Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Afganistan’da direksiyona geçen Taliban alışılmadık şekilde ılımlı bir tutum sergiliyor. Ülkedeki tüm gruplar için genel af ilan etti. Ancak muhalif olan Afganların çoğu vaatlere pek inanmayacaktır. Bu aynı zamanda özgürlüklerinden büyük ölçüde mahrum bırakılabilecek kadınlar için de geçerli.

        Taliban elbette değişmeyecek. Ama Afganistan’daki yeni sürece dair iki temel noktaya dikkat edilmeli. Birincisi; Taliban kendi içinde farklı birimlerde oluşan bir yapı. Taliban’ın genç nesli ile eskiler arasında son 4 yıldan bu yana ciddi bir çekişme var. Eğer genç nesil Talibanlar yönetimde mutlak hakimiyet sağlarsa bir dönem sertlik yanlısı, bir dönem “reformistler” diye adlandırılacak isimlerden oluşan bir yönetim karşımıza çıkar… Ancak eski jenerasyon yenileri bastırırsa o vakit çok daha acımasız ve kimsenin içinden çıkamayacağı bir yapı ile karşılaşır dünya…

        İkincisi; Rusya, Çin ve Hindistan gibi küresel, İran ve Pakistan gibi bölgesel aktörlerin yanı başında ve onların etkileşim alanlarının ortasında istikrarlı bir Afganistan’ın olması zor görünüyor. Zira bahsedilen aktörlerin her biri, Afganistan’daki çatışan tarafları kendi lehine ve diğer küresel/bölgesel aktörlerin aleyhine kullanmaya çalışıyor. ABD ise bu denklemi yukarıdan ve kurulmasına yardımcı olduğu (kimi zaman kontrolden çıkan ama çoğunlukla Washington ile bağları hiç kesilmeyen) örgütler ve hatta hükümetler eliyle izliyor, yönlendiriyor.

        Taliban kendi topraklarından IŞID ve El Kaide tehdidi olmayacağı teminatını ABD’ye verdi... Çin’e Uygur radikalleri barındırmayacağını taahhüt etti. Çin'in Afganistan'ın yeniden inşasına yardımcı olmasından memnuniyet duyacağını da gizlemiyor. Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid geçen günkü basın açıklamasında hükümetlerinin hiçbir pakta yakın olmayacağını söylese bile Taliban yönetimindeki Afganistan’ın de facto biçimde Çin - Rus hattına bağlı bir ülke haline gelmesi şaşırtıcı olmayacak.

        Afganistan’daki yeni duruma ilişkin bir başka nokta ise şu: Hali hazırda dağılan 300 bin kişilik Afgan ordusundan 118 bin kişinin Taliban’ın kurmayı planladığı orduya katılacağı tahmin ediliyor. Düzenli ordu sistemi dışında kalmayı tercih edecek, sisteme dahil olmayı reddedecek bu kişiler ne olacak? Bunlar ABD’ye uçamaz. Zira Taliban’ın yönetimi devralmak üzere ABD ile yaptığı görüşmelerde CIA ile istihbarat paylaşımı konusunda da bir yol haritası belirlenmiştir. Rusya ve Çin bunun farkında olarak Taliban ile farklı boyutlarda ilişki sürdürecek. Dolayısıyla dışarıda kalacak silahlı grupların farklı amaçlarla kullanımı gündeme gelecektir.

        Tüm bunların ötesinde ve belki de daha önemlisi, ülkenin içindeki girdaplar: Yan yana yaşayamayacak rekabet içindeki etnik/klan tabanlı içsel anlaşmazlıklar… Dünya uyuşturucu üretim merkezi olma rolü… Bu ticaretten nemalanan küresel ve içsel aktörler… Çok büyük ve karlı bir para aklama mekanizması ve kolay paraya işaret eden bu süreci ülkeye gerçek bir istikrar getirerek sürdüremezsiniz!

        Tüm bu süreçte Türkiye ne yapmalı? Öncelikle, Türkiye olarak Taliban ile ne tarihi ne siyasi hiçbir bir geçmişimiz yok. Afganistan halkı ile ise derin bağlarımız var. Taliban konusunda hızlı hareket etmememiz gerekiyor. Suriye’de olduğu gibi hızlı kararlar alınması bizi zorda bırakacak süreçler yaşatabilir. Taliban ile görüşülemez demek de doğru değil. Kırmızı çizgiler çizip kendimizi bölgesel denklemin dışında bırakmamız ise hiç doğru değil. Ama temkinli olmak önemli.

        GÜVENLİK HATTI

        Afganistan’dan kaçmak önümüzdeki aylarda ve yıllarda yüz binlerce Afgan için muhtemelen tek alternatif olacaktır. Zira rejim baskısını arttıracak. Kaçış güzergahlarından biri Afganistan’ın Batı sınırından İran’a gidiyor. Oradan da Türkiye’nin doğusuna geliyor. Diğer bir alternatif de Pakistan üzerinden geçiyor. Komşu ülkede yıllardır yaşayan 2 milyondan fazla Afgan mülteci var. İranlı yetkililer ülkede daha fazla Afgan mültecinin kalmasını istemiyor.

        Hedef ülke konumuna gelmemek için İran Türkiye sınır hattındaki güvenlik hattını en üst seviyeye çekmemiz gerekiyor. Bunun için olağanüstü çaba sarf ediliyor. Bu sınır, duvarlar, gözetleme kuleleri ve hendeklerin yanı sıra insansız hava araçları ve termal kameralarla- sıkı bir şekilde denetlense de göçmenler genellikle burada insan kaçakçıları sayesinde yine de ilerleme kaydedebiliyor.

        Ben bugün bölgede bu işleyişin izini süreceğim ve Habertürk ekranlarından vermeye çalışacağım.

        Diğer Yazılar