Savaş tantanası ve tükenişler
Yaklaşık yedi aydır süregelen Ukrayna savaşında ilginç bir noktaya gelindi. Rus birlikleri kuzeydoğu cephesinde zafiyet yaşarken her türlü silah ve para desteğine, hatta kahramanlık hikayelerine rağmen Ukrayna da en az Rusya kadar tükeniyor. Ukrayna'dan çıkan 5 milyondan fazla insan geri dönmek için gün sayıyor. Savaşın destekçileri konumundaki Batı, belki de ABD demek daha doğru, daha ne kadar silah desteği verir sorusu da artık akıllarda.
Bu tükenme bir yok oluş olarak mı gerçekleşir yoksa kendi kendini imha eden bir yok oluş senaryosu izleriz bilemiyoruz ancak Rusya tükenmişliğini ilk kez ikrar etmiş oldu; hem de bir güç gösterisi, korku salma tekniği ile… 19 Eylül'de Duma'ya sunulan yasa tasarısının 21 Eylül'de kabulüyle beraber Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ülkede kısmi seferberlik ilan etti. Buna göre daha önce askeri eğitimden geçmiş olan siviller göreve çağrılacak, ek askeri eğitimlerden geçecekler.
Ancak Duma'nın onayladığı yasa tasarısının bir detayı daha var: Seferberlik, sıkıyönetim ve savaş zamanı tanımlarını ilk defa ceza kanununa eklemiş oldu. Aylardır Ukrayna'daki savaş için "özel askeri operasyon" ifadesini kullanan Kremlin belki önümüzdeki günlerde ilk defa bunun bir savaş olduğunu halkına sözlü olarak itiraf etmek durumunda kalacak. Oysa ki şu zamana kadar medyada, kamusal alanda, tartışmalarda “Ukrayna'da savaş var.” demek yasaktı. Malumun ilanı diyebilirsiniz ancak bir halk için gerçekle yüzleşmek bazen acı olabiliyor.
Rus askeri birliklerinin Ukrayna'da son haftalar içinde tökezlemeye başlamasıyla birlikte oligarklar içinde de çatlak sesler çıkmaya başladı. ABD yanlısı liberal gruplar Putin'in vatana ihanetten yargılanması için imza kampanyası başlatırken Komünist Parti seferberlik ilan edilmesi gerektiğini, yaşanan sürecin "savaş durumu" olduğunu halkla paylaşılması gerektiğini iddia etti.
Putin salı günü yaptığı konuşmasında Batı'nın ülkesini mahvetmek istediğini söyledi. Oysa ki KGB'den Kremlin'e yaptığı yolculukta Putin ülkesini eskisinden de güçlü yapmak istiyordu. SSCB'nin dağılmasından sonra Chicago Okulu öğrencilerinin dayattığı ekonomik modellemenin Rusya'yı sömürdüğünü, Rusya'nın çok daha iyisini hak ettiğini düşünüyordu. Ancak bu süreçte Putin ve temsil ettiği sistem kendisini ete kemiğe büründürürken ülkenin iliğini kuruttuğunu, propaganda aygıtının artık kendisini de yanılttığını muhtemelen görmez oldu. Şu dönemde Rusya'da illa ki ultra milliyetçi bir akım Rusya'nın varlık ve bütünlüğü için çarpışacak, gönül koyacak ve kafa yoracaktır, lakin vatandaşa bazı şeyleri anlatmakta da bir o kadar zorlanılacak.
Batı, özellikle de Ukrayna'nın kayıtsız şartsız destekçisi ABD, Rusya'nın ve de Putin'in sona geldiğini düşünüyor. ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz günlerde bir söyleşide “Rusya Ukrayna'dan tamamen çekilince savaş biter.” dedi. Putin için ise Kırım Donbas ve diğer bölgeler kırmızı çizgi.
Batı'da "Putin'i biraz daha köşeye sıkıştıralım, Rusya Federasyonu dağılsın ama nükleer silah da kullanacak hale gelinmesin" şeklinde bir yaklaşım var. Ama bunun garantisini kim verebilir? Ya da Ukrayna'ya verilen silahların artık paramiliter bir yapıya dönüşen Ukrayna ordusu tarafından kontrolsüz bir şekilde kullanılmayacağını kim taahhüt edebilir?
Bizim açımızdan bu savaş her koşulda bir dezavantaj. Üyesi olduğumuz uluslararası örgütlerde karar mekanizması Batılı ülkelerde. Güvenlik mekanizması ise -tam da bizim işimize gelmeyen bölgelerde- Rusya'nın vetosuna takılıyor. Avrupa'ya dağılan milyonlarca Ukraynalı dünya kamuoyunun odağındayken kapımızın eşiğindeki Suriye ve Suriyeli mülteci meselesinin çözümünden giderek uzaklaşıyoruz. Dünyanın umurunda bile değil. Savaşı biraz daha uzatır işi toplarız diye düşünen Ukrayna-Batı Bloğu ve Rusya küresel ölçekte hızlı bir ayrımcılığa sebep oluyorlar.
Sadede gelirsek, Rusya nasıl ki Ukrayna'ya yönelik savaşında adil değilse Batı da Rusya'yı bu savaşa çekerken hep belden aşağı vurdu. Putin tükenebilir, Rusya dağılabilir ya da tam tersi Putin bir mucize yaratabilir.
Yeni bir uluslararası sistem arayışı olduğu ortada. Bu kadar savaşa, tantanaya öngörülebilir bir sonuç yok.
Öngörebileceğimiz tek şey tükeniş...
Değerlerin tükenişi...
İnsanlığın, vicdanın tükenişi... Doğanın tükenişi... Huzurun tükenişi... Propagandanın tükenişi...