Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Salzburg'u tanıyalım tanıyalım da, önce Fenerbahçe'yi tekrar bir tanıyalım.

        Fenerbahçe öyle bir kulüptür ki, CAS, şike, temyiz, tahkim, tedbir, takdir, tekbir haberlerini imkanı yok ilk önce kendilerinden öğrenemezsin. Bu tür haberleri onlara cepten/twitterdan/feysten ilk önce Galatasaraylılar, daha sonra diğerleri verir. Bu şike sürecinde hiç bir Fenerbahçeli, Beşiktaş hakkında bir tane yorum/yazı/karikatür yazıp çizmezken, Fenerbahçe hakkında her gün yazı yazan/tweet atan Beşiktaşlı spor yazarı vardır. Örneğin, ben Fenerbahçeli olmama rağmen "Kendi kapımı önünü süpürmek üzere" yazılar yazmışımdır, Aziz Yıldırım da beni mahkemeye vermiştir. Ama bir tane bile Galatasaraylı bir yazarın "Arkadaşlar, biz de şike yapmış olabiliriz. Şunlara şunlara dikkat edelim" yazısı yoktur.

        Bir Fenerbahçeli, Mekteb-i Sultanî hariç herhangi bir Galatasaraylı'nın sadece politika bilmeyen halidir. Mesela Galatasaraylı bir arkadaş mühendistir ama hukuğu hepimizden iyi bilir. Hukuk mezunudur, tıp bilir. Tıp mezunudur, CAS'ta çalışmıştır. CAS mezunudur, devlet ihalelerinden anlar. Bir Fenerbahçeli'nin en önemli özelliği; hayatta inkar edemez. Ekmeğin içinde pide yediği için 2 hamle sonrasını da göremez. Örneğin, bir Galatasaraylı ile konuşurken eğer "Fenerbahçe şike yaptı be abi" derseniz "Abi herkes yaptı. Biz de zamanında yaptık. Hem de Allah'ını" der. Hemen arkasından "Mesela Zalad, di mi?" derseniz "Abi o şike değil. Ne alakası var?" der. UEFA, Fenerbahçe'ye ceza verince "Şikeci Fener" der, Yargıtay kararı bozarsa "Başkan Yargıtay'ı satın almış" der. Bir Fenerli ile bir Galatasaraylı arasında tek ortak nokta; zamanında Zalad'a ortada belge yokken "Galatasaray şike yaptı" diyenler, şimdi "Abi ortada belge yok, bir şey yok. Aziz Başkan'a şike yaptın diyorlar" demektedir. Ya da zamanında Doğan marka araç konusunda belge yok diyenler, şimdi Fenerium poşetinin içi para dolu demektelerdir.

        Bir Fenerbahçeli ile bir Galatasaraylı, Gezi Parkı gibi olaylarda bir araya gelse de, eğer olay menfaat içerirse birbirlerini kesin yalnız bırakırlar. Bunların uzlaşması gibi bir şey asla olamaz. Örneğin, bir Fenerbahçeli "Bir elin nesi var, 2 elin sesi var" derse Galatasaraylı "Nerede çokluk, orada bokluk" der. Bir Fenerli "İyi insan lafının üstüne gelir" derse, Galatasaraylı "İti an, çomağı hazırla" der. Bir Fenerli "Harama el uzatılmaz" derse, Galatasaraylı "Üzümünü ye, bağını sorma" der. Bir Fenerli CAS için "Erken kalkan yol alır" derse, Galatasaraylı "Acele işe şeytan karışır" der. Ya da bütün bunların tam tersi olur.

        Bir Fenerbahçeli, Galatasaray’ın taktik/strateji/CIS bilmeyen halidir. Mesela bir Fenerbahçeli, kendini savunacaksa Galatasaray üzerinden savunur. Ama bir Galatasaraylı kendini, hayatta bir Fenerbahçeli üzerinden savunmaz. Bu CAS davasında da, okulda camı kırıp disiplin kuruluna gittiğimizde de böyledir. Örneğin, okulda cam kırılsa bir Fenerli “Hocam, Galatasaraylı Fatih de camı kırdı ona niye söylemiyorsunuz?” der, ama Galatasaraylı “Şimdi hocam. Bizim sahamız 50x50 metrekare. Okulumuzun planı, projelerden de görüldüğü gibi, iskanı ve ruhsatı alınmamış olup, ayrıyeten top oynarken gözümüze gelen güneşin azimut açısı ve konjüktürel olarak topun hızı..” der. Hoca, bu savunmalarda sonra suçu yoksa bile Fenerliyi disipline verir. Bu arada Fenerliye “Sen Fatih de camı kırdın dedin. Demek ki sen de kırdın” diye sorsa ya “Ben öyle bir şey demedim” der ya da “Ben camı kırdıysam sınıfım için kırdım” der. Örneğin, şu an TBMM TV’i açsanız, kimin Fenerli, kimin Galatasaraylı olduğunu hemen anlayabilirsiniz.

        Diğer Yazılar