Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün sosyal medyada bir fotoğrafa denk geldim.

        Serenay Sarıkaya ile Cem Yılmaz'ın 19 yıl önceki fotoğraflarını yan yana koymuş biri... (Fotoğrafı buraya koyup o kötü kalpli kişinin terbiyesizliğinin reklamını yapmak istemiyorum)

        Baktım, baktım, baktım.

        Uzun uzun baktım.

        Burada adı geçen Serenay ve Cem için değil.

        Bunu yapanın yüreğini görmeye çalıştığım için baktım fotoğrafa.

        1- Düşüncesini anlamaya çalıştım.

        2- Fesatlığını ölçmeye çalıştım.

        Ve gerçekten onun adına üzüldüm.

        Sana ne kardeşim.

        Kime ne kardeşim.

        Bize ne kardeşim.

        Sen bu insanların anası mısın?

        Babası mısın?

        Bu komiklik de değil artık!

        Bu karşında kim olursa olsun o kişiyi rencide etmek.

        Kişilik haklarına tecavüz etmek.

        Bu insanların eşleri, dostları, aileleri, anaları, babaları var.

        Nedir yani?

        Burada kimi yeriyorsun?

        Erkeği mi, kadını mı?

        Yoksa kendi fesatlığını cümle aleme mi göstermeye çalışıyorsun?

        Pes!

        Hayır bununla uğraşacağınıza biraz daha iyi şeyler düşünseniz mesela.

        Daha başka bakmaya çalışsanız dünyaya, insanlara saygı göstersen kararları ve düşünceleriyle de onlar da sana gösterse mesela.

        Bir de böyle mi deneseniz!

        Nefret ettiğim üçlü

        1- Aşk yaşayan insanların sürekli yaş farkını konuşanlar.

        2- Ödediği hesabı, sürekli ona buna anlatanlar.

        3- İnsanların kilosu ile uğraşanlar.

        Şöyle ki:

        1- İki kişi birlikte olmaya karar vermiş.

        Birbirini sevmiş.

        Birlikte harika zaman geçiriyorlar. Kardeşim sana ne!

        Yaşları kaç olursa olsun sana ne!

        Seni neden geriyor…

        2- Bazıları var ki, gidiyorlar, yiyorlar, içiyorlar… Daha mekandan yüz metre uzaklaşmadan ya da sabahına ilk kurdukları cümle ödedikleri hesap oluyor. Hem tüm masaya hava atma derdinde, hem de midesine oturmuş. E gitme kardeşim. E ödeme kardeşim. Ödüyorsan susacaksın. Hem hava atıp hem de şikayet etmek bizim Türklere mahsus. Kardeşim bu kadar hesap ödemek istemiyorsan Alman usulü takılacaksın.

        3- Yıllardır en nefret ettiğim şey. “Kilolu”, “Çok kilo almış”, “Kilolusun”, “Kilo vermişin”…

        Tamam konuşalım elbet ama önce bir hal hatır sor. “Bir sağlıklı mısın?” de. Bir “Nasılsın” de… Sonra çok konuşmak istiyorsan eğer zaten konu açılır. Kilo alan da veren de bunu sana bahseden zaten bi bekle.

        Diyarbakırlı çocuklar

        Hiç düşünmeden, sorgulamadan, araştırmadan, “Alırım abi” diyor.

        Kendi küçük yüreği büyük.

        Meğer kocaman olmuşlar.

        Meğer insan olmuşlar.

        Meğer adam olmuşlar.

        Adam diye dolaşanlara bin değil on bin basarlar.

        Diyarbakır’da Mert Karakaş, Burak Tutal bir deney yapıyor.

        Meğer Youtuber'larmış. Hiç tanımıyorum.

        Ama hemen takibe aldım.

        Ne tatlı adamlar. Helal size.

        Sosyal medya fenomeni, Youtuber, infuluencer saçmalıkları arasında nasıl da güzel parladılar.

        Oysa ki, bu tiplerden hiç haz etmiyordum.

        Ama dün hesaplarını inceledim.

        İşte bu dedim.

        İşte bu…

        Yaptıkları işin hakkını vermek. Bir anlamlandırmak.

        Bravo güzel adamlar.

        Bravo iyi yürekli adamlar…

        Devam..

        Bizler de elimizden ne geliyorsa yapalım. Dünyada böyle güzel yürekli insanları bulup çıkartın.

        Kötüler bunları izleyip izleyip fesatlansın… İçleri kurusun…

        Çocukları...

        1- Sevgiyle yetiştirin...

        2- Güzellikler öğretin...

        3- Doğayı, insanı, hayvanı sevmenin önemini vurgulayan...

        Siz eğer yetiştirdiğiniz çocuklara kötülük aşılamazsanız onlar güzel insanlar olurlar.

        Unutmayın her çocuk masum ve iyi yüreklidir. Onları kötü yapan yetiştirme tarzı ve sevgisizliktir.

        Diğer Yazılar