldığı bilgilerin dışında yeni bir durum yok. Ama bu rapor yeni döneme dair bir yol haritası oluşturur mu, ona bakacağız.
Muhammed bin Selman, Haziran 2017'de veliaht prens olduğunda, korumaları arasından seçkin bir birimi çabucak bir araya getirmiş olmalı. Bu "kaplan birliğinin" görevi, gücünün bilincinde olan Veliaht Prens'in muhaliflerini ve düşmanlarını hedef alarak, onları Suudi Arabistan'a dönmeye zorlamak veya gerekirse tasfiye etmekti.
Elli seçkin askerin de bu birliğe ait olduğu söyleniyor. 2 Ekim 2018'de Veliaht Prens'in en önemli eleştirmeni Cemal Kaşıkçı'dan kurtulmak zorunda kalan 15 kişi de bu gruptan seçilmişti.
"Kaplan birliğinin" varlığı Mart 2019'da bilinmeye başlandı. Birliğin yalnızca Cemal Kaşıkçı cinayetiyle değil, aynı zamanda Suudi kadın hakları aktivisti Loujan el-Hathloul'un 2018 baharında Dubai'den Riyad'a kaçırılması ve Veliaht Prens'in başka bir eleştirmeni olan, Kanada'da sürgünde yaşayan Saad el-Jabri'nin başarısızlığa uğrayan kaçırılma olayı ile de bağlantılı olduğu biliniyordu.
Raporda “Veliaht Prens, 2017'den beri Suudi güvenlik ve istihbarat aygıtı üzerinde mutlak kontrole sahip. Bu, Suudi yetkililerin Veliaht Prens'in önceden rızası olmadan bu kadar önemli bir operasyonu gerçekleştirme ihtimalini çok düşük kılıyor," deniliyor.
Olaydan kısa bir süre sonra Amerikan gizli servisi CIA, bin Selman’ın operasyonun beyni olduğu sonucuna vardı ancak o zamanki Başkan Trump, Veliaht Prens'i doğrudan kınamayı reddetti. Trump, Kasım 2018'de "Belki o yaptı, belki yapmadı" demişti.
Trump, o zamanlar isteksizliğinin Suudilerin ABD’den silah alımıyla ilgili olduğu gerçeğini gizlemiyordu. Trump, "O kadar aptal olursak ve bu sözleşmeleri feshedersek Çin ve Rusya bundan fayda sağlar ve işi devralmaktan çok mutlu olurlar," demişti.
Gördük ki ABD açısından bugün de değişen bir durum yok.
Biden şimdi riskli bir denge oyunu ile karşı karşıya. Suudi Kraliyet ailesi geleneksel olarak ABD'nin Körfez'deki en yakın müttefiklerinden biri olmuştur ve Biden, şubat ayının başında yaptığı önemli bir dış politika konuşmasında prensipte hiçbir şeyin değişmemesi gerektiğini açıkça belirtmişti.
Bununla birlikte Biden, Suudi Arabistan'a hassas mühimmat teslimatını şimdilik beklemeye aldı ve böylece ABD'nin Suudilerin Yemen'deki bombalama savaşını artık desteklemediğine dair net bir işaret verdi.
Yeni ABD Başkanı'nın niyetinin Suudi Veliaht Prens'in gücünü kontrol altına almak olduğu aşikar. Ancak soru, Biden’ın 35 yaşındaki Veliaht Prens’i kalıcı olarak yavaşlatıp yavaşlatamayacağı; hatta onu bir kenara itip itemeyeceği.