Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küçükyalı'da şimdiki Konak Emniyeti'nin son katında bir oda vardı.

        O odanın da bir sahibi.

        Dönemin geçerli kriterlerine göre iyi polisti.

        Top geçer adam geçmez stoperlerin, eti senin kemiği benim öğretmenlerin son demleriydi.

        Benim polisle ilişkim, gördüğümde yolumu değiştirmekten ibaretti.

        Ama bana gazeteden "polise bakacaksın" demişlerdi.

        Kahramanımızın işi, aynı zamanda kişiliği olmuştu. Ya da tam tersi.

        Gece nöbetlerinde çay içmeye gittiğimiz olurdu.

        Bir yaz gecesi otururken o ünlü kafakıran tipi telsizlerden bir anons geçti.

        Kemeraltı'nda hırsız olduğundan şüphelenilen birinden bahsediyordu telsizdeki ses.

        "Kalk" dedi "Büyük haber yapacaksın".

        "Ne yapayım hırsızlık haberini" falan demem işe yaramadı ve hep birlikte Kemeraltı'nın ara sokaklarından birine daldık.

        Mesleğin eskilerinden olduğu anlaşılan hırsızı da inanır mısınız, elimizle koymuşuz gibi bulduk.

        DÖVME ABİ!..

        Hırsızın bulunduğu tek katlı derme çatma yapının polis tarafından sarılmasıyla bir tiyatrodur başladı.

        Bizim polis şefiyle hırsız meğer daha önce uzun uzun teşvik-i mesai etmişler.

        Polis şefi, ismiyle sesleniyor, "İn aşağı İbrahim" diyor. Hırsız, "Abi sonra çok dövüyorsun" diye bildiğiniz ağlıyor, gözlerinden yaşlar geliyor.

        Bizim polis, "O kadar dayak yedin hala çatılarda dolanıyorsun" diye çıkışırken, hırsız, "Abi kurbanın olayım dövme" diyerek ağlamaya devam ediyor.

        Yabancı birisi görse ikisini ağabey kardeş sanabilir.

        *

        İner misin, çıkar mısın derken, hırsız bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelirken bir anda derinden gelen sifon sesine benzer bir efekt eşliğinde hırsız gözden kayboldu.

        Bu kez ağlama sesleri tek katlı dükkanının içinden boğuk boğuk geliyordu.

        Hırsız nasıl girerim diye çatısında dolandığı dükkana en kestirmeden çatının delinmesiyle girmeyi başarmıştı.

        Ama işin kötüsü polisler de yanıbaşındaydı.

        ÇAPKIN GİDERKEN

        İşin aslı aradan geçen 12 yılda hem polisler değişti, hem hırsızlar.

        Tüm bunlar da İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın İstanbul'a atanma haberinin resmileşmesiyle aklıma geldi.

        Ne İstanbul'a birlikte götürmeyi düşündüğü kadrosunda, ne de üst düzey personel arasında bir dönem ahbabımız olan polis şefine benzer biri var mıdır bilmiyorum.

        Açıkçası pek sanmıyorum.

        Kendisini hiç tanımam.

        Ama Sezar'ın hakkı Sezar'a, Hüseyin Çapkın, İzmir'de başarılı oldu.

        Yalnız suç istatistikleri düşmedi.

        İstanbul'da 1 Mayıs gibi etkinliklerde kan gövdeyi götürürken, İzmir hep farklı bir tarafta oldu.

        Bazı olaylarda "Teşkilatı karşıma alırım" demeden cesurca tavır aldı.

        Yapılan davranışı mazur göstermez ama Bornova'da polisten dayak yiyen vatandaşı İlçe Emniyet Müdürü ziyaret etti ve özür diledi. Sorumlulara da cezaları verildi.

        Diğer Yazılar