Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz haftasonu Frankfurt’ta MTV EMA 2012 Ödül Töreni’ne katılma şansı buldum. Öncesinde bir Frankfurt turu... Frankfurt izlenimlerim; dakikası şaşmayan trenler ve tramvaylar; her yöne, dilediğiniz uzaklığa gidebileceğiniz bir toplu taşıma sistemi, korunmuş, iyi bakılmış tarihi yapılar, Avrupa’nın finans merkezi olması sebebiyle görkemli binalarda büyük bankalar, bisikletli insanlar, bol kalorili ve lezzetli yemekler, bira içmeyi seven insanlar.

        ÇALIŞMAYI SEVİYORLAR

        Kağıt tabaklarda Heidi’den hatırladığımız yuvarlak ekmekle yenen sosisler, soğuk havaya aldırmayanlar...

        Pazar günü bomboş sokaklar, ıssız bir şehir. Pazartesi sabahı daha yedi olmadandolup taşan sokaklar, trafik ve bir gün önce bomboş olan sokaklarda yürüyenler. Şu sonucu çıkarmalı; çalışmayı seviyorlar; haftasonu da hiçbir şey yapmamak üzere dinleniyorlar.

        Frankfurt fuarlarıyla tanıdığımız bir şehir, kitap fuarı, otomobil fuarı vesaire. Ama bunun dışında “Ben bir Frankfurt’a gideyim” diyen insan pek duymadım ben. Çoğumuz için maksat turistik bir geziyse önce bazı bildik Avrupa şehirleri; Madrid, Londra, Viyana, Paris, Roma gibi. Derken belki biraz daha uzaklar. Ama peki Frankfurt? Gitmeyi akıl etmeyeceğim bu şehri çok sevdim ben; tuhaf bir huzur vardı Frankfurt’ta, özellikle Römer’de, meydanda, masalsı binalar arasında. Orada öylece günlerce oturabilirim gibi geldi. Orada yaşayacak olsaydım diye hayal kurdum; bir bisikletim olurdu mutlaka, işim olmadığı zamanlarda Römer Meydanı’na gider, bir kafede oturur, birkaç sayfa kitap okurdum mutlaka.

        HER YERDE TÜRK VAR

        Türkleri unutmamalı. Şehrin üçte biri Türk. Köşedeki manav, yol arkadaşı olan taksici, lokanta sahibi, kafe elemanı, süpermarket çalışanı... Her yerdeler. Koca bir sokağı karşılıklı kebapçı, banka, kitapçı, marketle doldurmuşlukları da var, yolda karşımıza çıkanları da. Velhasıl Frankfurt yabancılık çekilmeyecek bir şehir bu yanıyla da.

        MTV Ödül Töreni’ne gelince... En fazla hayranlık uyandıran yanı binlerce insanın gayet düzenli bir şekilde içeri alınması, aynı şekilde dışarı çıkarılması. Üç dakikalık bir performans sürerken diğer sahnenin tamamıyla boşaltılıp yeni performans için sahnenin o kısacık sürede tamamen hazırlanması. Yeni neslin favorisi: Taylor Swift’i es geçersek harika bir Alica Keys performansı. İyi bir grup: The Killers. Heidi Klum’un sunduğu geceden en çok akılda kalan ise burada da bir ara yazdığım Psy ve şarkısı “Gangnam Style”.

        DAVID HASSELHOFF FİNALDİ!

        Kim Kardashian mesela niye ödül verir bir müzik töreninde hiçbir fikrim yok; bunun yanı sıra yiyecek-içecek çok uzaklardaysa biz buna Türkler olarak başarılı organizasyon pek diyemeyiz, değil mi?

        Erkenden gidip sandviçe talim etmek zorunda kalmak pek hoş olmasa da, insan orada olduğuna inanamıyor bile diyebilirim. Gerçi böylesi bir törene yirmili yaşlarda gitmeli. Hatta belki 18 filan olmalı. Yanımda Justin Bieber’in adı geçtikçe çıldıran bir kız vardı mesela, öyle çıldırasıya birilerini bekleyecek yaşta olmalı. Tek bir Taylor Swift şarkısını bilmeden üç ödül almış olan bu hanım kızımızı izlemek pek heyecanlı değil. Ama son dakikada tam yanıma gelip elimi sıkan David Hasselhoff benim için gecenin finalidir.

        Diğer Yazılar