Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Uluslararası çatışmalarda bulunduğunuz coğrafya önemli bir rol oynar. Kavga etmeyi göze almak kadar barışmaya çalışmak da oldukça güçtür. Siyaset biliminde coğrafi şartlar ve komşuluk bir kaderdir.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail, Suudi yönetimi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra Mısır ile ilişkileri toparlama aşamasında. Ve tabii ki nihai hedef Beşar Esad liderliğindeki Suriye yönetimi ile de normalleşmek. Ancak en başta söyleyeyim bu zorlayıcı bir süreç olacak.

        Türkiye'nin iki kıta ve dörtten fazla hassas bölge arasında bulunan coğrafi konumu jeostratejik bakımdan Türkiye’yi kritik bir pozisyona taşırken, dış politikada da olağanüstü dikkatli düşünmeye zorluyor. Osmanlı’nın kaybediş hikayesi de bu önemin farkına erken varamayışı ile başladı.

        Türkiye Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar, Kuzey Afrika, Karadeniz Kafkasya ve Orta Asya bölgeleri ile çok boyutlu ilişkilere sahip. Ancak Suriye, siyaset-coğrafya ilişkisinde en açık ve en etkili bir örnek teşkil ediyor…

        SEÇİMLER BAĞLAYICI UNSUR

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır ile olduğu gibi iki ülke arası ilişkileri yeniden düzeltme imkânı olduğunu vurgulayarak ve uluslararası ilişkilerde çok kullanılan ‘siyasette daimi küslükler olmaz’ kuralından hareketle, Suriye Cumhurbaşkanı Esad ile görüşme arzusunu defalarca dile getirdi. Şimdilik Şam rejimi beklemeyi tercih ediyor. Zira Erdoğan yaklaşan seçimler öncesi diyalog kanallarını açmayı hedeflerken, Esad’ın ise yaz aylarında yapacağı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden alacağı zaferle masaya oturmak istediği aşikar.

        REKLAM

        Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin devrede. 2015 yılından bu yana Esad’ın en büyük destekçisi olan Rusya şimdi yıkıcı nitelikteki Ukrayna savaşı ile meşgul. Ve ağır faturalar ödüyor. Örneğin Rusya’nın Suriye’ye “hediye ettiği” S-300 uçaksavar füze bataryasını geçtiğimiz Temmuz ayında çekmesinden bu yana İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırılarının arttığı görülüyor. Şam yönetimi bu yönü ile endişeli. Dolayısıyla Putin Esad’ı en kritik çatışma alanı olan Türkiye sınır hattını da garantiye almak istiyor. Zira Ürdün, Lübnan, Irak ve İsrail sınırlarında koordinasyonu sağlayabilecek enerjiye sahip Rusya, Türkiye sınırında bölgesel konjonktürü dikkate alarak hızlı hareket etmek istiyor.

        Putin, Ocak ayının sonunda veya Şubat ayının ilk haftasında, iki lideri bir araya getirmek istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esad bir araya gelir mi? Bu mümkün… İki ülke lideri de buna itiraz etmiyor. Türkiye Esad’lı Suriye sürecine artık şerh koymuyor. Ancak her iki lider de son dakikaya kadar kartlarını oynamaya devam edecek.

        İki ülke istihbarat başkanları iki yıldan bu yana beşinci kez görüşmelerini gerçekleştirdi. Daha alt seviyede ise görüşmeler hiç kesilmedi. Ankara mümkün olan en erken tarihte görüşmeye hazır olduğunu Şam’a ve Moskova’ya iletti. Şam ise biraz ağırdan alıyor. Ancak bu süreci daha fazla uzatma eğilimini sürdürmemelidir. Zira bölgede her konuda dengeler değişebiliyor.

        Bu ağırdan alış birçok nedenle açıklanabilir. En önemlisi, iki taraf arasındaki güvenlik müzakerelerinin çapı, aralarındaki ihtilafların çapına oranla dar; yani barışı sağlayacak dereceye ulaşılamadı henüz. İki taraf da birbirini test etmeye çalışıyor.

        Ancak Esad’ın kurmaylarının görmezden geldiği nokta hali hazırda PKK, El Kaide, DAEŞ, İran’ın Suriye içindeki faaliyetleri, göçmenlerim durumu, İdlib gibi başlıklar Türkiye açısından başlı başına ulusal güvenlik konusu ve zamanın kaderine terk edilecek konular değil. Dolayısıyla süreci Ankara’ya güven endişesi yaşayarak dahi olsa destek olmalıdır.

        Öte yandan Şam yönetimi maddi ve manevi olarak bu uzun savaşta baya bir tükendi. Bulunduğum noktada küçük bir Nusayri devleti deme lüksü bulunmuyor. Bu nedenle kızılsa da, küsülse de iki tarafın birbirine ihtiyacı var.

        REKLAM

        SURİYE’NİN ÇEKİNCELERİ

        Şam, Suriye'nin doğusunun gelecek için ana hatlarının çizilmesi meselesinde, ana omurgasını PKK/YPG’nin oluşturduğu SDG ile anlaşmaya çalışırken Rusya’ya bel bağlıyor. Bel bağlanan bu mesele Suriye'nin bir iç meselesi.

        Görüştüğüm bazı Suriyeli yetkililer, Şam yönetimi bu bölgelere bir askeri operasyon vasıtasıyla girecek olan Türk ordusunun daha sonra buradan çıkmasının gerçek bir garantisi olmadığını düşündüklerini belirtiyor. Daha da önemlisi belki de Şam'ın gelecek seçimlerden sonra Türkiye'yi kimin yöneteceğini bekleme zorunluluğu olduğuna dair bir kanaatinin olmasıdır.

        Ancak Şam yönetimi, Suriye’deki terör faaliyetleri ve ülkedeki iç savaşın Türkiye’ye yansımalarının ülkemizin ulusal güvenliğini risk altına aldığı sürece Türkiye’de kim iktidarda olursa olsun sahadaki pozisyon değişmez. Konu bir hükümet politikası olmaktan çoktan çıktı. Aksine bir devlet meselesi.

        İşte bu nedenle Türkiye ve muhaliflerin Özgür Suriye Ordusu, 2016 yılından bu yana güney sınırı boyunca 320 kilometrelik bir tampon bölge oluşturmak amacıyla PKK’ya karşı üç ayrı operasyon düzenledi. Türkiye, son olarak nisan ayında operasyon yapacağını duyurduğunda, ABD’nin yaptırım tehdidi, Rusya ile İran’ın ısrarlı çağrılarıyla birleşince planlarını askıya aldı.

        Ancak bu sefer durum farklı…

        ŞANS TÜRKİYE’DEN YANA

        Rusya Ukrayna ile meşgul. BM ile yürütülen Tahıl Koridoru anlaşması Batı için Türkiye’yi tekrar vazgeçilmez kıldı. Öte yandan bir NATO üyesi olarak Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in savunma ittifakına katılmasını engelleyebilir ya da onaylayabilir.

        REKLAM

        Aynı şekilde bilhassa Ukrayna savaşının akışını değiştiren Bayraktar TB2 SİHA’ları olmak üzere Türkiye’nin Ukrayna’ya sağladığı askeri lojistik destek, ABD’yi Ankara’ya zorluk çıkarma hususunda daha az istekli kılıyor. Yani özetle Türkiye’nin eli kolu Nisan ayındaki gibi bağlı değil.

        Zira iki hafta önce Türkiye’nin 70 uçakla eş zamanlı gerçekleştirdiği hava operasyonuna ABD, Rusya ve Suriye hükümeti, nispeten yumuşak bir tepki verdi.

        Ukrayna’da çamura saplanmasıyla Rusya ise bu süreçte Suriye’deki konuşlanmasını muhtemelen iki ya da daha fazla tabur düzeyinde azalttı. Oluşan bu boşluğu ise İran dolduruyor. Bu durum ne Rusya, ne ABD, ne de Türkiye’nin işine gelmiyor. Bu durumu da Suriye sahasında en önemli not olarak buraya bırakalım.

        GÜVEN HER ŞEY DEMEK

        Bir ülke, ilişkileri olumlu veya olumsuz etkilenmeksizin komşusu olmayan veya uzakta bulunan bir ülkeyle gerginlikten uzak durabilir veya onunla sıkı ilişkiler kurmayabilir. Türkiye ile nispeten ona uzak ülkeler arasında barış, zorunluluğun ötesindeyse de coğrafi olarak komşu olan Suriye meselesi iki ülke için de hayat memat meselesi.

        Bu nedenle böyle bir barış Ankara için tali çıkarlarının önüne geçen bir mutlak önceliğidir ve Türkiye'deki seçimler öncesinde iç siyasette kullanılmasından uzak bir şekilde, müzakerelerin meselenin merkezinde yer almasını gerektiren bir durum hasıl oldu.

        Bu yolda ise en büyük sorun 11 yılı aşan bir savaşta tarafların birbirine güvenememesi. ‘Güven’ tüm denklemleri değiştirebilir.

        Şimdi gözler sahada. Rusya Şam yönetimini ikna edip, Tel Rıfat, Mümbiç ve Kobani’ye geri dönüşünü sağlayabilecek mi? Rus askeri diplomasi heyetleri PKK/YPG ile iki kez görüşme yaptı. PKK ise ABD’den istediği desteği göremedi. Ancak İran’ın örgütü sahada kullanma ihtimali dikkatlerden kaçmamalı.

        Dahası Ankara-Moskova hattında SDG’nin Tel Rıfat’tan çekilmesi için 15 günlük bir süre konuşuldu. Şimdi Şam Ankara’ya güven vermek için ya gelip topraklarına yerleşecek ya da Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonu kaçınılmaz olacak.

        Diğer Yazılar